Sahabiler

Zübeyr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Uhud savaşında Rasûlullah (s.a.v.)’in sırtında iki zırh vardı bir kayanın üzerine çıkmaya çalıştı fakat zırhların ağırlığından buna gücü yetmedi. Bunun üzerine Talha’yı basamak yaptı ve kayanın üzerine çıkabildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Talha, Cenneti hak etti” buyurdu.
(Müsned: 1343)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Talha (r.a.)’dan rivâyet edilmiştir. Peygamber (s.a.v)’in ashabı cahil bir bedeviye: “Ahdini yerine getirenlerin kimler olduğunu Peygamberden sor” dediler. Kendileri Rasûlullah (s.a.v.)’den çekinip soru sormaya cesaret edemezlerdi. Bedevî sordu: Rasûlullah (s.a.v.), ondan yüz çevirdi: Sonra yine sordu: Peygamber (s.a.v), yine yüz çevirdi: Sonra ben yeşil elbiseler içersinde mescidin kapısından çıkıverdim. Rasûlullah (s.a.v.), beni görünce: “Soru soran kimse nerededir?” buyurdu. Bedevi: “Benim Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. “İşte bu kimse ahdini yerine getiren kimselerdendir” buyurdu.
(İbn Mâce, Mukaddime: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Küreyb’in, Yunus b. Bükeyr’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadisçilerin ileri gelenlerinden pek çok kişi bu hadisi Ebû Küreyb’den rivâyet etmişlerdir. Muhammed b. İsmail de bu hadisi Ebû Küreyb’den rivâyet etti ve kitabında “Fevaid” bölümüne koydu.

Zübeyr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Kureyza günü Rasûlullah (s.a.v.), benim için feda olsun derken anne ve babasını ikisini de birden kullanarak: “Annem ve babam senin için feda olsun” buyurdu.
(Buhârî, Menakîb: 17; Müslim, Fezail: 27)

Ali (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her Peygamber’in bir havarîsi vardır benim havarim de Zübeyr b. Avvam’dır.”
(Müsned: 642)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Havarî (yardımcı demektir.) İbn ebî Ömer’den işittim şöyle diyordu: Sûfyân b. Uyeyne şöyle demiştir: “Havarî, yardımcı” demektir.

Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim, şöyle diyordu: Her Peygamberin bir havarîsi vardır. Benim havarîm de Zübeyr b. Avvam’dır.” Ebû Nuaym, buhadise şunu ilave etmiştir: Hendek savaşında Rasûlullah (s.a.v.), düşman tarafından bize kim haber getirebilir demişti de Zübeyr: Ben dedi. Rasûlullah (s.a.v.) bunu üç sefer tekrarladı da Zübeyr de her seferin de ben demişti.
(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Fezail: 17)

Abdurrahman b. Avf (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ebû Bekir Cennet’tedir, Ömer Cennettedir, Osman Cennettedir, Ali Cennettedir, Talha Cennettedir, Zübeyr Cennet’tedir, Abdurrahman b. Avf Cennet’tedir, Sa’d Cennet’tedir, Saîd Cennet’tedir, Ebû Ubeyde b. Cerrâh Cennet’tedir.”
(Müsned: 1585)
Mus’ab kıraat yoluyla Abdulaziz b. Muhammed’den, Abdurrahman b. Humeyd’den, babasından benzeri şekilde bu hadisi bize aktarmıştır ve Abdurrahman b. Avf’ı zikretmemiştir.
Tirmizî: Bu hadis Abdurrahman b. Humeyd’den, babasından, Saîd b. Zeyd’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Bu hadis ilk hadisten daha sahihtir.

