Tıp

Katâde b. Numân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah sevdiği kulunu dünyada koruyup himaye eder tıpkı sizden birinizin hastasını yasaklanan sudan koruduğu gibi.”
(Müsned: 22516)
Tirmizî: Bu konuda Suheyb ve Ümmü Münzîr’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garibtir. Bu hadis Mahmûd b. Lebîd’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir.

Ümmül Münzir (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) ve beraberinde Ali olduğu halde bana geldi. Bizim de asılı hurma salkımlarımız vardı. Rasûlullah (s.a.v.) onlardan yemeye başladı. Ali de yiyordu. Rasûlullah (s.a.v.), Ali’ye: “Sakın ha sen yeme hastalıktan yeni kurtuluyorsun” buyurdu. Bunun üzerine Ali oturdu Rasûlullah (s.a.v.) yemeye devam etti. Ben de onlara şalgam yaprağı ve arpadan yapılmış bir yemek getirdim. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Ali! İşte bundan ye bu senin için daha faydalıdır” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, Tıp: 2; İbn Mâce, Tıp: 3)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Füleyh’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu hadisi sadece Füleyh b. Süleyman vasıtasıyla Eyyûb b. Abdurrahman dan da rivâyet edilmiştir.
Muhammed b. Beşşâr, Ebû Âmir ve Ebû Dâvûd vasıtasıyla Füleyh b. Süleyman’dan, Eyyûb b. Abdurrahman’dan, Yakup’tan, Ümmül Münzir el Ensârîyye’den bu hadisi aktararak: “Rasûlullah (s.a.v.) bize geldi...” Yunus b. Muhammed’in rivâyetinden farklı olarak “Senin için uygundur” ifadesi yerine: “Senin için faydalıdır” ifadesini kullandı.
Muhammed b. Beşşâr bu hadisi rivâyet ederken bana Eyyûb b. Abdurrahman aktardı demektedir.
Bu hadis ceyyid garibtir.


Üsâme b. Şerîk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedeviler: Ey Allah’ın Rasûlü! Hastalanırsak tedavi yoluna gidelim mi? Dediler. Rasûlullah (s.a.v.), “Evet tedavi görün, Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz. Çünkü Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını veya devasını yaratmıştır. Ancak bir hastalık müstesnadır” buyurdular. Bunun üzerine o bir hastalık nedir? Ey Allah’ın Rasûlü dediklerinde; “O İhtiyarlıktır” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, Tıp: 1; İbn Mâce: Tıp: 1)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Ebû Hüreyre, Ebû Huzâme, babasından ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in ev halkından biri sıtma hastalığına yakalandığında bulamaç yapılmasını emrederdi. Bulamaç yapılınca da ondan içmelerini emrederdi ve bu bulamaç yemeği hakkında şöyle buyururdu: “Kederli kimsenin kalbini güçlendirir. Hastanın kalbinden ağrıyı giderir sizden birinizin yüzünden kiri su ile giderdiği gibi...”
(İbn Mâce, Tıp: 5)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadisi İbn’ül Mübarek, Yunus’tan, Zührî’den, Urve’den, Âişe’den rivâyet etmiştir. Yine bu hadisi aynı şekilde Huseyn b. Muhammed, Ebû İshâk et Talikânî’den ve İbn’ül Mübarek’den bize aktarmıştır.

