1. [3:34] | ẕürriyyetem ba`ḍuhâ mim ba`ḍ. vellâhü semî`un `alîm. | ذرية بعضها من بعض والله سميع عليم ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
---|
Elmalılı | Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir. | Y. Ali | Offspring, one of the other: And Allah heareth and knoweth all things.
| Words | | ذرية - Descendents,| بعضها - some of them| من - from| بعض - others.| والله - And Allah| سميع - (is) All-Hearing,| عليم - All-Knowing.| | Pickthal | They were descendants one of another. Allah is Hearer, Knower. | Arberry | seed of one another; God hears, and knows. | Shakir | Offspring one of the other; and Allah is Hearing, Knowing. | Free Minds | A progeny each from the other, and God is Hearer, Knower. | Qaribullah | They were the offspring of one another. Allah is Hearing, and Knowing. | Asad | in one line of descent. And God was all-hearing, all-knowing | Diyanet Vakfı | Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir. Allah işiten ve bilendir. | Diyanet | Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini, İmran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah işitendir, bilendir. | Edip Yüksel | Birbirlerinin soyundan olarak... ALLAH İşitir, Bilir. | Suat Yıldırım | Gerçek şu ki Allah Âdem'i, Nûh’u, İbrâhim ailesi ile İmran ailesini, birbirinden gelen tek zürriyet halinde bütün insanlardan süzüp onlara üstün kılmıştır. Allah semî’dir, alîmdir (her şeyi hakkıyla işitir, mükemmel tarzda bilir). [2,47; 66,12] {KM, Çıkış 2,1; 6,20; 15,20} | Yaşar Nuri Öztürk | Birbirinden gelen soylar halinde. Allah, hakkıyla işiten, gereğince bilendir. | Abdulbaki Gölpınarlı | Birbirlerinden türemiş bir soydur onlar ve Allah duyar, bilir. | Ali Bulaç | Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir. | Süleyman Ateş | (Bunlar) Birbirinden türeyen nesil(ler)dir. Allah işitendir, bilendir. | Önceki [3:33]< >[3:35] Sonraki |
|