1.
[28:57] | veḳâlû in nettebi`i-lhüdâ me`ake nüteḫattef min arḍinâ. evelem nümekkil lehüm ḥaramen âminey yücbâ ileyhi ŝemerâtü külli şey'ir rizḳam mil ledünnâ velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn. |  وقالوا إن نتبع الهدى معك نتخطف من أرضنا أولم نمكن لهم حرما آمنا يجبى إليه ثمرات كل شيء رزقا من لدنا ولكن أكثرهم لا يعلمون
وَقَالُوا إِن نَّتَّبِعِ الْهُدَى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا أَوَلَمْ نُمَكِّن لَّهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَى إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِزْقًا مِن لَّدُنَّا وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
|---|
| Elmalılı | "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekkei Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. | | Y. Ali | They say: "If we were to follow the guidance with thee, we should be snatched away from our land." Have We not established for them a secure sanctuary, to which are brought as tribute fruits of all kinds,- a provision from Ourselves? but most of them understand not.
| | Words | | وقالوا - And they say,| إن - "If| نتبع - we follow| الهدى - the guidance| معك - with you,| نتخطف - we would be swept| من - from| أرضنا - our land."| أولم - Have not| نمكن - We established| لهم - for them| حرما - a sanctuary| آمنا - secure,| يجبى - are brought| إليه - to it| ثمرات - fruits| كل - (of) all| شيء - things,| رزقا - a provision| من - from| لدنا - Us?| ولكن - But| أكثرهم - most of them| لا - (do) not| يعلمون - know.| | | Pickthal | And they say: If we were to follow the Guidance with thee we should be torn out of our land. Have We not established for them a sure sanctuary, whereunto the produce of all things is brought (in trade), a provision from Our presence? But most of them know not. | | Arberry | They say, 'Should we follow the guidance with thee, we shall be snatched from our land.' Have We not established for them a sanctuary secure, to which are collected the fruits of everything, as a provision from Us? But most of them know not. | | Shakir | And they say: If we follow the guidance with you, we shall be carried off from our country. What ! have We not settled them in a safe, sacred territory to which fruits of every kind shall be drawn?-- a sustenance from Us; but most of them do not know. | | Free Minds | And they said: "If we follow the guidance with you, we will be deposed from our land." Did We not establish for them a safe territory, to which all kinds of fruits are offered, as a provision from Us? Indeed, most of them do not know. | | Qaribullah | They say: 'If we follow the guidance with you, we shall be driven from our land. ' But have We not given them a secure sanctuary from which fruits of every kind are collected as a provision from Us? Indeed, most of them do not know. | | Asad | Now some say, "If we were to follow the guidance to which thou invitest us, we would be torn away from our very soil!" [Lit., If we were to follow the guidance together with thee, we would be snatched away from our land" (or "our soil"). This passage has obviously twofold connotation. On the historical plane, it echoes an objection voiced by many pagan Meccans to Muhammad's preaching: "If we were to accept thy call, most of the other tribes would regard this as a betrayal of our common ancestral beliefs, and would drive us away from our land." In a more general, timeless sense it reflects the hesitation of so many people - of whatever period, environment or religious persuasion - who, while realizing the truth of a new spiritual call, are yet fearful of acknowledging it as true lest this acknowledgment cause a total breach between them and their community and thus, as were, cut the ground from under their feet.] Why - have We not established for them a sanctuary secure, to which, as a provision from Us, shall be gathered the fruits of all (good) things? [Like the preceding expression of fear, this Quranic answer, too, can be understood in two senses. In the limited, historical sense it is an allusion to Abraham's prayer that the land around the Kabah be made secure for all times and its natural barrenness be compensated by fruitful help from outside (cf. 14:35 - 41 also 2:126), and to God's acceptance of this prayer: thus, the Prophet's Meccan contemporaries are reminded that they need not fear to be dispossessed of this holy land so long as they remain righteous and trust in God. In its purely spiritual connotation, on the other hand, the "sanctuary secure" is God's promise - referred to in verse 61 below - that all who have faith in Him and are conscious of their responsibility to Him shall be graced with a sense of inner peace in this world and with enduring bliss in the life to come; and since they are thus to be rewarded with the "fruits" of all their good deeds, "no fear need they have, and neither shall they grieve" (cf. 2:62, 3:170, 5:69, 6:48, 7:35, 10:62, 46:13). See also note on 29:67.] But most of them are unaware [of this truth]. | | Diyanet Vakfı | "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. | | Diyanet | "Seninle beraber doğru yolda gidersek, yurdumuzdan ediliriz" dediler. Onları katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün toplandığı güvenli ve kutlu bir yere yerleştirmedik mi? Ama çoğu bilmezler. | | Edip Yüksel | Dediler ki, "Senin hidayetine uysak yurdumuzdan ediliriz. Onları, katımızdan her çeşit ürünün rızık olarak toplanıp götürüldüğü güvenli ve kutsal bir bölgeye yerleştirmedik mi? Ne var ki çokları bilmez. | | Suat Yıldırım | “Doğru söylüyorsun, ama biz sana tâbi olup o doğru yolu tutarsak,yerimizden yurdumuzdan olur, burada barınamayız” dediler.Oysa tarafımızdan bir rahmet olarak Biz, onları her türlü ürünün getirilip toplandığı, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi?Ne var ki onların çoğu bu nimetin kadrini bilmezler. | | Yaşar Nuri Öztürk | Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar. | | Abdulbaki Gölpınarlı | Ve dediler ki: Seninle beraber doğru yola uyarsak yerimizden, yurdumuzdan oluruz, bizi çıkarıverirler buradan. Biz onları, her çeşit yiyeceklerin, meyvelerin getirilip toplandığı emin bir haremde yerleştirmedik mi, onlara katımızdan rızık olarak vermedik mi bunları ve fakat çoğu bilmez. | | Ali Bulaç | Dediler ki: "Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız." Oysa Biz onları, Kendi Katımız'dan bir rızık olarak herşeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir haremde yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar. | | Süleyman Ateş | Dediler ki: "Biz seninle beraber doğru yola gelirsek yurdumuzdan atılırız." Biz onlara kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir mekan vermedikmi? Fakat çokları bilmezler. | | Önceki [28:56]< >[28:58] Sonraki |
|
