Hârice b. Huzâfe (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, Rasûlullah (s.a.v.) yanımıza çıktı ve şöyle
buyurdu: “Allah size beş vakit dışında bir namaz daha kılınmasını emir buyurdu ki o namaz sizin
için kırmızı develerden daha hayırlıdır. Bu namaz vitr namazıdır kılınma zamanı ise, yatsıdan
sonra başlayıp sabah namazının vakti girinceye kadardır.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 1; İbn Mâce, İkame: 114)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Abdullah b. Amr, Büreyde, Ebû Basra el Gıfârî’den de hadis
rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Hârice b. Huzâfe hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Yezîd b. ebî Habib’in rivâyetiyle
bilmekteyiz.
Bazı Muhaddisler bu hadisteki râvîyi şüphe ve tereddüde kapılarak Abdullah b. Râşid
ez-Zürekî demişlerdir ki, bu doğru değildir. Ebû Basra el Gıfârî’nin ismi Humeyl b. Basra’dır.
Bazı kimseler Cemil b. Basra demektedirler ki bu doğru değildir. Ebû Basra el Gıfârî başka bir
kimse olup Ebû Zerr’den rivâyetle bulunan Ebû Zerr’in kardeşinin oğludur.
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Vitr namazı farz namazlar gibi kılınması gerekli
bir namaz değildir. Fakat Rasûlullah (s.a.v.) bu namazı kılmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah tektir tek
olanı sever, Ey Kur’ân’a inanıp ona bağlananlar siz de tek rekatlı olan vitiri kılın.” (Ebû Dâvûd,
Vitr: 1; Dârimî, Salat: 209)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, İbn Mes’ûd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilimiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasendir.
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Vitr namazı farz namazlar gibi devamlı
kılınması gereken bir namaz değildir. Fakat Rasûlullah (s.a.v.)’in yaptığı bir sünnet (nafile)
namazdır.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 1;İbn Mâce, İkame: 115)
Bu hadisi bu şekilde bize Ebû İshâk’tan, Sûfyân’dan, Abdurrahman b. Mehdî’den,
Muhammed b. Beşşâr aktarmıştır. Bu rivâyet Ebû Bekir b. Ayyaş’ın rivâyetinden daha sahihtir.
Mansur b. Mu’temir’de, Ebû İshâk’tan, Ebû Bekir b. Ayyaş’ın rivâyetine benzer bir hadis
bize aktarmıştır.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bana uyumadan
önce vitiri kılmamı emretti.” (İbn Mâce, İkame: 122; Ebû Dâvûd, Vitr: 7)
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi bu şekliyle hasen garibtir.
Ebû Sevr el Ezdî’nin ismi Habib b. ebî Müleyke’dir. Sahabe ve tabiin dönemi ilim
adamları vitr kılınmadan uyunmaması gerektiğini söylemişlerdir.
Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir. “Sizden biriniz gecenin sonunda
uyanamayacağından endişe ederse gecenin ilk saatlerinde yatmadan önce vitiri kılsın.” Gecenin son anında
kalkmayı becerebilen kimse ise gecenin sonunda kılsın çünkü gecenin sonunda okunan Kur’ân’ı dinlemek
üzere melekler hazır bulunurlar ki bu daha değerlidir. Bu hadisi bu şekilde bize Hennâd; Ebû Muaviye, A’meş,
Ebû Sûfyân ve Câbir’den nakletmiştir.
Mesrûk (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Mesrûk, Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah (s.a.v.)’in
vitirinden sordu da; Âişe şu şekilde cevap verdi: “Gecenin her vaktinde vitr kılmıştır, yani gecenin
başında, ortasında ve sonunda. Ömrünün sonlarına doğru ise seher vaktinde kılardı.” (Ebû Dâvûd,
Vitr: 8; İbn Mâce: İkame: 121)
Tirmîzî: Ebû Husayn’ın ismi “Osman b. Âsım el Esedî’dir.
Tirmîzî: Bu konuda Ali, Câbir, Ebû Mes’ûd el Ensarî ve Ebû Katâde’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları vitiri gecenin sonunda kılmayı tercih etmişlerdir.
Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) on üç rek’at
kılarak vitr yapardı, yaşlanıp zayıf düşünce yedi rek’atla vitr yapardı.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 3; Buhârî,
Vitr: 2)
Tirmîzî: Bu konuda Âişe (r.anha)’dan da hadis rivâyet edilmiştir.Tirmîzî: Ümmü Seleme hadisi hasendir.
Peygamber (s.a.v.)’den on üç, on bir, dokuz, yedi, beş, üç, bir rek’at olduğu hakkında da
rivâyet edilmiştir.
İshâk b. İbrahim: “Rasûlullah (s.a.v.) on üç rek’at vitr kılardı” hadisinin manası: Vitirle birlikte gece
namazı toplam on üç rek’at olurdu demektedir. Bu yüzden gece namazı vitire ilave edilerek söylenmiş oldu,
diyerek, Aişe (r.anha)’dan da bir hadis rivâyet etmiştir, ayrıca şu hadisi de delil getirmektedir. “Ey Kur’ân’a
mensup kimseler vitr kılın.” Burada gece namazı kastedilmiş olup, gece namazının Kur’ân’ı iyi bilenlerin
vazifesi olduğu kastedilmiştir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in gece namazı on üç
rek’attır. Bunlardan beşini vitr olarak kılar ve beşinci rek’atta otururdu. Müezzin sabah ezanını
okuyuncaya kalkar iki rek’at hafif sünnet kılardı.” (İbn Mâce, İkame: 123; Ebu Dâvûd, Vitr: 3)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Eyyûb’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönem ilim
adamlarından bir kısmı Vitirin beş rek’at olduğu ve beşinci rek’atta oturulacağı görüşündedirler.
Tirmîzî: Ebû Mus’ab el Medinî’ye “Rasûlullah (s.a.v.)’in dokuz ve yedi rek’at vitr kılardı...” hadisinin
ne demek olduğunu sordum, şöyle dedi: “İki iki kılar selam verir tek bir rek’atta tüm kıldığını teklemiş
olurdu.
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), vitiri üç rek’at olarak
kılar bu rek’atlarda dokuz kısa sûre okur, her rek’atta üç sûre okurdu ki son okuduğu sûre
“İhlas” sûresi olurdu.” (Müsned: 640)
Tirmîzî: Bu konuda Imrân b. Husayn, Âişe, İbn Abbâs, Ebû Eyyûb’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Abdurrahman b. Ebza yoluyla Übey b. Ka’b’den hadis rivâyet edilmiştir. Aynı şekilde Abdurrahman b. Ebza’nın
kendisinden de hadis rivâyet edilmiştir. Bazı hadisçiler Abdurrahman’ın kendisinden rivâyet etmekte Übey b.
Ka’b’ı zikretmemektedirler. Kimisi de Abdurrahman b. Ebza ve Übey b. Ka’b diyerek rivâyet etmektedirler.
Tirmîzî: Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden bir kısım ilim adamları vitr
namazının üç rek’at kılınması görüşündedirler.
Sûfyân es Sevrî diyor ki: Dilersen beş, dilersen üç, istersen bir rek’at kılabilirsin, ben üç rek’at kılmayı
seviyorum. İbn’ül Mübarek ve Küfelilerin görüşleri de böyledir.
Saîd b. Yakup et Talekanî, Hammad b. Zeyd’den, Hişâm’dan, Muhammed b. Sirin’den
naklederek demişlerdir ki: Yani sahabe ve tabiin ileri gelenleri beş, üç ve tek rek’at olarak
kılarlar, hepsini de iyi görürlerdi.
Enes b. Sirin (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İbn Ömer’e şöyle sormuştum sabah
namazının iki rek’at sünnetin de uzun okuyayım mı? Bunun üzerine dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.)
gece namazını ikişer rek’at olarak kılar, tek bir rek’atta kıldığı namazı teklemiş (vitr yapmış)
olurdu. Sabah ezanı okunur okunmaz hemencecik, hafifce iki rek’at sabah namazının sünnetini
kılardı.” (İbn Mâce,İkame: 123; Ebû Dâvûd, Vitr: 3)
Bu konuda Âişe, Câbir, Fadl b. Abbâs, Ebû Eyyûb ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet
edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.
