Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 Surah :  46 - AhkafGörüntülenen ayetler : 31 ... 35 | 35 - Sure no: 46
1.
[46:31]
yâ ḳavmenâ ecîbû dâ`iye-llâhi veâminû bihî yagfir leküm min ẕünûbiküm veyücirküm min `aẕâbin elîm.يا قومنا أجيبوا داعي الله وآمنوا به يغفر لكم من ذنوبكم ويجركم من عذاب أليم
يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun ve O'na iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun."
Y. Ali"O our people, hearken to the one who invites (you) to Allah, and believe in him: He will forgive you your faults, and deliver you from a Penalty Grievous.
 Words|يا - O| قومنا - O our people!| أجيبوا - Respond| داعي - (to the) caller| الله - (of) Allah| وآمنوا - and believe| به - in him.| يغفر - He will forgive| لكم - for you| من - of| ذنوبكم - your sins| ويجركم - and will protect you| من - from| عذاب - a punishment| أليم - painful.|
2.
[46:32]
vemel lâ yücib dâ`iye-llâhi feleyse bimü`cizin fi-l'arḍi veleyse lehû min dûnihî evliyâ'. ülâike fî ḍalâlim mübîn.ومن لا يجب داعي الله فليس بمعجز في الأرض وليس له من دونه أولياء أولئك في ضلال مبين
وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِن دُونِهِ أَولِيَاءَ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Her kim Allah'ın davetçisine uymazsa bilsin ki, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Onun Allah'tan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler.
Y. Ali"If any does not hearken to the one who invites (us) to Allah, he cannot frustrate (Allah's Plan) on earth, and no protectors can he have besides Allah: such men (wander) in manifest error."
 Words|ومن - And whoever| لا - (does) not| يجب - respond| داعي - (to the) caller| الله - (of) Allah,| فليس - then not| بمعجز - he can escape| في - in| الأرض - the earth,| وليس - and not| له - for him| من - besides Him| دونه - besides Him| أولياء - protectors.| أولئك - Those| في - (are) in| ضلال - error| مبين - clear."|
3.
[46:33]
evelem yerav enne-llâhe-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa velem ya`ye biḫalḳihinne biḳâdirin `alâ ey yuḥyiye-lmevtâ. belâ innehû `alâ külli şey'in ḳadîr.أولم يروا أن الله الذي خلق السماوات والأرض ولم يعي بخلقهن بقادر على أن يحيي الموتى بلى إنه على كل شيء قدير
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى بَلَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Onlar gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet şüphesiz ki, O'nun herşeye gücü yeter.
Y. AliSee they not that Allah, Who created the heavens and the earth, and never wearied with their creation, is able to give life to the dead? Yea, verily He has power over all things.
 Words|أولم - Do not| يروا - they see| أن - that| الله - Allah,| الذي - (is) the One Who| خلق - created| السماوات - the heavens| والأرض - and the earth| ولم - and (was) not| يعي - tired| بخلقهن - by their creation,| بقادر - (is) able| على - to give life| أن - to give life| يحيي - to give life| الموتى - (to) the dead?| بلى - Yes,| إنه - indeed He| على - (is) on| كل - every| شيء - thing| قدير - All-Powerful.|
4.
[46:34]
veyevme yü`raḍu-lleẕîne keferû `ale-nnâr. eleyse hâẕâ bilḥaḳḳ. ḳâlû belâ verabbinâ. ḳâle feẕûḳu-l`aẕâbe bimâ küntüm tekfürûn.ويوم يعرض الذين كفروا على النار أليس هذا بالحق قالوا بلى وربنا قال فذوقوا العذاب بما كنتم تكفرون
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَلَيْسَ هَذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلَى وَرَبِّنَا قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Elmalılı İnkâr edenler ateşe arz olunacakları gün onlara: "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar da: "Rabbimiz Hakk'ı için gerçekmiş!" derler. Allah onlara: "O halde inkâr ettiğinizden dolayı şimdi tadın azabı!" der.
Y. AliAnd on the Day that the Unbelievers will be placed before the Fire, (they will be asked,) "Is this not the Truth?" they will say, "Yea, by our Lord!" (One will say:) "Then taste ye the Penalty, for that ye were wont to deny (Truth)!"
 Words|ويوم - And (the) Day,| يعرض - are exposed| الذين - those who| كفروا - disbelieved| على - to| النار - the Fire,| أليس - "Is not| هذا - this| بالحق - the truth?"| قالوا - They will say,| بلى - "Yes| وربنا - by our Lord."| قال - He will say,| فذوقوا - "Then taste| العذاب - the punishment| بما - because| كنتم - you used to| تكفرون - disbelieve."|
5.
[46:35]
faṣbir kemâ ṣabera ülü-l`azmi mine-rrusüli velâ testa`cil lehüm. keennehüm yevme yeravne mâ yû`adûne lem yelbeŝû illâ sâ`atem min nehâr. belâg. fehel yühlekü ille-lḳavmü-lfâsiḳûn.فاصبر كما صبر أولو العزم من الرسل ولا تستعجل لهم كأنهم يوم يرون ما يوعدون لم يلبثوا إلا ساعة من نهار بلاغ فهل يهلك إلا القوم الفاسقون
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ
Elmalılı Ey Muhammed! Azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için (azab hususunda) acele etme. Sanki onlar kendilerine vaad edilen azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?
Y. AliTherefore patiently persevere, as did (all) messengers of inflexible purpose; and be in no haste about the (Unbelievers). On the Day that they see the (Punishment) promised them, (it will be) as if they had not tarried more than an hour in a single day. (Thine but) to proclaim the Message: but shall any be destroyed except those who transgress?
 Words|فاصبر - So be patient,| كما - as| صبر - had patience| أولو - those of determination| العزم - those of determination| من - of| الرسل - the Messengers,| ولا - and (do) not| تستعجل - seek to hasten| لهم - for them.| كأنهم - As if they had,| يوم - (the) Day| يرون - they see| ما - what| يوعدون - they were promised,| لم - not| يلبثوا - remained| إلا - except| ساعة - an hour| من - of| نهار - a day.| بلاغ - A notification.| فهل - But will| يهلك - (any) be destroyed| إلا - except| القوم - the people -| الفاسقون - the defiantly disobedient?|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17