Abdurrahman b. Humeyd (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Saîd b. Zeyd, bir cemaatin içinde Humeyd’e Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “On kişi Cennet’tedir: Ebû Bekir Cennet’te, Ömer Cennet’te, Osman, Ali, Zübeyr, Talha, Abdurrahman, Ebû Ubeyde, Sa’d b. ebî Vakkâs.” Humeyd dedi ki: “Saîd b. Zeyd bu dokuz kişiyi saydı ve onuncusuna gelince sustu. Cemaat: Ey Ebû’l A’ver! Allah aşkına söyle onuncusu kimdir? Saîd şu cevabı verdi: Benden Allah aşkına istediniz; Ebû’l A’ver’dir.”
(Ebû Dâvûd, Sünnet: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17)
Tirmizî: Ebû’l A’ver, Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nevfel’dir. Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Bu hadis birinci hadisten daha sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), hanımlarına hitaben şöyle buyurdu: “Sizin benden sonraki durumunuz, beni cidden düşündürüyor. Size ancak çok cömert olanlar tahammül edebileceklerdir.” Ebû Selem dedi ki: Âişe bana şöyle derdi: Allah senin babana (Abdurrahman b. Avf’ı kastediyor) Cennet pınarlarından selsebilden içirsin, çünkü o Peygamber (s.a.v)’in hanımlarına kırk bin dinara satılan bir mal bağışlamıştı.
(Müsned: 22345)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ım Sa’d sana duâ ettiğinde onun duâsını kabul buyur.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis İsmail’den ve Kays’tan da rivâyet edilerek şöyle demiştir: “Allah’ım! Sa’d sana duâ ettiğinde duâsını kabul et.” Bu rivâyet daha sahihtir.

Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) sadece Sa’d için feda olsun derken anne ve babasını birlikte kullanmış, Uhud günü de Sa’d’a: “Babam annem sana feda olsun at ey bahadır delikanlı” buyurmuştu.
(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Pek çok kimse bu hadisi Yahya b. Saîd’den, Saîd b. el Müseyyeb’denve Sa’d’tan rivâyet etmişlerdir.

Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.): “Uhud savaşında benim için feda olsun derken babasını ve annesini bir araya getirerek söyledi.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadis Abdullah b. Şeddâd b. el Hâd vasıtasıyla Ali’den rivâyet edilmiştir.

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in Sa’d’tan başka hiçbir kimseye anne ve babasını birlikte feda ettiğini işitmedim ve Uhud savaşında da: “At, ey Sa’d! Anam babam sana feda olsun” dediğini işitmiş bulunmaktayım.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir savaş sonrası Medîne’ye gelişinde uykusuz kalmış ve şöyle demişti: Salih bir kimse bu gece benim kapımın önünde nöbet tutup beni beklese... Biz bu durumda iken bir silah sesi duyduk Peygamber (s.a.v): “Kim o” dedi. O kimse: Sa’d b. ebî Vakkâs diye karşılık verdi. Peygamber (s.a.v), ona: “Niçin geldin?” buyurdu. Sa’d: “Peygamber (s.a.v)’e karşı içime bir korku düştü ve kendisini beklemeye geldim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ona duâ etti ve uyudu.
(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Fedail: 17)

Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (r.a)’dan şöyle dediğini rivâyet edilmiştir: Dokuz kişinin Cennet’te olduklarına şâhidlik ederim, onuncu kişinin de Cennet’te olduğuna şâhidlik etsem günaha girmiş olmam. Bunun üzerine bu nasıl oluyor? Diye soruldu. Saîd b. Zeyd dedi ki: Peygamber (s.a.v) ile birlikte Hirâ dağında idik. Dağ sallanınca; “Yerinde dur Hirâ! Çünkü senin üzerinde bir peygamber bir sıddîk bir de şehîd vardır” buyurdu. Onlar kimlerdir diye sorulunca, Saîd dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d, Abdurrahman b. Avf.” Sonra onuncusu kimdir? diye soruldu. Saîd: “Ben” dedi. (Ebû davud, Sünnet: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadis bir başka şekilde de Saîd b. Zeyd’den rivâyet edilmiştir.

