Hz. Zeyd bin Hattab (r.a.)

Hz. Ömer'in ağabeyi. İslam ile kardeşinden önce şereflenmiş olan Yemame Savaşı'nın kahramanı. Şehitlik mertebesine ulaşmış büyük sahabi.

Peygamberimiz (s.a.v.) birçok sahabinin bulunduğu bir mecliste aralarından birinin cehennemde iken azı dişinin büyüklüğünün Uhud Dağı'ndan daha büyük olacağını haber vermişti. Bu sözlerden sonra meclistekileri büyük bir korku kaplamıştı. Aradan uzun zaman geçti, o mecliste bulunanlardan sadece Hz. Ebu Hureyre (r.a.) ve Er-Raccal İbn Unfuve hayatta kalmıştı. Diğerleri müslümanca yaşayıp, doğru yol üzere Allah Teala'nın rahmetine kavuşmuşlardı. Hz. Ebu Hureyre (r.a.) bu durumdan dolayı büyük bir korku yaşıyor, Allahu Teala'ya kalbini İslam üzere sabit kılması için gözyaşları içerisinde yakarışta bulunuyordu.

Kader tecelli etti, büyük nasipsizliğin o mecliste bulunan hangi şahsa isabet ettiği belli oldu. Er-Raccal İbn Unfuve, Müseylemetül Kezzab'a (yalancı peygambere) tabi oldu. Şöyle ki Er-Raccal, peygamberimiz (s.a.v.) hayatta iken Medine'ye gelmiş, İslamiyet'i öğrenmiş ve oradan ayrıldıktan sonra ancak tekrar Hz. Ebu Bekir'in halifeliği döneminde geri dönmüştü. Bu sıralarda da Yemame halkı yalancı peygamber etrafında toplanmaya başlamıştı. Halifeye, buna karşı önlem alması gerektiği, onlara bir elçi göndermesi telkininde bulunuluyordu sahabiler tarafından. Hz. Ebu Bekir (r.a.) nihayetinde Er-Raccal'ı onlara temsilci olarak gönderdi. O nasipsiz kimse ise Yemame'ye vardığında müslümanların elçisi görevini ifa etmek yerine yalancı peygamberin saflarına katıldı.

Er-Raccal o kadar büyük bir hainlik etmişti ki, onun yüzünden birçok kimse yalancı peygamberin taraftarı oluvermişti. İslam hakkında bilgi sahibi olan Er-Raccal, bildiklerini dinin aleyhinde kullanmış, yalancı peygamberin en güvendiği adamlar arasına girmişti. Hz. Muhammed'den (s.a.v.) kendisinden sonra tabi olduğu yalancı peygamberin, peygamber olacağına dair bir söz işittiği yalanını söylemiş, insanları kandırmıştı. Onun bu yalan ve iftiraları sebebiyle yalancı peygamberin taraftar sayısı bir hayli artmıştı.

Hz. Zeyd bin Hattab (r.a.), yalancı peygamberin ve Er-Razzak'ın yaptıklarından tiksiniyor, onlarla Allah yolunda mücadele etmek için sabırsızlanıyordu. Yaradılış itibari ile de kardeşi Hz. Ömer'e benziyordu. Haksızlığa, zulme karşı hoşgörüsü ve müsamahası yoktu. Peygamberimizle (s.a.v.) nice savaşta birlikte saf tutmuş, asla geri durmamıştı. Girdiği her savaşta da zaferi görmekten çok zaferden önce şehitlik mertebesine kavuşmayı arzu ettiği rivayet edilegelmiştir. Kendisi şehit olsa da biliyordu ki:
"Zafer her zaman ve her yerde Alemlerin Rabbi Olan Allahu Teala'nındır."

Uhud Savaşı'nda Hz. Zeyd bin Hattab öylesine kahramanca çarpışıyordu ki zırhını düşürmüş olmasına rağmen amansızca düşmana hücum etmeye devam ediyordu. Onun bu durumunu gören Hz. Ömer (r.a.):
"Benim zırhımı alsan da onunla mücadeleye devam etsen" teklifinde bulunmuş, Hz. Zeyd bin Hattab (r.a.) ise : "Ey Ömer! Ben de senin aradığını (şehitliği) arıyorum" diyerek cevap vermişti.

