1. [18:68] | vekeyfe taṣbiru `alâ mâ lem tüḥiṭ bihî ḫubrâ. | وكيف تصبر على ما لم تحط به خبرا وَكَيْفَ تَصْبِرُ عَلَى مَا لَمْ تُحِطْ بِهِ خُبْرًا |
---|
Elmalılı | "İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredeceksin?" |
Y. Ali | "And how canst thou have patience about things about which thy understanding is not complete?"
|
Words | | وكيف - And how can| تصبر - you have patience| على - for| ما - what| لم - not| تحط - you encompass| به - of it| خبرا - any knowledge."| |
Pickthal | How canst thou bear with that whereof thou canst not compass any knowledge? |
Arberry | And how shouldst thou bear patiently that thou hast never encompassed in thy knowledge?' |
Shakir | And how can you have patience in that of which you have not got a comprehensive knowledge? |
Free Minds | "And how can you be patient about that which you have not been given any news?" |
Qaribullah | 'For how can you bear patiently with that which you have never encompassed in your knowledge? ' |
Asad | for how couldst thou be patient about something that thou canst not comprehend within the compass of (thy] experience?" |
Diyanet Vakfı | (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? |
Diyanet | Musa: "İnşallah sabrettiğimi göreceksin, sana hiçbir işte baş kaldırmayacağım" dedi. |
Edip Yüksel | "Bilmediğin bir şeye nasıl dayanabilirsin?" |
Suat Yıldırım | “Doğrusu” dedi, “sen benimle beraberliğe sabredemezsin.Bütün yönleriyle kavrayamadığın meseleler karşısında nasıl kendini tutabilirsin ki?” |
Yaşar Nuri Öztürk | "Havsalanın almadığı bir şeye nasıl dayanacaksın?" |
Abdulbaki Gölpınarlı | İç yüzünü kavramana imkan olmayan birşeye nasıl sabredebilirsin ki? |
Ali Bulaç | (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" |
Süleyman Ateş | Sana bildirilmeyen bir şeye nasıl dayanabilirsin? |
Önceki [18:67]< >[18:69] Sonraki |