Ukbe b. Âmir el Cühenî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hastalarınızı yemeye içmeye zorlamayınız çünkü Allah onları yedirir ve içirir.”
(İbn Mâce, Tıp: 4)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şu çörek otunu kullanmaya devam edin çünkü onda her derdin devası vardır ancak sâm bunun dışındadır. Sâm ise: Ölümdür.”
(İbn Mâce, Tıp: 5)
Tirmizî: Bu konuda Büreyde, İbn Ömer ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.Bu hadis hasen sahihtir.
“Habbet-üs sevda” Şûnîz’dir, yani çörekotudur.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre: “Ureyne kabilesinden bazı kimseler Medîne’ye gelmişlerdi de Medîne’nin havası onlara ağır gelmişti; bu yüzden Rasûlullah (s.a.v.) onları zekat develerinin bulunduğu Medîne dışındaki bir yere gönderdi ve orada develerin idrarı ve sütlerini içiniz” buyurdu.
(İbn Mâce, Tıp: 30)
Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den merfu olarak şöyle demiştir: “Her kim bir demir parçasıyla intihar ederse kıyamet günü o demiri elinde olduğu halde gelecek ve ebedî ateşin içersinde o demiri karnına saplayıp duracaktır. Her kimde bir zehirle intihar ederse onun zehiri de elinde olacak ve ebedî kalacağı Cehennem ateşi içerisinde o zehirini yudumlayacaktır.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 11)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim bir demir parçasıyla intihar ederse kıyamet günü o demiri elinde olduğu halde gelecek ve ebedî ateşin içersinde o demiri karnına saplayıp duracaktır. Her kimde bir zehirle intihar ederse onun zehiri de elinde olacak ve ebedî kalacağı Cehennem ateşi içerisinde o zehirini yudumlayacaktır. Her kimde dağdan ve yüksek bir yerden kendisini atarak intihar etmişse o kimse de ebedi olarak Cehennem ateşine yuvarlanıp duracaktır.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 11)
Muhammed b. Alâ; Vekî’ ve Ebû Muaviye vasıtasıyla A’meşten, Ebû salih’ten, Ebû Hüreyre’den, Ameş’ten, Şu’be’nin rivâyette bulunduğu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiştir. Tirmizî: Bu hadis birinci hadisten daha sağlamdır. Bu hadisi pek çok kimse A’meş’den, Ebû Salih’den, Ebû Hüreyre’den bu şekliyle rivâyet ettiler.
Muhmmed b. Aclân, Saîd el Makbûrî’den ve Ebû Hüreyre’den rivâyet ederek şöyle demiştir: “Her kim zehir ile intihar etmişse Cehennem’de azâb görecektir” “ebedi olarak” sözünü söylememiştir.
Aynı şekilde Ebû’z Zinâd, A’rec’den ve Ebû Hüreyre’den bu hadisi rivâyet etmiş olup bu rivâyet daha sahihtir. Çünkü rivâyetler; Tevhid inancına sahip kişilerin azabı gördükten sonra Cehennem’den çıkacakları şeklindedir. Bu rivâyetlerde ise “Ebedî kalacaklar” ifadesi geçmemektedir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kötü ilaçları kullanmayı yasakladı.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 11; İbn Mâce, Tıp: 11)
Tirmizî: Yani zehir gibi.

Alkame b. Vâil (r.a.)’in babasından rivâyete göre, bizzat kendisi; Tarık b. Süveyd (veya Süveyd b. Tarık)’in Rasûlullah (s.a.v.)’e sarhoşluk veren şeylerin hükmünü sorduğunda Peygamber (s.a.v.)’in yanında idi. Rasûlullah (s.a.v.) sarhoşluk veren her şeyi yasaklayınca: “Biz tedavide kullanırız” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İçkinin her çeşidi şifa değil ancak derttir.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 11)
Mahmûd, Nadr b. Şümeyl ve Şebabe vasıtasıyla Şu’be’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Nadr: Tarık b. Süveyd derken Şebabe: Süveyd b. Tarık demektedir. Bu hadis hasen sahihtir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Tedavi olduğunuz ilaçların en iyisi şurup, burun damlası, kan aldırmak ve müshil ilaçlarıdır. Sürme olarak kullandıklarınızın en iyisi ise ismid taşından yapılan sürmedir ki gözü cilalayıp parlatır ve kirpikleri besler.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 8; İbn Mâce: Tıp: 12)
İbn Abbâs diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in bir sürme kabı vardı. Yatacağı zaman onunla gözüne üç sefer sürme çekerdi.Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Abbâd b. Mensur’un rivâyetidir.

Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), dağlamak suretiyle tedaviyi yasakladı ve şöyle buyurdu: Bizim başımıza bir hastalık geldi dağlamakla tedavi ettik fakat ne kurtulabildik ne de başarılı olabildik.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 7; İbn Mâce: Tıp: 23)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Abdulkuddûs b. Muhammed, Amr b. Âsım vasıtasıyla Hemmâm’dan, Katâde’den, Hasan’dan, Imrân b. Husayn’dan rivâyet ederek “Dağlamakla tedavi yönteminden yasaklandık” demiştir.
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Ukbe b. Âmir ve ibn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre; “Rasûlullah (s.a.v.), Esad b. Zürare’yi vücudunda çıkan bazı kızıllıklardan dolayı dağlamak suretiyle tedavi etmişti.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 7; İbn Mâce: Tıp: 23)
Tirmizî: Bu konuda Übey ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garibtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), başının arkasındaki iki yan damarından ve iki kürek kemiği arasından kan aldırmıştı. Rasûlullah (s.a.v.), ayın on yedi, on dokuz ve yirmi birinci günlerinde kan aldırırdı.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 3; İbn Mâce: Tıp: 20)
Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs, Ma’kıl b. Yesâr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garibtir.

İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), İsrâ ve Mîrâc gecesini anlattı. Meleklerden hangi guruba uğradıysa kendisine “Ümmetine kan aldırmayı emret” dediklerini bize aktardı.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 3; İbn Mâce: Tıp: 20)
Tirmizî: Bu hadis İbn Mes’ûd rivâyeti olarak hasen garibtir.

Ubeydullah (r.a.)’ın ninesi Selma (r.anha)’dan rivâyete göre, kendisi Rasûlullah (s.a.v.)’e hizmet ederdi. Şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.)’de bıçak yarası taş ve dikenden meydana gelen bir yara olursa o yara üzerine kına koymamı bana emrederdi.”
(İbn Mâce, Tıp: 29)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Faid’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Bazıları bu hadisi Faid’den rivâyet ederek “Ubeydullah b. Ali ve ninesi Selma’dan” dediler. Ubeydullah b. Ali rivâyeti daha sağlamdır. Selma’ya: Sülma’da denilmektedir.
Muhammed b. Alâ, Zeyd b. Hubab vasıtasıyla Ubeydullah b. Ali’nin azadlı kölesi Faid’den efendisi Ubeydullah b. Ali’denninesinden mana olarak hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.

Muğîre b. Şu’be (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim dağlanmak suretiyle tedavi olmaya çalışırsa ve muska taşıyarak tedavi olmak isterse Allah’a tevekkül etmekten uzaklaşmış demektir.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 17; İbn Mâce: Tıp: 39)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Abbâs, Imrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), her türlü zehirlenmeye karşı göz değmesi ve nazara karşı bazı çıbanlara karşı okuyarak tedavi olmaya izin vermiştir.”
(İbn Mâce: Tıp: 35; Ebû Dâvûd, Tıp: 18)
Mahmûd b. Gaylân, Yahya b. Adem ve Ebû Nuaym vasıtasıyla Sûfyân’dan Âsım el Ahvel’den, Yusuf b. Abdillah b. el Harîs ve Enes’den aktararak şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), her türlü zehirlenmeye ve çıbana karşı okumak şekliyle tedaviye izin vermiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Tirmizî: Bu hadis benim yanımda Muaviye b. Hişâm’ın, Sûfyân’dan rivâyetinden daha sağlamdır.
Tirmizî: Bu konuda Büreyde, Imrân b. Husayn, Câbir, Âişe, Talk b. Ali Amr b. Hazm ve Ebû
Huzâme’nin babasından da hadis rivâyet edilmiştir.

Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Nazar değmesi ve zehirlenmelere karşı okumak suretiyle tedavi olunabilir.”
(İbn Mâce: Tıp: 35; Ebû Dâvûd, Tıp: 18)
Tirmizî: Şu’be bu hadisi Husayn’dan, Şa’bî’den, Büreyde’den benzeri şekilde rivâyet etmiştir.

Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) göz değmesinden ve cinlerin şerlerinden dolayı Allah’a sığınır ve dualar okurdu Muavvizetan sûreleri denilen Nas ve Felak sûreleri nazil olunca diğer okuduğu şeyleri bıraktı ve bu iki sûreyi okumaya başladı.”
(Nesâî, İstişare: 37; Ebû Dâvûd, Tıp: 19)
Tirmizî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garibtir.

Esma binti Umeys (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Cafer’in çocuklarına çabuk nazar değiyor onları tedavi için okuyalım mı? Rasûlullah (s.a.v.) evet dedi. “Kaderi geçip değiştirebilecek bir şey olsaydı bu göz değmesi olabilirdi” buyurdular.
(İbn Mâce: Tıp: 33; Ebû Dâvûd, Tıp: 18)
Tirmizî: Bu konuda Imrân b. Husayn ve Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadis aynı zamanda Eyyûb’tan, Amr b. Dinar’dan, Urve b. Âmir’den, Ubeyd b. Rifâa’dan ve Esma binti Umeys’den de rivâyet edilmiştir.
Aynı şekilde Hasen b. Ali el Hallâl vasıtasıyla Abdurrezzak’tan, Ma’mer’den ve Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), torunu; Hasan ve Hüseyin’i şu şekilde okuyarak tedavi eder ve İbrahim (a.s.)’da oğlu İsmail ve İshâk’ı aynı şekilde okuyarak tedavi ederdi buyururlardı. “Her ikinizi de Allah’ın noksansız tüm kelimeleriyle her türlü şeytan, zararlı hayvanlar ve göz değmesine karşı Allah’a sığındırırım.”
(İbn Mâce: Tıp: 38; Ebû Dâvûd, Tıp: 19)
Hasan b. Ali el Hallâl, Yezîd b. Harun ve Abdurrezzak vasıtasıyla Sûfyân’dan, Mansur’dan mana olarak geçen hadisin bir benzerini bize aktarılmıştır.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:“Kaderi geçip değiştirebilecek bir şey olsaydı bu göz değmesi olabilirdi. Göz değmesi olayında gözü değen kimseden yıkanması istenirse hemen yıkansın.”
(Müslim, Selam: 27)
Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahih garibtir.
Şeyban, Yahya b. ebî Kesîr’den, Hayye b. Habîs’den ve babasından ve Ebû Hüreyre’den bu hadisi rivâyet etmişlerdir. Ali b. Mübarek ve Harb b. Şeddâd hadisin senedinde Ebû Hüreyre’yi zikretmiyorlar.

