1. [44:53] | yelbesûne min sündüsiv veistebraḳim müteḳâbilîn. | يلبسون من سندس وإستبرق متقابلين يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar. |
Y. Ali | Dressed in fine silk and in rich brocade, they will face each other;
|
Words | | يلبسون - Wearing garments| من - of| سندس - fine silk| وإستبرق - and heavy silk,| متقابلين - facing each other.| |
Pickthal | Attired in silk and silk embroidery, facing one another. |
Arberry | robed in silk and brocade, set face to face. |
Shakir | They shall wear of fine and thick silk, (sitting) face to face; |
Free Minds | Wearing silk and satin; facing each other. |
Qaribullah | dressed in silks and brocade, set face to face. |
Asad | wearing [garments] of silk and brocade, facing one another [in love]. [For these particular allegories of life in paradise, see note on 18:31.] |
Diyanet Vakfı | İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar. |
Diyanet | İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar. |
Edip Yüksel | İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı otururlar. |
Suat Yıldırım | Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur! |
Yaşar Nuri Öztürk | İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar. |
Abdulbaki Gölpınarlı | İnce ve kalın ipekliler giyerler, karşıkarşıya otururlar. |
Ali Bulaç | Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar). |
Süleyman Ateş | İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar. |
Önceki [44:52]< >[44:54] Sonraki |