1. [21:65] | ŝümme nükisû `alâ ruûsihim. leḳad `alimte mâ hâülâi yenṭiḳûn. | ثم نكسوا على رءوسهم لقد علمت ما هؤلاء ينطقون ثُمَّ نُكِسُوا عَلَى رُؤُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَؤُلَاءِ يَنطِقُونَ |
---|
Elmalılı | Sonra yine (eski) kafalarına döndüler: "And olsun ki (ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin." dediler. |
Y. Ali | Then were they confounded with shame: (they said), "Thou knowest full well that these (idols) do not speak!"
|
Words | | ثم - Then| نكسوا - they were turned| على - on| رءوسهم - their heads,| لقد - "Verily,| علمت - you know| ما - not| هؤلاء - these| ينطقون - (can) speak!"| |
Pickthal | And they were utterly confounded, and they said: Well thou knowest that these speak not. |
Arberry | Then they were utterly put to confusion saying, 'Very well indeed thou knowest these do not speak.' |
Shakir | Then they were made to hang down their heads: Certainly you know that they do not speak. |
Free Minds | Then they reverted to their old ideas: "You know that they do not speak!" |
Qaribullah | But then they reversed their minds: 'You know they do not speak. ' |
Asad | But then they relapsed into their former way of thinking and said: [Lit., "they were turned upside down upon their heads": an idiomatic phrase denoting a "mental somersault" - In this case, a sudden reversal of their readiness to exonerate Abraham and a return to their former suspicion.] "Thou knowest very well that these [idols] cannot speak!" |
Diyanet Vakfı | Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek ala biliyorsun, dediler. |
Diyanet | Kendi kendilerine: "Doğrusu siz haksızsınız", sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: "Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin" dediler. |
Edip Yüksel | Sonra tekrar eski kafalarına döndüler: "Bunların konuşamadığını sen gayet iyi bilirsin!" |
Suat Yıldırım | Fakat bunu dışa vurmayıp sonra yine önceki görüşlerine dönüp İbrâhim'e: “Bunların konuşmadıklarını sen de pek iyi bilirsin!” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | Sonra, yine kendi kafalarına döndürüldüler: "Vallahi, sen de bilirsin ki, bunlar konuşamazlar." |
Abdulbaki Gölpınarlı | Sonra başlarını eğdiler ve andolsun ki dediler, sen de bunların konuşmadığını bilirsin. |
Ali Bulaç | Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin." |
Süleyman Ateş | Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler: "Sen de bilirsin ki bunlar konuşmazlar," dediler. |
Önceki [21:64]< >[21:66] Sonraki |