1. [42:19] | allâhü leṭîfüm bi`ibâdihî yerzüḳu mey yeşâ'. vehüve-lḳaviyyü-l`azîz. | الله لطيف بعباده يرزق من يشاء وهو القوي العزيز اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِيُّ العَزِيزُ |
---|
Elmalılı | Allah kullarına çok lütufkârdır. Dilediğine rızık verir. O çok kuvvetlidir, çok güçlüdür. |
Y. Ali | Gracious is Allah to His servants: He gives Sustenance to whom He pleases: and He has power and can carry out His Will.
|
Words | | |
2. [47:13] | vekeeyyim min ḳaryetin hiye eşeddü ḳuvvetem min ḳaryetike-lletî aḫracetk. ehleknâhüm felâ nâṣira lehüm. | وكأين من قرية هي أشد قوة من قريتك التي أخرجتك أهلكناهم فلا ناصر لهم وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِّن قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli olan nice şehirler vardı ki biz onları helâk ettik de onlara yardım eden çıkmadı. |
Y. Ali | And how many cities, with more power than thy city which has driven thee out, have We destroyed (for their sins)? and there was none to aid them.
|
Words | | |
3. [51:58] | inne-llâhe hüve-rrazzâḳu ẕü-lḳuvveti-lmetîn. | إن الله هو الرزاق ذو القوة المتين إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ |
---|
Elmalılı | Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır. |
Y. Ali | For Allah is He Who gives (all) Sustenance,- Lord of Power,- Steadfast (for ever).
|
Words | | |
4. [53:5] | `allemehû şedîdü-lḳuvâ. | علمه شديد القوى عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى |
---|
Elmalılı | Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti |
Y. Ali | He was taught by one Mighty in Power,
|
Words | | |
5. [56:73] | naḥnü ce`alnâhâ teẕkiratev vemetâ`al lilmuḳvîn. | نحن جعلناها تذكرة ومتاعا للمقوين نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ |
---|
Elmalılı | Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık. |
Y. Ali | We have made it a memorial (of Our handiwork), and an article of comfort and convenience for the denizens of deserts.
|
Words | | |
6. [57:25] | leḳad erselnâ rusülenâ bilbeyyinâti veenzelnâ me`ahümü-lkitâbe velmîzâne liyeḳûme-nnâsü bilḳisṭ. veenzelne-lḥadîde fîhi be'sün şedîdüv vemenâfi`u linnâsi veliya`leme-llâhü mey yenṣuruhû verusülehû bilgayb. inne-llâhe ḳaviyyün `azîz. | لقد أرسلنا رسلنا بالبينات وأنزلنا معهم الكتاب والميزان ليقوم الناس بالقسط وأنزلنا الحديد فيه بأس شديد ومنافع للناس وليعلم الله من ينصره ورسله بالغيب إن الله قوي عزيز لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَأَنزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
---|
Elmalılı | Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür. |
Y. Ali | We sent aforetime our messengers with Clear Signs and sent down with them the Book and the Balance (of Right and Wrong), that men may stand forth in justice; and We sent down Iron, in which is (material for) mighty war, as well as many benefits for mankind, that Allah may test who it is that will help, Unseen, Him and His messengers: For Allah is Full of Strength, Exalted in Might (and able to enforce His Will).
|
Words | | |
7. [58:21] | ketebe-llâhü leaglibenne ene verusülî. inne-llâhe ḳaviyyün `azîz. | كتب الله لأغلبن أنا ورسلي إن الله قوي عزيز كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
---|
Elmalılı | Allah: "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz." diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galipdir. |
Y. Ali | Allah has decreed: "It is I and My messengers who must prevail": For Allah is One full of strength, able to enforce His Will.
|
Words | | |
8. [81:20] | ẕî ḳuvvetin `inde ẕi-l`arşi mekîn. | ذي قوة عند ذي العرش مكين ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ |
---|
Elmalılı | O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibinin yanında çok itibarlıdır. |
Y. Ali | Endued with Power, with rank before the Lord of the Throne,
|
Words | | |
9. [86:10] | femâ lehû min ḳuvvetiv velâ nâṣir. | فما له من قوة ولا ناصر فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ |
---|
Elmalılı | İnsanın o gün ne bir gücü vardır, ne de bir yardımcısı. |
Y. Ali | (Man) will have no power, and no helper.
|
Words | | |