1. [45:7] | veylül likülli effâkin eŝîm. | ويل لكل أفاك أثيم وَيْلٌ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ |
---|
Elmalılı | Her günahkâr kişinin vay haline! |
Y. Ali | Woe to each sinful dealer in Falsehoods:
|
Words | | ويل - Woe| لكل - to every| أفاك - liar| أثيم - sinful| |
Pickthal | Woe unto each sinful liar, |
Arberry | Woe to every guilty impostor |
Shakir | Woe to every sinful liar, |
Free Minds | Woe to every sinful fabricator. |
Qaribullah | Woe to all the guilty impostors! |
Asad | Woe unto every sinful self-deceiver [The term affak, which literally signifies a "liar" - and, particularly, a "habitual liar" - has here the connotation of "one who lies to himself" because he is mafuk, i.e., "perverted in his intellect and judgment" (Jawhari).] |
Diyanet Vakfı | Vay haline, her yalancı ve günahkar kişinin! |
Diyanet | Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele. |
Edip Yüksel | Vay haline her uydurukçu günahkarın! |
Suat Yıldırım | Yalana, sahtekârlığa, günaha dadanan her kimsenin vay haline! Böylesi, Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra kibrine yediremeyip büyüklük taslayarak, sanki onları hiç işitmemiş gibi inkârında direnir. Ona gayet acı bir azabı müjdele! |
Yaşar Nuri Öztürk | Yazıklar ve azaplar olsun günaha batmış her yalancı iftiracıya, |
Abdulbaki Gölpınarlı | Yazık boyuna yalan söyleyip durmadan suç işleyene. |
Ali Bulaç | Gerçeği sürekli ters yüz eden, günaha düşkün olan herkesin vay haline. |
Süleyman Ateş | Her yalancı, günah yüklü kimseye yuh olsun! |
Önceki [45:6]< >[45:8] Sonraki |