Ebû Bişr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Mütevekkil’den işittim, Ebû Saîd (r.a.)’den aktararak şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bazı kimseler Arap aşiretlerinden birine uğramışlardı da onları misafir edip ağırlamamışlardı derken kabilenin efendisi rahatsızlandı. Onlar da bize gelerek; Yanınızda bir ilaç var mı? dediler; Biz de evet dedik. Fakat bizi misafir edip ağırlamadığınız için bir ücret tayin etmedikçe bu işi yapmayız dedik, buna karşılık bir koyun sürüsü ortaya koydular. İçimizden biri o kimseye Fatiha sûresini okumaya başladı o kimse hemen iyileşti. Rasûlullah (s.a.v.)’e gelince durumu kendisine anlattık bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), Fatiha sûresinin hastalıklara okunabileceğini nereden bildin? buyurdu. Bu yaptığımız işten dolayı bizi yasaklamadı ve şöyle buyurdu: “Yiyiniz bana da hisse ayırınız.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 19; İbn Mâce: Tıp: 37)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Bu rivâyet A’meş’in, Cafer b. İyas’tan rivâyetinden daha sahihtir. Pek çok kimse bu hadisi Ebû Bişr’den, Cafer b. ebî Vahşiyye’den, Ebû’l Mütevekkil’den, Ebû Saîd’den, Cafer b. Iyas’tan rivâyet etmişlerdir. Bu Cafer; Cafer b. ebî Vahşiyye’dir.

Ebû Huzâme (r.a.)’nın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e sordum dedim ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Okumak şeklinde yaptığınız şeylerin kullandığımız ilaçların ve her türlü korunma tedbirlerinin Allah’ın kaderinden bir şeyi önleyeceği kanaatinde misiniz? Rasûlullah (s.a.v.)’de; Onların hepsi Allah’ın kaderindendir” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, Tıp: 19; İbn Mâce: Tıp: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Saîd b. Abdurrahman, Sûfyân’dan, Zührî’den, Ebû Huzâme’nin babasından bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Bu hadis hasen sahihtir. Her iki rivâyette İbn Uyeyne’den aktarılmıştır. Bazıları “İbn ebî Huzâme ve babasından” derken, bazıları sadece “Ebû Huzâme’den” demişlerdir. İbn Uyeyne dışında bu hadisi Zührî’den, Ebû Huzâme’den ve babasından rivâyet edilmiştir ki bu daha sahihtir. Ebû Huzâme’nin babasından sadece bu hadisi bilmekteyiz.

Saîd b. Zeyd’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mantar veya Domalan; Musa (a.s.) zamanında İsrail oğullarına verilen ekme dikme zahmeti olmaksızın, insan emeği karışmadan meydana gelen, Kudret helvası cinsinden bir rızıktır. Suyu da göze şifadır.”
(İbn Mâce, Tıp:8)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, bazı insanlar: “Rasûlullah (s.a.v.)’e mantar veya domalan bitkisi yeryüzünün çiçek hastalığıdır” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mantar veya domalan; kudret helvası cinsinden bir rızık olup suyu göze şifadır. Acve hurması; Cennet meyvelerinden olup zehire karşı şifadır” buyurdu.
(İbn Mâce, Tıp: 8; Ebû Dâvûd, Tıp: 12)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Rafî b. Hadîç (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sıtma hastalığı çok şiddetli ateşli bir hastalıktır, onu su ile serinleterek tedavi edin.”
(İbn Mâce, Tıp: 19)
Tirmizî: Bu konuda Esma binti ebî Bekir, İbn Ömer, Zübeyr’in hanımı Âişe ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sıtma hastalığı Cehennemin galeyana gelmesi gibi çok şiddetli bir hastalık olup su ile soğutarak hastayı rahatlatın.”
(İbn Mâce, Tıp: 19)
Harun b. İshâk: Abde vasıtasıyla, Hişâm b. Urve’den, Münzir’in kızı Fatıma’dan, Ebû Bekir’in kızı Esma’dan bu hadisin bir benzerini bize naklettiler. Esma hadisi buradakinden daha uzundur. Her iki hadiste sahihtir.

Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.), Zât-ülcenb hastalığına karşı zeytinyağı ile vers denilen sarı ve kokulu bir otun kullanılmasını tavsiye ederdi.”
(İbn Mâce, Tıp: 17)
Katâde: Bu hastalıktan şikayeti olan ağızdan bu karışımı alarak kullanır.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Abdullah’ın ismi: Meymûn’dur. Basralı bir ihtiyardır.

Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Zat-ülcenb hastalığı için zeytin yağı ve kustu bahrî denilen topalak otu karışımını tavsiye ederdi.”
(İbn Mâce, Tıp: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Bu hadisi sadece Zeyd b. Erkâm’dan, Meymun’un rivâyetiyle bilmekteyiz. Pek çok kimse bu hadisi Meymun’dan rivâyet etmişlerdir.

Osman b. eb’îl As (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bana geldi. Benim de o anda çok sıkıntılı bir ağrım vardı. bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sağ elini ağrıyan yerine koy ve yedi sefer: “Bendeki duyduğum sancının şerrinden Allah’ın gücüne ve kuvvetine sığınırım.”
Osman diyor ki: Bende, Peygamber (s.a.v.)’in buyurduğunu aynen yaptım. Allah’ta bendeki ağrıyı giderdi şimdi ben herkese bu duayı tavsiye ediyorum.”
(Ebû Dâvûd, Tıp: 19)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Esma binti Umeys (r.anha)’dan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), ona müshil olarak hangi ilacı kullanıyorsun? Dedi. Esma: Şübrüm otunu kullanıyorum deyince Rasûlullah (s.a.v.), o çok şiddetli ishal yapar buyurdu. Esma: Sonra sinameki kullanmaya başladım. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) eğer bir şey ölüme şifa olsaydı bu sinameki otu olurdu buyurdular.
(İbn Mâce, Tıp: 12)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. “Sena” (Sinameki) müshil ilacı demektir.

Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e gelip kardeşimin karnı ağrıyor dedi. Rasûlullah (s.a.v.), kendisine bal şerbeti içir buyurdu. Ona bal şerbeti içirdikten sonra tekrar geldi ve Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi; Bal şerbeti içirdim fakat karın ağrısı arttı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) tekrar bal şerbeti içir buyurdular. Adam içirdi sonra Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek balı içirdim fakat ağrı geçmedi arttı dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah’ın sözü hak ve doğrudur Allah hep doğruyu söyler kardeşinin karnı yalan söylemiştir. Bal şerbeti içir dedi o kimse de tekrar bal şerbeti içirdi ve iyileşti.”
(Buhârî, Tıp: 4)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir Müslüman kul eceli yakın olmayan bir hastayı ziyaret eder ve yedi kere şu duayı okursa mutlaka şifa bulur.” “Büyükler büyüğü Allah’tan, büyük arşın sahibi Allah’tan şifa vermesini isterim.”
(Buhârî, Merda: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Minhal b. Amr’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Ebû Hâzim (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Sehl b. Sa’d’a, Rasûlullah (s.a.v.)’in Uhud’taki aldığı yara ne ile tedavi edilmişti diye soruldu ve ben de konuşulanı işitmekte idim. Sehl cevaben şöyle dedi: Bunu benden daha iyi bilen kimse kalmadı. Ali: Kalkanının içinde su taşıyor, Fatıma da kanın bulaştığı yerleri yıkıyordu. Sonra bir hasır parçası yakıldı ve onun külü yara üzerine konuldu.”
(Buhârî, Tıp: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) ateşli bir hastayı ziyaret etmiş ve o hastayı müjdeleyip Allah şöyle buyurmuştur dedi: “Bu benim ateşimdir. Günahkar kulumun cehennemdeki nasibini bu dünya da verip günahlarından arındırmak için ona bu hastalığı vermişimdir.”
(Buhârî, Tıp: 28) _

Hasan (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir gece boyunca ateşli hastalığı çekmenin günahlarından bir miktar eksilteceği ümid edilir.”
(Buhârî, Tıp: 28)

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ziyaret için bir hastanın yanına girdiğinizde iyileşeceğini söyleyerek moralini yükseltin, gerçi bu söz hiçbir şeyi önlemez fakat hastanın gönlünü hoş eder.”
(Buhârî, Tıp: 29)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler