1. [37:44] | `alâ sürurim müteḳâbilîn. | على سرر متقابلين عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ |
---|
Elmalılı | (Onlar) Karşılıklı tahtlar üzerindedirler. |
Y. Ali | Facing each other on Thrones (of Dignity):
|
Words | | على - On| سرر - thrones| متقابلين - facing each other.| |
Pickthal | On couches facing one another; |
Arberry | upon couches, set face to face, |
Shakir | On thrones, facing each other. |
Free Minds | On furnishings which are opposite one another. |
Qaribullah | sitting face to face upon couches, |
Asad | facing one another [in love] upon thrones of happiness. [For my occasional rendering of the plural noun surur as "thrones of happiness", see note on 15:47.] |
Diyanet Vakfı | Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar. |
Diyanet | İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. |
Edip Yüksel | Karşılıklı koltuklar üzerinde. |
Suat Yıldırım | Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir. [56,17-19; 78,34] |
Yaşar Nuri Öztürk | Karşılıklı koltuklar üzerindedirler. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Karşılıklı tahtlara otururlar. |
Ali Bulaç | Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar). |
Süleyman Ateş | Tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar. |
Önceki [37:43]< >[37:45] Sonraki |