1. [51:40] | feeḫaẕnâhü vecünûdehû fenebeẕnâhüm fi-lyemmi vehüve mülîm. | فأخذناه وجنوده فنبذناهم في اليم وهو مليم فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ |
---|
Elmalılı | Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu. |
Y. Ali | So We took him and his forces, and threw them into the sea; and his was the blame.
|
Words | | فأخذناه - So We took him| وجنوده - and his hosts| فنبذناهم - and threw them| في - into| اليم - the sea,| وهو - while he| مليم - (was) blameworthy.| |
Pickthal | So We seized him and his hosts and flung them in the sea, for he was reprobate. |
Arberry | So We seized him and his hosts, and We cast them into the sea, and he blameworthy. |
Shakir | So We seized him and his hosts and hurled them into the sea and he was blamable. |
Free Minds | So We took him and his troops; We cast them into the sea, and he was to blame. |
Qaribullah | So We seized him and his hosts and cast them into the sea. Indeed, he was blameworthy. |
Asad | We seized him and his hosts, and cast them all into the sea: and [none but Pharaoh] himself was to blame [for what happened]. [This is an illustration of the Quranic doctrine that the suffering which is bound to befall an evildoer in this world or in the life to come, or in both, is but a consequence of his own doings.] |
Diyanet Vakfı | Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu. |
Diyanet | Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti. |
Edip Yüksel | Onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. Bu sonucu haketmişti. |
Suat Yıldırım | Biz de hem onu, hem ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Boğulurken, pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu. |
Yaşar Nuri Öztürk | Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp duruyordu. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Derken onu ve ordusunu helak etmiş, onları denize atıvermiştik de o kendisini kınayıp durmadaydı. |
Ali Bulaç | Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) 'kınanacak işler yapıyordu.' |
Süleyman Ateş | Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu. |
Önceki [51:39]< >[51:41] Sonraki |