Sahabe ve tabiin alimlerinden bir kısmı bu görüşte olup, kişinin ikişer rek’atlar ile üçüncü
tek rek’atın arasını bir selamla ayırması görüşündedirler. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk‘ta
bunlardandır.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) vitirde “A’la,
Kafirûn ve İhlas” sûrelerini, her birini bir rek’atta okurdu.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 4; İbn Mâce, İkame:
115)
Tirmîzî: Bu konuda Ali, Âişe, Abdurrahman b. Ebza ve Übey b. Ka’b’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Ayrıca; Abdurrahman b. Ebza’dan da yine rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Yine Rasûlullah (s.a.v.)’in vitirin üçüncü rek’atında; Nas, Felak ve İhlas sûrelerini okuduğu da
rivâyet edilmiştir.Sahabe ve tabiin dönemi ilim adamlarının çoğunluğu üç rek’atın her birinde; A’la, Kafirun
ve İhlas sûrelerini okumayı tercih etmişlerdir.
Abdulaziz b. Cüreyc’den aktardığına göre, şöyle demiştir: “Âişe (r.anha)’dan, Rasûlullah
(s.a.v.) vitr namazında ne okurdu diye sordum. Dedi ki: “Birinci rek’atta A’la sûresi, ikinci
rek’atta Kafirûn süresi, üçüncü rek’atta İhlas ve Muavvizeteyn yani Felak ve Nas sûrelerini
okurdu.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 4; İbn Mâce, İkame: 117)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
Tirmîzî: Abdulaziz, A’ta’nın arkadaşı olan İbn Cüreyc’in babasıdır. İbn Cüreyc’in ismi ise; Abdulmelik
b. Abdulaziz b. Cüreyc’tir.
Yahya b. Saîd el Ensarî bu hadisi Amre ve Âişe’den rivâyet etmiştir.
Hasan b. Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir ki: “Rasûlullah (s.a.v.)
vitirde okuyacağım duayı bana öğretti, “Allah’ım sıhhat ve afiyetle kıldıklarında beraber beni de
afiyette kıl, işlerini güzelce ayarladığın kimseler gibi benimde vekilim ol, hidayete erdirdiklerinle
beni de hidayette kıl. Kaderin şerrinden beni koru, bana verdiğin nimetleri bereketlendir. Sen
herkese hükmedersin sana hükmedilemez velisi olduğun kimse asla zelil olmaz, eksiklikler sana
yakışmaz. Ey Rabbimiz! Yücesin ve kutlusun.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 5; İbn Mâce, İkame: 117)
Tirmîzî: Bu konuda Ali (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasen olup; bu şekliyle Rabia b. Şeyban denilen Ebûl Havra es Sadî’nin rivâyetiyle
bilmekteyiz. Vitirde kunut hakkında rivâyet edilen bundan daha iyi bir hadis bilmiyoruz. İlim adamları vitirde
kunut hakkında değişik görüşler ortaya koymuşlar olup; Abdullah b. Mes’ûd, bütün sene vitirde kunutun rükû’
dan önce yapılmasını öngörürdü. Bir kısım ilim adamları da bu görüşte olup Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek,
İshâk ve Küfeliler bunlardandır. Ali b. ebî Talip’den, Ramazan’ın ikinci yarısında rükû’ dan sonra kunut yaptığı
da rivâyet edilmiştir. Şâfii ve Ahmed gibi bazı ilim adamları da bunlardandır.
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kim vitr namazını uykuda veya unutarak geçirirse hatırladığı ve uyandığı zaman hemen
kılsın.” (İbn Mâce, İkame: 122)
Tirmîzî: Bu hadis bir önceki hadisten daha sahihtir.
Tirmîzî: Süleyman b. Eş’as da denilen Ebû Dâvûd es Siczî’den işittiğime göre, şöyle diyordu: Ahmed
b. Hanbel’e, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem’i sordum, kardeşi Abdullah’ın zararsız olduğunu söyledi.
Tirmîzî: Buhârî’den işittiğime göre, Ali b. Abdullah, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem, zayıftır. Abdullah
b. Zeyd b. Eslem ise güvenilir bir kimsedir. Küfelilerden bazıları bu hadisle amel etmişler olup, kişi güneş
doğduktan sonra bile olsa hatırladığı zaman vitiri kılar, demektedirler. Sûfyân es Sevrî, gibi.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sabah
olmadan önce, vitr namazını kılmakta acele edin.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 7)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sabah namazı
vakti girince gece namazı ve vitr namazı kılınmaz öyleyse sabah namazı vakti girmeden vitr
namazını kılın.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 9)
Tirmîzî: Hadis bu sözlerle sadece Süleyman b. Musa, tarafından rivâyet edilmiştir.
Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmektedir: “Sabah namazından sonra vitr
kılınmaz.” Pek çok ilim adamı bu görüştedirler. Şâfii, Ahmed ve İshâk; sabah namazından sonra vitr kılınmaz,
görüşündedirler.
Talk b. Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim buyurdular
ki: “Bir gecede iki kere, vitr namazı kılınmaz yani vitiri kıldıktan sonra gece namazı kılarsa tekrarvitr kılmasına gerek yoktur.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 9)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
İlim adamaları, gecenin öncesinde vitiri kılıp sonra gece namazı için kalkan kimsenin
durumunda değişik görüşler ortaya koydular.
Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı ve daha sonrakilerden bir kısmı: Bu durumdaki kimsenin vitr
namazı bozulmuş olur gecenin öncesinde kıldığı vitr namazına bir rek’at ilave eder, sonra
dilediği kadar gece namazı kılar daha sonra gece namazının sonunda vitr namazını kılar, böyle
yapmakla bir gecede iki vitr kılınmaz hadisine de uyulmuş olur.
İshâk bunlardandır. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı ve diğer bazı ilim adamları ise gecenin
öncesinde vitr namazı kılan kimse, uyur sonra gece namazı için kalkar ve dilediği kadar namaz
kılar, önceki kıldığı vitr namazını kıldığı şekilde bırakır. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes, İbn’ül
Mübarek, Şâfii, Küfeliler ve Ahmed, bunlardandır. Bu görüş daha sahihtir, çünkü Rasûlullah
(s.a.v.)’in vitr namazından sonra namaz kıldığı değişik rivâyetlerle bize ulaşmıştır.
Saîd b. Yesâr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir yolculukta İbn Ömer’le
beraberdim, biraz geri kalmıştım. Nerede idin? Diye sordu, vitr namazını kıldım dedim. Dedi ki:
“Rasûlullah (s.a.v.) senin için en güzel örnek değil mi? Ben Rasûlullah (s.a.v.)’i biniti üzerinde vitr
namazı kılarken gördüm.” (İbn Mâce, İkame: 127)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.
Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden bir kısım ilim adamları
binit üzerinde vitr kılınabileceği görüşündedirler. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır.
Bir kısım ilim adamları ise: “Binit üzerinde vitr namazı kılınmaz, binitten iner ve yerde kılar”
demektedirler. Küfeli bazı alimler böyle düşünürler.
Abdurrahman b. ebî Leylâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in,
Kuşluk namazı kıldığını bana Ümmü Hanî anlattı. Mekke fethi günü Rasûlullah (s.a.v.)’in kendi
evine girdiğini guslederek sekiz rek’at kıldığını aktardı ve dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’in bu sekiz
rek’attan daha hafif namaz kıldığını hiç görmedim rükû’ ve secdelerini tam yapmıştı.” (Müslim,
Müsafirîn: 13)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ahmed: Bu konuda en sahih hadis Ümmü Hanî’nin hadisidir. Hadisçiler Nuaym’ın kim olduğu
hakkında ihtilaf ettiler; bir kısmı Nuaym b. HAmmâr’dır derken bir kısmı da İbn Hemmar, İbn Hebbar ve İbn
Hemam demişlerdir. Doğrusu İbn Hemmar’dır.
Buhârî’nin hocası Ebû Nuaym bu kimse hakkında şüphe ederek “İbn Himaz” demekte ve
yanılmaktadır. Sonra bu kanaatinden vazgeçerek “Nuaym Rasûlullah (s.a.v.)’den ...) demektedir.
Tirmîzî: Abd b. Humeyd bunu bana Buhârî’nin hocası Ebû Nuaym’den haber vermiştir.
