1. [15:89] | veḳul innî ene-nneẕîru-lmübîn. | وقل إني أنا النذير المبين وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ |
---|
Elmalılı | De ki: "Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım." |
Y. Ali | And say: "I am indeed he that warneth openly and without ambiguity,"-
|
Words | | وقل - And say,| إني - "Indeed, I| أنا - [I] am| النذير - a warner| المبين - clear."| |
Pickthal | And say: Lo! I, even I, am a plain warner, |
Arberry | and say, 'Surely, I am the manifest warner.' |
Shakir | And say: Surely I am the plain warner. |
Free Minds | And Say: "I am the clarifying warner." |
Qaribullah | And say: 'I am the plain warner. ' |
Asad | and say: "Behold, I am indeed the plain warner [promised by God] !- |
Diyanet Vakfı | De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım. |
Diyanet | De ki: "Doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım." |
Edip Yüksel | De ki: "Ben apaçık bir uyarıcıyım." |
Suat Yıldırım | Ve de ki: “Sizleri bekleyen felakete karşı sizi açıkça uyarıyorum.” |
Yaşar Nuri Öztürk | Ve de ki: "Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!" |
Abdulbaki Gölpınarlı | Ve de ki: Hiç şüphe yok ki ben, gerçekten de bir korkutucuyum. |
Ali Bulaç | Ve de ki: "Şüphe yok, ben apaçık bir uyarıcıyım." |
Süleyman Ateş | Ve: "Ben, ancak ben, apaçık bir uyarıcıyım!" de. |
Önceki [15:88]< >[15:90] Sonraki |