1. [4:47] | yâ eyyühe-lleẕîne ûtü-lkitâbe âminû bimâ nezzelnâ müṣaddiḳal limâ me`aküm min ḳabli en naṭmise vucûhen feneruddehâ `alâ edbârihâ ev nel`anehüm kemâ le`annâ aṣḥâbe-ssebt. vekâne emru-llâhi mef`ûlâ. | يا أيها الذين أوتوا الكتاب آمنوا بما نزلنا مصدقا لما معكم من قبل أن نطمس وجوها فنردها على أدبارها أو نلعنهم كما لعنا أصحاب السبت وكان أمر الله مفعولا يَا أَيُّهَا الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ آمِنُواْ بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِّمَا مَعَكُم مِّن قَبْلِ أَن نَّطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلَى أَدْبَارِهَا أَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ وَكَانَ أَمْرُ اللّهِ مَفْعُولاً |
---|
Elmalılı | Ey kendilerine kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunan (Tevrat)ı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmeden yahut cumartesi halkını (yahudileri) lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden önce iman edin. Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir. |
Y. Ali | O ye People of the Book! believe in what We have (now) revealed, confirming what was (already) with you, before We change the face and fame of some (of you) beyond all recognition, and turn them hindwards, or curse them as We cursed the Sabbath-breakers, for the decision of Allah Must be carried out.
|
Words | | |
2. [10:88] | veḳâle mûsâ rabbenâ inneke âteyte fir`avne vemeleehû zînetev veemvâlen fi-lḥayâti-ddünyâ rabbenâ liyüḍillû `an sebîlik. rabbene-ṭmis `alâ emvâlihim veşdüd `alâ ḳulûbihim felâ yü'minû ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm. | وقال موسى ربنا إنك آتيت فرعون وملأه زينة وأموالا في الحياة الدنيا ربنا ليضلوا عن سبيلك ربنا اطمس على أموالهم واشدد على قلوبهم فلا يؤمنوا حتى يروا العذاب الأليم وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالاً فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُواْ حَتَّى يَرَوُاْ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ |
---|
Elmalılı | Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler." |
Y. Ali | Moses prayed: "Our Lord! Thou hast indeed bestowed on Pharaoh and his chiefs splendour and wealth in the life of the present, and so, Our Lord, they mislead (men) from Thy Path. Deface our Lord, the features of their wealth, and send hardness to their hearts, so they will not believe until they see the grievous penalty."
|
Words | | |
3. [36:66] | velev neşâü leṭamesnâ `alâ a`yünihim festebeḳu-ṣṣirâṭa feennâ yübṣirûn. | ولو نشاء لطمسنا على أعينهم فاستبقوا الصراط فأنى يبصرون وَلَوْ نَشَاءُ لَطَمَسْنَا عَلَى أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّى يُبْصِرُونَ |
---|
Elmalılı | Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler? |
Y. Ali | If it had been our Will, We could surely have blotted out their eyes; then should they have run about groping for the Path, but how could they have seen?
|
Words | | |
4. [54:37] | veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür. | ولقد راودوه عن ضيفه فطمسنا أعينهم فذوقوا عذابي ونذر وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ |
---|
Elmalılı | Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik). |
Y. Ali | And they even sought to snatch away his guests from him, but We blinded their eyes. (They heard:) "Now taste ye My Wrath and My Warning."
|
Words | | |
5. [77:8] | feiẕe-nnücûmü ṭumiset. | فإذا النجوم طمست فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ |
---|
Elmalılı | Hani o yıldızlar silindiği zaman, |
Y. Ali | Then when the stars become dim;
|
Words | | |