1. [65:10] | e`adde-llâhü lehüm `aẕâben şedîden fetteḳu-llâhe yâ ûli-l'elbâb. elleẕîne âmenû. ḳad enzele-llâhü ileyküm ẕikrâ. | أعد الله لهم عذابا شديدا فاتقوا الله يا أولي الألباب الذين آمنوا قد أنزل الله إليكم ذكرا أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُوْلِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا قَدْ أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا |
---|
Elmalılı | Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde ey inanan aklı selim sahipleri! Allah'tan korkun, Allah size bir uyarıcı gönderdi. |
Y. Ali | Allah has prepared for them a severe Punishment (in the Hereafter). Therefore fear Allah, O ye men of understanding - who have believed!- for Allah hath indeed sent down to you a Message,-
|
Words | | |
2. [66:6] | yâ eyyühe-lleẕîne âmenû ḳû enfüseküm veehlîküm nârav veḳûdühe-nnâsü velḥicâratü `aleyhâ melâiketün gilâżun şidâdül lâ ya`ṣûne-llâhe mâ emerahüm veyef`alûne mâ yü'merûn. | يا أيها الذين آمنوا قوا أنفسكم وأهليكم نارا وقودها الناس والحجارة عليها ملائكة غلاظ شداد لا يعصون الله ما أمرهم ويفعلون ما يؤمرون يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لاَّ يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ |
---|
Elmalılı | Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır. |
Y. Ali | O ye who believe! save yourselves and your families from a Fire whose fuel is Men and Stones, over which are (appointed) angels stern (and) severe, who flinch not (from executing) the Commands they receive from Allah, but do (precisely) what they are commanded.
|
Words | | |
3. [72:8] | veennâ lemesne-ssemâe fevecednâhâ müliet ḥarasen şedîdev veşühübâ. | وأنا لمسنا السماء فوجدناها ملئت حرسا شديدا وشهبا وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا |
---|
Elmalılı | (Cinler, dediler ki): "Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk." |
Y. Ali | 'And we pried into the secrets of heaven; but we found it filled with stern guards and flaming fires.
|
Words | | |
4. [73:6] | inne nâşiete-lleyli hiye eşeddü vaṭ'ev veaḳvemü ḳîlâ. | إن ناشئة الليل هي أشد وطئا وأقوم قيلا إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا |
---|
Elmalılı | Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır. |
Y. Ali | Truly the rising by night is most potent for governing (the soul), and most suitable for (framing) the Word (of Prayer and Praise).
|
Words | | |
5. [76:28] | naḥnü ḫalaḳnâhüm veşedednâ esrahüm. veiẕâ şi'nâ beddelnâ emŝâlehüm tebdîlâ. | نحن خلقناهم وشددنا أسرهم وإذا شئنا بدلنا أمثالهم تبديلا نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا |
---|
Elmalılı | Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz. |
Y. Ali | It is We Who created them, and We have made their joints strong; but, when We will, We can substitute the like of them by a complete change.
|
Words | | |
6. [78:12] | vebeneynâ fevḳaküm seb`an şidâdâ. | وبنينا فوقكم سبعا شدادا وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا |
---|
Elmalılı | Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık. |
Y. Ali | And (have We not) built over you the seven firmaments,
|
Words | | |
7. [79:27] | eentüm eşeddü ḫalḳan emi-ssemâü. benâhâ. | أأنتم أشد خلقا أم السماء بناها أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا |
---|
Elmalılı | Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti. |
Y. Ali | What! Are ye the more difficult to create or the heaven (above)? (Allah) hath constructed it:
|
Words | | |
8. [85:12] | inne baṭşe rabbike leşedîd. | إن بطش ربك لشديد إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz Rabbinin yakalaması serttir. |
Y. Ali | Truly strong is the Grip (and Power) of thy Lord.
|
Words | | |
9. [100:8] | veinnehû liḥubbi-lḫayri leşedîd. | وإنه لحب الخير لشديد وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ |
---|
Elmalılı | Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır. |
Y. Ali | And violent is he in his love of wealth.
|
Words | | |