1. [26:58] | vekünûziv vemeḳâmin kerîm. | وكنوز ومقام كريم وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ |
---|
Elmalılı | Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. |
Y. Ali | Treasures, and every kind of honourable position;
|
Words | | وكنوز - And treasures| ومقام - and a place| كريم - honorable,| |
Pickthal | And treasures and a fair estate. |
Arberry | and treasures and a noble station; |
Shakir | And treasures and goodly dwellings, |
Free Minds | And treasures and an honourable dwelling. |
Qaribullah | their treasures and a noble station. |
Asad | and [deprived them of their erstwhile] station of honour!" [This is apparently an allusion to the honourable state and the prosperity which the children of Israel had enjoyed in Egypt for a few generations after the time of Joseph - i.e., before a new Egyptian dynasty dispossessed them of their wealth and reduced them to the bondage from which Moses was to free them. In the above passage, Pharaoh seeks to justify his persecution of the Israelites by emphasizing their dislike (real or alleged) of the Egyptians.] |
Diyanet Vakfı | Hazinelerden ve değerli bir yerlerden. |
Diyanet | Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
Edip Yüksel | Hazinelerden, yüksek makamlardan... |
Suat Yıldırım | Ama neticede Biz onları bahçelerinden ve pınarlarından, hazinelerinden, servetlerinden ve kendilerince çok değerli makam ve mevkilerinden çıkardık. |
Yaşar Nuri Öztürk | Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Ve definelerden ve güzelim yerlerden ettik. |
Ali Bulaç | Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. |
Süleyman Ateş | Hazineler(in)den ve o güzel yer(lerin)den. |
Önceki [26:57]< >[26:59] Sonraki |