Ebû’d Derdâ ve Ebû Zerr (r.anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.),
Allah’ın şöyle buyurduğunu haber verdi: “Ey Ademoğlu, gündüzün başlangıcında dört rekat namaz
kıl ki, gündüzün sonuna kadar senin her türlü ihtiyaçlarını karşılayım.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 12)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) Kuşluknamazını devamlı kılardı ki, asla bırakmayacak derdik ve yine Kuşluk namazını günlerce bırakırdı ki artık onu hiç kılmayacak derdik.” (Müslim, Müsafirîn: 13)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
Abdullah b. Sâib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.), güneş batıya
kayınca öğleden önce dört rek’at namaz kılar ve şöyle buyururdu: “O vakit gök kapılarının açıldığı bir
saattir. Ben de amelimin o saatte Allah’a yükselmesini severim.” (Müsned: 14849)
Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Abdullah b. Sâib hadisi hasen garibtir.
Peygamber (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “O güneş batıya kayınca dört rek’at namaz kılar ve
sonuncu rek’atta selam verirdi.”
Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.) her işimizde bize Kur’ân’dan
sûre öğretir gibi istihareyi öğretirdi ve şöyle derdi; “Sizden biriniz bir işi yapmak istediğinde farz
namazdan başka iki rek’at namaz kılsın ve şöyle desin “Ey Allah’ım hakkımda hayırlısını bildiğin
için ben de senden hakkımda hayırlısı ne ise onu bildirmeni isterim. Senin güç ve kuvvetinle beni
güçlendirmeni isterim ve her şeyi senin büyük lûtfundan isterim. Çünkü senin her şeye gücün yeter
benim ise hiçbir şeye gücüm yetmez, sen her şeyi bilirsin ben ise bilemem akıl ve düşünmeyle
bilinmeyecek her şeyi bilen sadece sensin. Ey Allah’ım şu yapacağım işin benim için dinim,
yaşayışım ve işimin sonu hakkında hayırlı olduğunu biliyorsan -ki mutlaka bilmektesin- onu
yapmayı bana kolay getir. Eğer bu iş benim için dinim, yaşantım ve işimin sonucu hakkında kötü
olduğunu biliyorsan -ki mutlaka bilmektesin- onu benden uzaklaştır (veya bu günüm ve geleceğim
şeklinde dedi) beni de ondan uzak eyle hayır nerede ise onu benim için takdir et ve ona razı et, beni
diyerek, işi ne ise onu söyler.” (Nesâî, Nikah: 27; Ebû Dâvûd, Vitr: 31)
Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahih garibtir ve sadece Abdurrahman b. ebil Mevalî yoluyla bilmekteyiz.
Bu kimse Medîneli bir ihtiyar olup güvenilir bir kimsedir. Sûfyân ondan hadis rivâyet
etmiştir. Pek çok hadis imâmı da yine ondan hadis rivâyet etmişlerdir.
İsmi: Abdurrahman b. Zeyd b. ebil Mevalî’dir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, annesi Ümmü Süleym, Peygamber (s.a.v.)’e giderek:
“Namazımda okuyacağım şeyleri bana öğret” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “On
kere Allahüekber, on kere Sübhanallah, on kere Elhamdülillah de sonra dileğin ne ise onu iste. Bu
isteklerine Allah evet evet diye buyurur.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 14)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Abdullah b. Amr, Fadl b. Abbâs ve Ebû Rafî’den de hadis rivâyet
edilmiştir.
Tirmîzî: Enes hadisi hasen garibtir. Peygamber (s.a.v.)’den tesbih namazıyla alakalı pek çok hadis
rivâyet edilmiş çoğunluğu sahih değildir.
İbn’ül Mübarek ve pek çok ilim adamı tesbih namazıyla alakalı rivâyetleri ortaya koyarak
bu namazın değer ve kıymetini dile getirmektedirler.Ahmed b. Abde ed Dabbî’nin, Ebû Vehb’den bize aktardığına göre Abdullah b. Mübarek’e tesbih
namazı hakkında sordum dedi ki: “tekbîr aldıktan sonra “Subhaneke” duasını okursun sonra on beş kere
“Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahû vallahü ekber” der, euzu besmele çeker Fatiha süresiyle
birlikte bir süre okur ve sonra on kere “Subhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahû vallahü ekber” dersin
sonra rükû’ a gider aynı şekilde on kere söylersin rükû’dan kalkınca tekrar on kere söylersin. Secdeye varınca
on sefer söyler secdeden kalkınca yine on sefer söyler sonra ikinci secdeye giderek tekrar on sefer söyle, bu
şekilde dört rek’atı tamamlarsın. İşte böylece her rek’atta yetmiş beş tesbih okursun, her rek’ata on beş
tesbihle başlar, fatiha ve sûre okuduktan sonra on tesbih getirerek namaz devam eder. Bu namazın gece
kılınması ve iki rek’atta bir selam verilmesi bana göre daha iyidir. Gündüz kılarsa dilerse iki rek’at dilerse dört
rek’atta bir selam verebilir.