Abdulmuttalib b. Rabia b. Hâris b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, Abbâs b. Abdulmuttalib öfkeli bir vaziyette Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girdi. Ben de O’nun yanındaydım. Rasûlullah (s.a.v.) niçin öfkelisin diye sordu. Abbâs: “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz Haşimoğulları ile kureyş arasında ne var, kendi kendilerine buluştuklarında güler yüzle buluşuyorlar bizim karşımıza çıktıkları zaman değişik yüzle çıkıyorlar.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), kızdı yüzü kırmızılaştı ve şöyle buyurdu: “Benliğim kudret elinde olan Zata yemin ederim ki: Allah ve Rasûlü için sizi bir kimse sevmedikçe kalbine iman girmez.” Sonra şöyle devam etti: “Ey insanlar! Her kim benim amcama eziyet ederse bana eziyet etmiş olur. Bir insanın amcası onun babası gibidir.”
(Müsned: 16860)

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Abbâs benden ben Abbâs’tanım.”
(Müsned: 2598)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Sadece İsrail’in rivâyeti olarak bilmekteyiz

Ali (r.a.)’den rivâyete göre, sadece Peygamber (s.a.v), Abbâs hakkında Ömer’e şöyle demiştir: “Bir kimsenin amcası babasının bir eşi demektir.” Ömer, Abbâs’ın zekat meselesinden konuşurken Rasûlullah (s.a.v.) böyle demişti.
(Müsned: 687)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediği aktarılmıştır: Abbâs, Rasûlullah (s.a.v.)’in amcasıdır. Kişinin amcası babası yerindedir veya babasının bir eşidir.
(Müsned: Zekat: 27; Ebû Dâvûd, Zekat: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ebû’z Zinad’ın rivâyeti olarak bu şekliyle bilmekteyiz.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) Abbâs’a: “Pazartesi sabahı çocuklarınla beraber bana gel, onlara bir duâ edeyim de Allah bu duâ ile onları ve seni faydalandırsın” buyurmuştu. Sabahleyin hepimiz birlikte gittik Rasûlullah (s.a.v.) hepimizin üzerini bir örtü ile örttü ve şöyle duâ etti: “Allah’ım! Abbâs’ı ve çocuklarını görünür ve görünmez olarak işledikleri her türlü günahlardan hiçbirşey bırakmayacak şekilde bağışla. Allah’ım çocukları konusunda da onları kolla gözetle.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v)’den sonra Cafer’den daha değerli bir kimse ne ayakkabı sahibi olmuş ne de ayakkabı giymiştir. Ne binitlere binmiş ne de binitlerin eğerlerine kurulmuştur.”
(Müsned: 8985)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. “Kevr” binit demektir.

Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v): Cafer b. ebî Tâlib’e: “Yaratılış ve huy bakımından bana benzersin” buyurdu. Bu hadis uzuncadır.
(Buhârî, Megazi: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Sûfyân b. Vekî’, Übey vasıtasıyla İsrail’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), ashabından herhangi birine Kur’ân’dan bazı ayetleri sorduğum olurdu ki, ben o ayetleri onlardan daha iyi biliyordum fakat bana bir şeyler yedirmelerine sebeb olsundiye soruyorum. Cafer b. ebî Tâlib’e sorduğumda bana hemen cevap vermezdi. Beni evine götürür karısına: “Ey Esma bize bir şeyler yedir” der. Yedikten sonra da bize cevap verirdi. Cafer, yoksulları severdi onlarla birlikte oturur, onlarla konuşur o fakirler de onunla konuşurlardı. Rasûlullah (s.a.v.), bu sebeble onu yoksulların babası diye çağırırdı.
(Buhârî, Menakıb: 27)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebû İshâk el Mahzûmî, İbrahim b. Fadl el Medenî olup kendisi hakkında bazı hadisçiler hafızası yönünden tenkid etmişler ve garib rivâyetleri olduğunu söylemişlerdir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Biz Cafer b. ebî Tâlib’i miskinlerin babası diye çağırırdık. Biz onun yanına her geldiğimizde bize mutlaka bir şeyler hazırlar ve yedirirdi. Bir defasında onun yanına geldiğimizde hiçbir şeyi yoktu da içersinde bal konulmuş bir küp çıkardı ve onu kırdı bizde ona bulaşan balları yalamıştık.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis Ebû Seleme ve Ebû Hüreyre rivâyeti olarak hasen garibtir.

Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hasan ve Hüseyin Cennet delikanlılarının efendileridir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Sûfyân b. Vekî’, Cerir vasıtasıyla Muhammed b. Fudayl’den ve Yezîd’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Bu hadis hasen sahihtir.

Üsâme b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gece bir ihtiyacım için Peygamber (s.a.v)’in kapısını çalmıştım. Peygamber (s.a.v) ne olduğunu bilmediğim bir şeye sarılmış durumda karşıma çıktı. İşimi bitirince dedim ki: Bu sarıldığım şey nedir? Ey Allah’ın Rasûlü! O örtüyü açıverince birde ne göreyim. Hasan ve Hüseyin değilmiymiş! Allah’ın selamı onların soyuna ve sopuna olsun Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bunlar benim oğullarım ve kızımın oğullarıdır. Allah’ım ben onları seviyorum sende onları sev onları sevenleri de sev.”
(Buhârî, Menakîb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Abdurrahman b. ebî Nu’m (r.a.)’den rivâyete göre, Iraklılardan bir adam İbn Ömer’e elbiseye bulaşan sivrisineğin kanının hükmünü sormaya gelmişti. Bunun üzerine İbn Ömer: Şu adama bakınız! Sivrisineğin kanının hükmünü soruyor! Halbuki Rasûlullah (s.a.v.)’in torununu öldürmüşlerdir. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Hasan ve Hüseyin bu dünyada benim reyhanımdır.”
(Buhârî, Menakîb: 27)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Şu’be ve Mehdî b. Meymûn, Muhammed b. ebî Ya’kub’tan bu hadisi rivâyet etmişlerdir. Bu hadis Ebû Hüreyre’den de benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.

Ebû Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), minbere çıktı ve şöyle buyurdu: Benim şu oğlum (torunum) öyle bir efendidir ki Allah onun vasıtasıyla iki gurubun arasını düzeltecektir.
(Buhârî, Menakîb: 27; Nesâî, Cuma: 17)
Tirmizî: Bu hadis Hasen b. Ali rivâyeti olarak hasen sahihtir.

Ebû Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bize hutbe vermekte iken Hasan ve Hüseyin üzerlerinde kırmızı bir gömlekle düşe kalka geldiler. Rasûlullah (s.a.v.), minberden indi onları kucağına aldı ve minbere çıktı önüne oturttu ve şöyle buyurdu: Allah’ın ne doğru söylemiş “Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihan vasıtasıdır.” (Enfal: 28) Şu iki çocuğun durumlarına baktım yürüyorlar tökezleyip düşüyorlar dayanamadım konuşmamı keserek onları kaldırdım.”
(Nesâî, Cum’a: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.Hüseyin b. Vakîd’ın rivâyetiyle biliyoruz.

Ya’la b. Mürre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyin’denim, Allah, Hüseyin’i seveni sevsin Hüseyin, torunlardan bir torundur.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Abdullah b. Osman b. Haysem’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu hadisi daha başkaları da rivâyet etmişlerdir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ehli beytin içinde Peygamber (s.a.v)’e, Hasan’dan daha çok benzeyen bir kimse yoktu.”
(Buhârî, Menakîb: 27)

Ebû Cuhayfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i gördüm Hasan ona çok benzerdi.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebû Bekir, İbn Abbâs ve İbn Zübeyr’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hüseyin’in başı getirildiğinde İbn Ziyâd’ın yanında idim. İbn Ziyâd elindeki bir çomakla burnunu gösteriyor ve şöyle diyordu. Buna benzer bir güzellik görmedim. Bunun üzerine ben de dedim ki: Ehli beyt arasında o, Peygamber (s.a.v)’e en çok benzeyenlerdendir.
(Buhârî, Menakîb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Göğüsten başa kadar olan bölümünde Hasan, Rasûlullah (s.a.v.)’e daha çok benzerdi. Göğüsten aşağı bölümünde ise Hüseyin daha çok benzerdi.”
(Müsned: 735)
Bu hadis hasen sahih garibtir.

