1. [21:109] | fein tevellev feḳul ehentüküm `alâ sevâ'. vein edrî eḳarîbün em be`îdüm mâ tû`adûn. | فإن تولوا فقل آذنتكم على سواء وإن أدري أقريب أم بعيد ما توعدون فَإِن تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنتُكُمْ عَلَى سَوَاءٍ وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَم بَعِيدٌ مَّا تُوعَدُونَ |
---|
Elmalılı | Eğer (yine de) yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem." |
Y. Ali | But if they turn back, Say: "I have proclaimed the Message to you all alike and in truth; but I know not whether that which ye are promised is near or far.
|
Words | | فإن - But if| تولوا - they turn away| فقل - then say,| آذنتكم - "I (have) announced to you| على - equally| سواء - equally| وإن - And not| أدري - I know| أقريب - whether is near| أم - or| بعيد - far| ما - what| توعدون - you are promised.| |
Pickthal | But if they are averse, then say: I have warned you all alike, although I know not whether nigh or far is that which ye are promised. |
Arberry | Then, if they should turn their backs, say: 'I have proclaimed to you all equally, even though I know not whether near or far is that you are promised.' |
Shakir | But if they turn back, say: I have given you warning in fairness and I do not know whether what you are threatened with is near or far; |
Free Minds | So if they turn away, then Say: "I have given you notice sufficiently, and I do not know if what you are promised is near or far." |
Qaribullah | If they turn back, say: 'I have warned you all alike, though I cannot tell whether what you are promised is imminent or distant. |
Asad | But if they turn away, say: "I have proclaimed this in equity unto all of you alike; [The expression ala sawa (lit., "in an equitable manner') comprises in this context two distinct concepts: that of fairness as regards the clarity and unambiguity of the above announcement, as well as of equality, implying that it is being made to all human beings alike; hence my composite rendering of this phrase.] but I do not know whether that [judgment] which you are promised [by God] is near or far [in time]. |
Diyanet Vakfı | Eğer yüz çevirirlerse de ki: (Bana emrolunanı) hepinize açıkladım. Artık size vadolunan şey (mahşerde toplanma zamanınız) yakın mı uzak mı, bilmiyorum. |
Diyanet | Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı uzak mı olduğunu bilmem." |
Edip Yüksel | Eğer yüz çevirirlerse de ki, "Size yeterli ölçüde bildirdim. Size söz verilen şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem." |
Suat Yıldırım | Yine de yüz çevirirlerse de ki: “İşte sizin hepinizi de tam eşit şekilde hakka çağırdım. Artık tehdit olunduğunuz o kıyamet gününün yakın mı uzak mı olduğunu bilemem.” |
Yaşar Nuri Öztürk | Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Hepinize aynı şekilde, aynı düzeyde açıkladım. Artık bilmiyorum, tehdit edildiğiniz şey yakın mıdır, uzak mıdır?" |
Abdulbaki Gölpınarlı | Eğer yüz çevirirlerse de ki: Aynı tarzda hepinize de bildirdim ve size vaadedilen yakında mı olacak, uzak bir zamanda mı, onu bilmem ben. |
Ali Bulaç | Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı, uzak mı, bilemem." |
Süleyman Ateş | Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Ben sizin hepinize eşit biçimde açıkladım. Artık tehdidedildiğiniz şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem." |
Önceki [21:108]< >[21:110] Sonraki |