Ebû Vehb diyor ki: Abdulaziz b. ebû Rizme, Abdullah b. Mübarek’den naklederek şu ilaveyi yaptı:
“Rükû’ da üç sefer Sübhane Rabbiyel azım, secdede üç sefer Sübhane Rabbiyel A’la der ve söylenen tesbihatlara
devam eder.”
Ahmed b. Abde, Vehb b. Zem’a yoluyla Abdulaziz’den ki; O, Ebû Rizme’nin oğludur,
naklederek şöyle dedi: Abdullah b. Mübarek’e sordum tesbih namazında bir kimse yanılırsa
sehv secdelerinde onar kere mi tesbih getirmesi gerekir? Hayır dedi. Onların sayısı üç yüz
tesbihtir.
Ka’b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü! Sana selamın nasıl
olduğunu öğrendik, şimdi nasıl salavat getireceğimizi öğrenebilir miyiz? Buyurdular ki; şöyle deyin:
“Allahummesalli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema salleyte ala İbrahime inneke
hamidün mecid ve barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed kema barekte ala İbrahim inneke
hamidün mecid.” “Ey Allah’ım Muhammed (s.a.v.)’e, onun soyuna sopuna ve inanan yakınlarına
İbrahim ve O’nun soy sopuna hoş muamele ettiğin gibi muamele et, gerçekten sen övülmeye layık şan ve
şerefi yüce olansın. Muhammed (s.a.v.)’e onun soy sop ve inanan yakınlarına İbrahim (a.s)’ın soy sopu
ve inanan yakınlarını mübarek kılıp bereketli hayatlar nasib ettiğin gibi mübarek kıl. Gerçekten sen
övülmeye layık şanı şerefi yüce olansın.” (Nesâî, Sehv: 46)
Mahmûd, Ebû Üsâme’den naklen şöyle demiştir: Zaide, A’meş’den, Hakem’den, Abdurrahman b.
ebî Leylâ’dan şu ilaveyi yapmıştır: “Bizde diyoruz ki “ve aleyna meahüm” (onlarla birlikte bizim üzerimize de...)
Tirmîzî: Bu konuda Ali, Ebû Humeyd, Ebû Mes’ûd, Talha, Ebû Saîd, Büreyde, Zeyd b. Hârice ve Ebû
Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ka’b b. Ucre hadisi hasen sahihtir. Abdurrahman b. ebî Leylâ’nın künyesi Ebû İsa’dır. Ebû
Leylâ’nın ismi ise Yesâr’dır.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü insanların bana en yakın olacak olanı, bana en çok salavat getirenidir.” (Tirmîzî
rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
Peygamber (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “Bana kim bir salavat getirirse Allah ona on kere
rahmet eder.”
Tirmîzî: Bu konuda Abdurrahman b. Avf, Âmir b. Rabia, Ammâr, Ebû Talha, Enes ve Ubey b. Ka’b’tan
da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî ve pek çok ilim adamlarından rivâyetegöre, şöyle demişlerdir: Allah'ın salat etmesi onun rahmetidir, meleklerin salatı ise bağışlanma isteğinde bulunmaktır.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim
bana bir salavat getirirse, Allah’ta o kimseye on salavat getirmiş sevâbı yazar.” (Nesâî, Sehv: 47)
Tirmîzî: Bu konuda Abdurrahman b. Avf, Âmir b. Rabia, Ammâr, Ebû Talha, Enes ve Übey b.
Ka’b’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî ve pek çok ilim adamından rivâyet
edildiğine göre; Allah’ın salat etmesi onun rahmet etmesi, meleklerin salat etmesi ise insanlara istiğfar
(bağışlanmalarını istemek), demektir.