1. [48:8] | innâ erselnâke şâhidev vemübeşşirav veneẕîrâ. | إنا أرسلناك شاهدا ومبشرا ونذيرا إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا |
---|
Elmalılı | Şüphesiz biz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. | Y. Ali | We have truly sent thee as a witness, as a bringer of Glad Tidings, and as a Warner:
| Words | | إنا - Indeed, We| أرسلناك - [We] have sent you| شاهدا - (as) a witness| ومبشرا - and (as) a bearer of glad tidings| ونذيرا - and (as) a warner,| | Pickthal | Lo! We have sent thee (O Muhammad) as a witness and a bearer of good tidings and a warner, | Arberry | Surely We have sent thee as a witness, good tidings to bear, and warning, | Shakir | Surely We have sent you as a witness and as a bearer of good news and as a warner, | Free Minds | We have sent you as a witness, a bearer of good news, and a warner. | Qaribullah | We have sent you (Prophet Muhammad) as a witness and as a bearer of glad tidings and warning, | Asad | VERILY, [O Muhammad,] We have sent thee as a witness [to the truth], and as a herald of glad tidings and a warner - | Diyanet Vakfı | Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. | Diyanet | Doğrusu seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ey insanlar, siz de Allah'a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve O'nu sabah akşam tesbih edesiniz. | Edip Yüksel | Biz seni bir tanık, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. | Suat Yıldırım | Muhakkak ki: Biz, seni bir şahit, bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ki | Yaşar Nuri Öztürk | Şu bir gerçek ki, biz seni, bir tanık, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. | Abdulbaki Gölpınarlı | Şüphe yok ki biz seni tanık ve müjdeci ve korkutucu olarak göndermişizdir. | Ali Bulaç | Şüphesiz, Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. | Süleyman Ateş | Biz seni, şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. | Önceki [48:7]< >[48:9] Sonraki |
|