Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ölen ve
Allah katında Cennet hayrına erişen hiçbir kul, Cennet’ten tekrar geri dünyaya dönmeyi tüm
içindekilerle birlikte dünyanın kendisinin olmasını istemez ancak şehîd bunun dışındadır. Çünkü o
şehîdliğin değeri ve kıymetini bildiğinden dolayı tekrar dünyaya dönmeyi ve tekrar şehîd olmayı
arzu eder.” (İbn Mâce, Cihâd: 16)
Cabir bin Abdullah (r.a.) dedi ki: "Bir defasında üzgün bir halde bulunurken Peygamberimizle (s.a.v.) karşılaştık. Bana :
'Seni niye böyle üzgün görüyorum?' diye sordu.
'Babam Uhud'da şehit düştü. Geriye bakıma muhtaç bir ıyal ve bir de borç bıraktı' dedim.
Bunun üzerine: 'Allah'ın babana ne hazırladığı nimeti sana müjde edeyim mi?' buyurdu.
'Evet' deyince devam etti:
'Allah hiç kimse ile yüzyüze görüşmüş değildir, daima perde gerisinden konuşur. Ancak babanı ihya etti ve perdesiz konuştu.
"Ey kulum! Ne dilersen benden iste vereyim!" dedi. Baban: "Ey Rabbim! Beni dirilt, Senin yolunda ikinci bir sefer daha öldürüleyim!"
isteğinde bulundu. Allahu Teala: "Fakat Ben daha önce ölenlerin artık geri dönmeyeceklerine dair hüküm koymuştum" buyurdu.
Bunun üzerine Al-i İmran suresinin 169. Ayet-i kerimesi nazil oldu.' "
(Tirmizi)
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar.
Allah'ın kendilerine verdiği ihsandan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan kimselere de hiçbir
korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler. Onlar Allah'tan olan nimet ve keremin; Allah'ın müminlerin ecrini
zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.
(Al-i İmran, 169-171)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şehîdler beş
türlüdür; Allah’ın istediği gibi müslümanca yaşamakta iken taun hastalığına yakalanmış, karın
bölgesinden öldürücü hastalığa yakalanmış, suda boğulmuş ve enkaz altında kalmak suretiyle
Müslüman olarak ölmüş kimselerle; Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılma yolunda ölen ve
öldürülen kimseler şehîd sayılırlar.” (Buhârî, Cihad: 30; Müslim, İmara: 51)
Ebû İshâk es Sebiyî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Süleyman b. Surad, Hâlid b.
Urfuta’ya, (veya Hâlid, Süleyman’a) dedi ki: Sen, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işitmedin mi?
“Karın bölgesinden öldürücü bir hastalığa yakalanıp sabrederek iman üzere ölen kimse kabir azabı
görmez.” Bunun üzerine bu iki kişiden biri diğerine “Evet” dedi. (Nesâî, Cenaiz: 111)
Tirmîzî: Bu konudaki bu hadis hasen garibtir. Değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.
Ka’b b. Mâlik (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Şehîdlerin ruhları sanki yemyeşil kuşların içersindedir. Cennet meyvelerine ve ağaçlarına
takılırlar.” (Yani Cennet onların devamlı gezinti yerleridir.) (İbn Mâce, Cihâd: 16)
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Cennetliklerden hiçbir
kimseyi dünyaya tekrar dönmek sevindirmez. Sadece şehîd sevinir. Çünkü o Allah’ın kendisine şehîdlikten dolayı
verdiği ikramı görüp bildiğinden dolayı tekrar dünyaya dönmeyi ve on sefer Allah yolunda öldürülmeyi yani şehîd
olmayı arzu eder. (Buhârî, Cihâd: 21)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Şehîd kimsenin ölüm anındaki duyduğu acı çimdiklemeden dolayı duyduğu acı kadar
basittir.” (İbn Mâce, Cihâd: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Abdullah b. Amr’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kimin malı
haksız yere alınmak istenir de vuruşur ve öldürülürse o kimse şehîdtir.” (Buhârî, Mezâlim: 13;
Müslim, Müsakât: 30)
Saîd b. Zeyd (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Kim malını
müdafaa uğrunda öldürülürse şehîdtir, kim dini uğrunda öldürülürse şehîdtir, her kim kanını müdafaa
uğrunda öldürülürse şehîdtir, kim çoluk çocuğu uğrunda öldürülürse o da şehîdtir.” (Buhârî, Mezâlim: 33)
"Allah yolunda yaralanan her kimse hesap (kıyamet) gününde huzura, kanı kıpkırmızı aktığı ve misk kokusu saçtığı halde gelir."
(Buhari)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennete ilk önce
girecek üç kişi bana gösterildi; Şehîd, iffetli ve kanaatkâr kimse, Allah’a kulluğunu güzelce yapıp
efendilerine karşı samimi olan köle.” (İbn Mâce, Cihâd: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ebû Yezîd el Havlânî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fedâle b. Ubeyd’den
işittim şöyle diyordu: Ömer b. Hattâb’tan işittim şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle
demiştir: Şehîdler dört çeşittir; 1- Düşmanla karşılaşıp öldürülünceye kadar Allah’a sadık kalan,
sağlam imanlı mümin kişidir. Bu kişiye kıyamet günü insanlar gözlerini kaldırarak bakacaklardır
derken başını o derece kaldırdı ki başındaki külahı düştü. Râvî diyor ki külahı düşen Peygamber mi
idi yoksa Ömer mi idi bilemiyorum. 2- Yine bir kimse ki düşmanla karşı karşıya gelip şaşkın bir
okun kendisine isabet etmesiyle şehîd olmuştur, bunun da duyduğu acı sanki muz ağacının dikeni
batmış gibi ürkeklik duyan kimse gibidir. Bu da sağlam imanlı, mümin bir kişidir ki ikinci derecede
olan da budur. 3- Hayatta iken iyi işleri de olup kötü işler de işleyen günahkar bir mümin kimse
düşmanla karşılaşır ve Allah’a verdiği sözü yerine getirinceye kadar sözünde durup şehîd olan
kimsedir ki buda üçüncü derecedir. 4- Yine bir adam ki hayatı boyunca nefsine zulmederek fazla
günah işleyerek düşmanla karşılaşmış ve Allah’a verdiği sözde durarak şehîd oluncaya kadar savaşan
kimsedir ki dördüncü derecede budur.” (Müsned: 145)
Tirmizi:Bu hadis hasen garibtir.
Mıkdam b. Ma’d, Kerib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Şehîdin, Allah katında altı özelliği vardır; şehîd olur olmaz günahları affedilir, Cennet’teki gidip
kavuşacağı yer kendisine gösterilir. Kabir azabından korunur kıyametteki en büyük korkudan
güven içindedir. Başına vakar tâc’ı giydirilir o taç üzerindeki tek bir yakut taşı dünyadan ve
içindekilerden daha değerli ve kıymetlidir. Cennet’teki iri gözlü yetmiş iki huri ile evlendirilir.
Akrabalarından yetmiş kişiye şefaat edebilmesine izin verilir.” (İbn Mâce: Cihâd: 16)
Not: Sahihlik derecesi belirtilmemişti.
-->