Hz. Zeyd bin Hattab'ın gözünde Er-Razzak, yalancı peygamberden bile daha tehlikeliydi. Yalanlarıyla, iftiralarıyla, uydurdukları ile yalancı peygamberin gücünün artmasına yol açmış, zalim bir münafıktı. Artık münafıklığı açık biçimde ortaya çıkmış, dine verdiği zararın önüne geçilmesi gereken bir zavallıydı. Yalancı peygamber, Yemame Savaşı'ndan önce taraftarlarına vaadlerde bulunmuştu, vaadlerinden en önemlisi müslüman ordusuna karşı zafer vaadi idi. Bir de en büyük yardımcıları olarak gördüğü Er-Razzak, El-Muhakkim ve İbnu't Tufeyl ile birlikte zafer sonrası devletlerini kuracaklarını söylemişti. Bu sözler, Hz. Zeyd bin Hattab'ın kulağına kadar gitmişti. Zalimlerin bir hesabı vardı, ancak Allahu Teala'nın yolunda ölümü her türlü dünya şerefinin üzerinde tutan Hz. Zeyd bin Hattab gibi kahramanlarında zalimlerin oyununu bozmak gibi bir alışkanlıkları vardı.

Hz. Zeyd bin Hattab, Yemame Savaşı'nda Hz. Halid bin Velid komutasındaki orduda sancağı taşıyordu. Savaş olanca dehşetiyle başlamıştı, başlangıçta durum müslümanların aleyhine görünüyordu. Müslümanların içine korku düştüğünü gören Hz. Zeyd bin Hattab ileri atılarak:
"Ey müslümanlar! Dişlerinizi sıkın ve düşmana saldırın, geri durmayın! Ben ta ki Allahu Teala'nın onları mağlup ettiğini görünceye veya Rabbime kavuşuncaya kadar konuşmayacağım" diye haykırdı. Hz. Zeyd bin Hattab'ın bu sözleri müslümanların maneviyatını ayakta tutmaya yardım etti.

Hz. Zeyd bin Hattab, ileri atıldı, söylediği gibi dişlerini sıkarak düşmana saldırmaya başladı. Bu sırada gözleriyle Er-Razzak zalimini arıyordu. Biliyordu ki Er-Razzak'ı bulup öldürürse yalancı peygamberin, yalancılığı ayyuka çıkacak. Savaş meydanında Er-Razzak'ı gördü, ona doğru hamle yaptı. Ancak ona doğru hamle yaptıkça araya başka düşman askerleri giriyor, onu koruma altına alıyorlardı. Er-Razzak ta geriye kaçıyordu. Hz. Zeyd, araya girenleri haklıyor, lakin araya sürekli yeni düşman askerleri giriyordu. Nihayet Hz. Zeyd, Er-Razzak'a yetişir ve onun hakkından gelir. Bu ölüm haberi savaş meydanında hızla yayıldı. Artık yalancı peygamberin sözlerinin güvenilir olmadığı, vaadlerine inanılamayacağı ortaya çıkmıştı. Müslümanların maddi ve manevi gücü kat kat artmış, yaralananlar bile yaralarına aldırış etmeksizin olanca güçleriyle zafere veya cennete kavuşma arzusu ile hücum ediyorlardı. Düşman ordusu ise artık yenilginin kaçınılmaz olduğunu anlamıştı.

Yemame Savaşı'nın sancaktarı ve kahramanı Hz. Zeyd bin Hattab, savaş meydanında şehadet için dua ederek düşmana saldırıyordu. Sonunda dileğine kavuştu, şehadet mertebesine erişti. Müslüman ordusu, yalancı peygamberin ordusunu bozguna uğratmış, muzaffer biçimde geri döndüğünde Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer onları karşıladı. Hz. Ömer ağabeyinin şehadetini öğrenince:
"Allah ona rahmet etsin. Benden önce müslüman oldu, benden önce şehit oldu"

Hz. Ömer (r.a.) kardeşini hiç unutmadı, onun hakkında sıkça şöyle dediği rivayet edilir:
"Saba rüzgârı estiğinde onda Zeyd'in kokusunu duyarım"






Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Sahabiler