1. [20:118] | inne leke ellâ tecû`a fîhâ velâ ta`râ. | إن لك ألا تجوع فيها ولا تعرى إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَى |
---|
Elmalılı | "Doğrusu senin acıkmaman ve çıplak kalmaman (ancak) cennettedir. " |
Y. Ali | "There is therein (enough provision) for thee not to go hungry nor to go naked,
|
Words | | إن - Indeed,| لك - for you| ألا - that not| تجوع - you will be hungry| فيها - therein| ولا - and not| تعرى - you will be unclothed.| |
Pickthal | It is (vouchsafed) unto thee that thou hungerest not therein nor art naked, |
Arberry | It is assuredly given to thee neither to hunger therein, nor to go naked, |
Shakir | Surely it is (ordained) for you that you shall not be hungry therein nor bare of clothing; |
Free Minds | "You will have in it that you will not go hungry nor need clothes." |
Qaribullah | It has been given to you so that you shall neither become hungry nor naked therein; |
Asad | Behold, it is provided for thee that thou shalt not hunger here or feel naked,' |
Diyanet Vakfı | Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak. |
Diyanet | "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik. |
Edip Yüksel | "Burda ne acıkırsın, ne de açıkta kalırsın." |
Suat Yıldırım | “Sen cennette asla açlık çekmeyecek, asla çıplak kalmayacaksın. Orada asla susuzluk çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcağına mâruz kalmayacaksın. |
Yaşar Nuri Öztürk | "Senin burada ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman." |
Abdulbaki Gölpınarlı | Çünkü aç kalmaman da ancak oradadır, çıplak kalmaman da. |
Ali Bulaç | Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır." |
Süleyman Ateş | Şimdi burada acıkmayacaksın, çıplak kalmayacaksını. |
Önceki [20:117]< >[20:119] Sonraki |