1. [11:105] | yevme ye'ti lâ tekellemü nefsün illâ biiẕnih. feminhüm şeḳiyyüv vese`îd. | يوم يأت لا تكلم نفس إلا بإذنه فمنهم شقي وسعيد يَوْمَ يَأْتِ لاَ تَكَلَّمُ نَفْسٌ إِلاَّ بِإِذْنِهِ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَعِيدٌ |
---|
Elmalılı | O gün gelince Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur. |
Y. Ali | The day it arrives, no soul shall speak except by His leave: of those (gathered) some will be wretched and some will be blessed.
|
Words | | |
2. [11:106] | feemme-lleẕîne şeḳû fefi-nnâri lehüm fîhâ zefîruv veşehîḳ. | فأما الذين شقوا ففي النار لهم فيها زفير وشهيق فَأَمَّا الَّذِينَ شَقُواْ فَفِي النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِـيْـرٌ وَشَهِيقٌ |
---|
Elmalılı | Bedbaht olanlar ateştedirler. Onlar orada başka türlü soluyacak, başka türlü haykıracaklar. |
Y. Ali | Those who are wretched shall be in the Fire: There will be for them therein (nothing but) the heaving of sighs and sobs:
|
Words | | |
3. [19:4] | ḳâle rabbi innî vehene-l`ażmü minnî veşte`ale-rra'sü şeybev velem eküm bidü`âike rabbi şeḳiyyâ. | قال رب إني وهن العظم مني واشتعل الرأس شيبا ولم أكن بدعائك رب شقيا قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُن بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا |
---|
Elmalılı | Şöyle demişti: "Ey Rabbim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki) benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım." |
Y. Ali | Praying: "O my Lord! infirm indeed are my bones, and the hair of my head doth glisten with grey: but never am I unblest, O my Lord, in my prayer to Thee!
|
Words | | |
4. [19:32] | veberram bivâlidetî. velem yec`alnî cebbâran şeḳiyyâ. | وبرا بوالدتي ولم يجعلني جبارا شقيا وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا |
---|
Elmalılı | "Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni zorba ve isyankar yapmadı." |
Y. Ali | "(He) hath made me kind to my mother, and not overbearing or miserable;
|
Words | | |
5. [19:48] | vea`tezilüküm vemâ ted`ûne min dûni-llâhi veed`û rabbî. `asâ ellâ ekûne bidü`âi rabbî şeḳiyyâ. | وأعتزلكم وما تدعون من دون الله وأدعو ربي عسى ألا أكون بدعاء ربي شقيا وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُواْ رَبِّي عَسَى أَلاَّ أَكُونَ بِدُعَاءِ رَبِّي شَقِيًّا |
---|
Elmalılı | "Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım." |
Y. Ali | "And I will turn away from you (all) and from those whom ye invoke besides Allah: I will call on my Lord: perhaps, by my prayer to my Lord, I shall be not unblest."
|
Words | | |
6. [20:2] | mâ enzelnâ `aleyke-lḳur'âne liteşḳâ. | ما أنزلنا عليك القرآن لتشقى مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَى |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Kur'ân'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik. |
Y. Ali | We have not sent down the Qur'an to thee to be (an occasion) for thy distress,
|
Words | | |
7. [20:117] | feḳulnâ yâ âdemü inne hâẕâ `adüvvül leke velizevcike felâ yuḫricennekümâ mine-lcenneti feteşḳâ. | فقلنا يا آدم إن هذا عدو لك ولزوجك فلا يخرجنكما من الجنة فتشقى فَقُلْنَا يَا آدَمُ إِنَّ هَذَا عَدُوٌّ لَّكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَى |
---|
Elmalılı | Biz de (Âdem'e) şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun)." |
Y. Ali | Then We said: "O Adam! verily, this is an enemy to thee and thy wife: so let him not get you both out of the Garden, so that thou art landed in misery.
|
Words | | |
8. [20:123] | ḳâle-hbiṭâ minhâ cemî`am ba`ḍuküm liba`ḍin `adüvv. feimmâ ye'tiyenneküm minnî hüden femeni-ttebe`a hüdâye felâ yeḍillü velâ yeşḳâ. | قال اهبطا منها جميعا بعضكم لبعض عدو فإما يأتينكم مني هدى فمن اتبع هداي فلا يضل ولا يشقى قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى |
---|
Elmalılı | Allah (onlara) şöyle dedi: "Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten) inin. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez. |
Y. Ali | He said: "Get ye down, both of you,- all together, from the Garden, with enmity one to another: but if, as is sure, there comes to you Guidance from Me, whosoever follows My Guidance, will not lose his way, nor fall into misery.
|
Words | | |
9. [23:106] | ḳâlû rabbenâ galebet `aleynâ şiḳvetünâ vekünnâ ḳavmen ḍâllîn. | قالوا ربنا غلبت علينا شقوتنا وكنا قوما ضالين قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ |
---|
Elmalılı | Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik. |
Y. Ali | They will say: "our Lord! Our misfortune overwhelmed us, and we became a people astray!
|
Words | | |
10. [87:11] | veyetecennebühe-l'eşḳâ. | ويتجنبها الأشقى وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى |
---|
Elmalılı | Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır. |
Y. Ali | But it will be avoided by those most unfortunate ones,
|
Words | | |
11. [91:12] | iẕi-mbe`aŝe eşḳâhâ. | إذ انبعث أشقاها إِذِ انبَعَثَ أَشْقَاهَا |
---|
Elmalılı | En azgınları ileri atılınca, |
Y. Ali | Behold, the most wicked man among them was deputed (for impiety).
|
Words | | |
12. [92:15] | lâ yaṣlâhâ ille-l'eşḳâ. | لا يصلاها إلا الأشقى لَا يَصْلَاهَا إِلَّا الْأَشْقَى |
---|
Elmalılı | Ona ancak en azgın olan girer. |
Y. Ali | None shall reach it but those most unfortunate ones
|
Words | | |