1. [3:143] | veleḳad küntüm temennevne-lmevte min ḳabli en telḳavh. feḳad raeytümûhü veentüm tenżurûn. | ولقد كنتم تمنون الموت من قبل أن تلقوه فقد رأيتموه وأنتم تنظرون وَلَقَدْ كُنتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِن قَبْلِ أَن تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَأَيْتُمُوهُ وَأَنتُمْ تَنظُرُونَ |
---|
Elmalılı | Andolsun ki siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz. |
Y. Ali | Ye did indeed wish for death before ye met him: Now ye have seen him with your own eyes, (And ye flinch!)
|
Words | | ولقد - And certainly| كنتم - you used to| تمنون - wish| الموت - (for) death| من - from| قبل - before| أن - [that]| تلقوه - you met it,| فقد - then indeed,| رأيتموه - you have seen it| وأنتم - while you (were)| تنظرون - looking on.| |
Pickthal | And verily ye used to wish for death before ye met it (in the field). Now ye have seen it with your eyes! |
Arberry | You were longing for death before you met it; now you have seen it, while you were beholding. |
Shakir | And certainly you desired death before you met it, so indeed you have seen it and you look (at it) |
Free Minds | And you used to long for death before you came upon it; so now you see it right in-front of you! |
Qaribullah | You used to wish for death before you met it, so you have seen it while you were looking. |
Asad | For, indeed, you did long for death [in God's cause] before you came face to face with it; and now you have seen it with your own eyes! |
Diyanet Vakfı | Andolsun ki siz, ölümle yüzyüze gelmezden önce onu temenni ederdiniz. İşte şimdi onu karşınızda gördünüz. |
Diyanet | And olsun ki, ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz; işte onu gözlerinizle bakarak gördünüz. |
Edip Yüksel | Siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. Fakat şimdi onu gördüğünüz halde bekliyorsunuz. |
Suat Yıldırım | Siz ölümle yüzyüze gelmeden önce, şehid olmayı temenni etmiştiniz. İşte şimdi onu ayan beyan gördünüz. |
Yaşar Nuri Öztürk | Yemin olsun ki siz, onunla karşılaşmadan önce ölümü arzuluyordunuz. İşte gördünüz onu ve bakıp duruyorsunuz. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Andolsun, ölümle karşılaşmadan önce arzulamıştınız ölümü. İşte onu gördünüz, bakıp duruyordunuz ona. |
Ali Bulaç | Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz. |
Süleyman Ateş | Andolsun ki, siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz. |
Önceki [3:142]< >[3:144] Sonraki |