Imara b. Umeyr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ubeydullah b. Ziyâd ve adamlarının başları getirildiğinde Rahbe’de mescide sıralandığında ben de yanlarına varmıştım o anda halk geldi geldi diyorlardı. Meğer ki bir yılan gelmiş başlarının arasında dolaşıyor. Sonunda bu yılan Ubeydullah b. Ziyâd’ın burun deliklerine girip kısa bir süre sonra çıkıp gitti ve gözden kayboldu. Sonra insanlar yine geldi geldi dediler. Yılan bunu iki veya üç sefer yaptı.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Annem bana Peygamberle ne zaman görüşmeye gideceksin diye sordu Ben de uzun zamandır O’nunla görüşmüyorum” dedim. Anam beni payladı. Bunun üzerine ben: Bırak beni de gidip Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte akşam namazını kılayım, kendisinden senin ve benim için istiğfar etmesini isteyeyim dedim. Rasûlullah (s.a.v.)’e gittim ve akşam namazını onunla birlikte kıldım. Rasûlullah (s.a.v.), akşam namazının ardından nafile namaz kılmaya başladı sonunda yatsı namazını da kıldıktan sonra döndü ben de peşinden gittim. Sesimi duydu ve: “Kim o Huzeyfe mi?” buyurdu. Evet dedim. “İhtiyacın nedir? Neden geldin? Allah seni de anneni de bağışlasın” buyurdu. Sonra şöyle devam etti: “Şu bir melektir ki bu geceden önce yeryüzüne hiç inmemişti. Bana selam vermek için, Fatıma’nın Cennet kadınlarının hanım efendisi olduğunu bildirmek için, Hasan ve Hüseyin’in de Cennetlik delikanlıların efendisi olduğunu bana müjdelemek için Rabbinden izin istedi.”
(Müsned: 22240)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Sadece İsrail’in rivâyeti olarak bilmekteyiz.

Berâ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Hasan ve Hüseyin’e baktı ve şöyle dedi: “Allah’ım ben bu ikisini seviyorum sen de onları sev.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fezail: 17)

Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i omzuna Hasan’ı koymuş olduğu halde şöyle derken gördüm: “Allah’ım ben onu seviyorum sen de onu sev.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fezail: 17)

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Hüseyin’i omzunda taşımakta idi. Bunun üzerine bir kimse: “Ey çocuk bindiğin binek ne güzeldir” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “O da ne güzel binicidir” buyurdu.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Bazı hadisçiler Zem’a b. Salih’i hafızası yönünden zayıf kabul etmişlerdir.

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her Peygambere yedi arkadaş veya muhafız verilmiştir. Bana ise on dört tane verildi.” Bizde: “Bunlar kimlerdir diye sorduk” şöyle cevap verdi: “Ben, iki oğlum Hasan ve Hüseyin, Cafer, Hamza, Ebû Bekir, Ömer, Mus’ab b. Umeyr, Bilâl, Selman, Mıkdad, Ebû Zerr, Ammâr ve Abdullah b. Mes’ûd’tur.”
(Müsned: 1198)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadis Ali’den mevkuf olarak da rivâyet edilmiştir.

Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i Hacta arefe günü Kasva isimli devesine binmiş hutbe verirken gördüm şöyle diyordu: “Ey İnsanlar! Size iki şey bırakıyorum onlara uyarsanız asla sapıtmazsınız, Allah’ın kitabı ve yakınlarım olan ehli beytim.”
(Ebû Dâvûd, Menasik: 27; İbn Mâce, Menasik: 17)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Zerr, Ebû Saîd, Zeyd b. Erkâm, Huzeyfe ve İbn Esîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ben size bir şey bırakacağım ki buna sarıldığınızda benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz bu şeylerin ikisini de birbirinden büyüktür. Gökten yere uzanan bir ip gibi olan ilahi nizam olan Allah’ın ki,tabı ve yakınlarım, ehli beytim. Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır. Bu iki şey hakkında bana nasıl uyacağınıza dikkat ediniz.”
(Müsned: 10681)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Size her türlü gıdalarıyla beslediği için Allah’ı seviniz, Allah; sevgisiyle beni seviniz ve benim sevgimle de ehli beytimi seviniz...”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin ümmetime karşı en merhametlisi Ebû Bekir, Allah’ın emri konusunda en şiddetli olanı Ömer. Haya bakımından en doğrusu Osman, Haram ve helal bilgisi bakımından en bilgili olanı Muâz b. Cebel, Feraiz (Miras) taksimini en iyi bileni Zeyd b. Sabit, en büyük kıraat âlimi Übey b. Ka’b’tır. Her ümmetin güvenilen bir şahsı vardır; Bu ümmetin güvenilir şahsı da Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu şekliyle Katâde’nin rivâyeti olarak bilmekteyiz. Ebû Kılâbe, Enes’den benzeri şekilde rivâyet etmiş olup, meşhur olan rivâyet Ebû Kılâbe’nin bu rivâyetidir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benim ümmetimden ümmetime en merhametlisi Ebû Bekir’dir. Allah’ın emri konusunda en şiddetli olanı Ömer’dir. Haya bakımından en doğrusu Osman’dır. Kur’ân-ı en iyi okuyan Übey b. Ka’b’tır. Feraiz (miras) taksimatını en iyi bilen Zeyd b. Sabit’tir. Helal ve haramı en iyi bileni Muâz b. Cebel’dir. Dikkat edin! Her ümmetin güvenilen bir kimsesi vardır bu ümmetin güvenilen kişisi de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Übey b. Ka’b’e şöyle buyurmuştur: “Sana Beyyine sûresini okumanı, Allah emretti.” Übey: “Benim adımı verdi mi?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): “Evet” dedi. Bunun üzerine Übey ağladı.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Übey b. Ka’b bu hadisi “Rasûlullah (s.a.v.), benim için şöyle dedi” diyerek rivâyet etmiştir.

Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) kendisine; Allah, bana şöyle buyurdu: “Gerçek din, hayat tarzı Allah katında her türlü haksızlıktan ve batıldan uzak olan İslam dinidir. Yahudilik ve Hıristiyanlık değildir. Bu din üzerine olan bir kimse ne hayır işlerse hiç boşa gitmez. Mutlaka karşılığını görür.” Rasûlullah (s.a.v.) sözüne şöyle devam etti: İnsanoğlunun bir vadi dolusu malı olsa mutlaka ikincisini ister, ikincisi olsa üçüncüsünü ister. Adem oğlunun ağzını veya gözünü topraktan başkası doldurmaz. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.
(Müsned: 20257)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Buradakinden başka da rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebza, babasından Übey b. Ka’b’tan şöyle rivâyet etmiştir: “Allah bana sana Kur’ân okumamı emretti.” Yine Katâde, Enes’den rivâyet edip şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Übey’e; Allah bana sana Kur’ân okumamı emretti.”

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), zamanındaKur’ân’ı dört kişi topladı bunların hepsi de Ensardan’dır. Übey b. Ka’b, Muâz b. Cebel, Zeyd b. Sabit ve Ebû Zeyd.” Enes’e sordum: “Ebû Zeyd kimdir?” Şöyle dedi: “Amcalarımdan biridir.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ebû Bekir ne iyi adamdır, Ömer ne iyi adamdır, Ebû Ubeyde b. Cerrâh ne iyi adamdır. Üseyd b. Hudayr ne iyi adamdır. Sabit b. Kays b. Şemmâs ne iyi adamdır. Muâz b. Cebel ne iyi adamdır. Muâz b. Amr b. Cemûh ne iyi adamdır.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen olup sadece Süheyl’in rivâyetiyle bilmekteyiz.

Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, Akıb ve Seyyid, Peygamber (s.a.v)’e gelerek dediler ki: “Güvenilir birini bizimle gönder.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gerçekten güvenilir bir kimseyi sizinle göndereceğim.” İnsanların gözü bu kimse kim olacaktır diye sağı solu gözetlemeye başladı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ı gönderdi.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Ebû İshâk bu hadisi Sıla’dan rivâyet ettiğinde; Kendisinden altmış sene önce işitmiştim, derdi. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ömer ve Enes vasıtasıyla Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: “Her ümmetin en çok güvenilen bir insanı vardır. Bu ümmetin güvenilen insanı da Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır.”

Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ammâr b. Yâsir gelerek Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girmek için izin istedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ona izin veriniz, temiz ve tertemiz kişi merhaba hoş geldin.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 179)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müjde sana ey Ammâr, azgın bir gurup tarafından öldürülüp şehîd olacaksın.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu konuda Ümmü Seleme, Abdullah b. Amr, Ebû’l Yüsr ve Huzeyfe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis Alâ b. Abdurrahman rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Ebû Zerr’den daha doğru olanı ne gök göçlgelendirmiş ne de yeryüzü üzerinde taşımıştır.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 27)
Tirmizî: Bu konuda Ebû’d Derdâ ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasendir.

Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Lehçe sahibi olarak, Meryem oğlu İsa’nın benzeri, Ebû Zerr’den daha doğru ve daha vefalı birini ne gök kubbesi altında barındırmış ne de yeryüzü sırtında taşımıştır.” Ömer b. Hattâb, imrenen bir kişi edasıyla: “Ey Allah’ın Rasûlü! onu bu şekilde tanıyor musun?” Rasûlullah (s.a.v.): “Evet” dedi ve: “Siz de onu öylece tanıyın” buyurdu.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bazıları bu hadisi rivâyet ederek şöyle diyor: “EbûZerr yeryüzünde Meryem oğlu İsa’nın zahidliği gibi yaşayıp gitmiştir.”

Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kardeşimle beraber Yemen’den geldiğimizde Abdullah b. Mes’ûd’u her zaman Peygamber (s.a.v)’in yanında gördüğümüz için Peygamber (s.a.v)’in ehli beytinden sanırdık çünkü annesi ve kendisi Peygamber (s.a.v)’in yanına çok sık girip çıkarlardı.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmiştir.

Abdurrahman b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Huzeyfe’ye geldik Rasûlullah (s.a.v.)’e yol ve yordam bakımından en yakın kimseyi bize söyle ki ondan hadis alalım ve öğrenelim” dedik. Huzeyfe şöyle dedi: “Peygamber (s.a.v)’e yol yordam bakımından en yakını İbn Mes’ûd idi hatta evine girip gözden kayboluncaya kadar... Muhammed (s.a.v.)’in ashabından Allah’ın koruması altında bulunanlar çok iyi bilirler ki Allah’a en yakın olanları Ümmü Abd’ın oğlu Abdullah b. Mes’ûd’tur.”
(Buhârî, Menakîb: 17)

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kur’ân-ı dört kişiden öğreniniz; İbn Mes’ûd, Übey b. Ka’b, Muâz b. Cebel ve Ebû Huzeyfe’nin azâdısı Sâlim’den.”
(Buhârî, menakÎb: 27; Müslim, Fedail: 17)

Heyseme b. Sebre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne’ye geldim ve Allah’tan bana Salih bir arkadaşı arkadaş etmesini istedim. Allah’ta bana Ebû Hüreyre’yi arkadaş kıldı. Yanına oturdum ve ona şöyle dedim: “Allah’tan, salih bir insanı bana arkadaş kıl diye duâ ettim de Allah seni bana arkadaş kıldı.” Bunun üzerine Ebû Hüreyre: “Nerelisin sen?” diye sordu. “Küfeliyim, hayır arayıp bulmaya geldim” dedim. Ebû Hüreyre dedi ki: “Duâsı makbul olan Sa’d b. Mâlik; Rasûlullah (s.a.v.)’in abdest ve taharet suyunun yetkilisi ve katırının bakıcısı İbn Mes’ûd; Rasûlullah (s.a.v.)’in sırdaşı Huzeyfe ve Rasûlullah (s.a.v.)’in ifadesiyle Allah’ın şeytandan koruduğu Ammâr ve iki kitabı iyi bilen Selman sizin aranızda değilmi ki (buraya hayır arayıp bulmaya geldin!) Katâde diyor ki: Buradaki iki kitab: İncil ve Kur’ân’dır.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Hayseme, Abdurrahman b. ebî Sebre’nin oğludur fakat dedesine nispet edilmiştir.

Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ashab: “Peygamber (s.a.v)’e kendine bir halef (yerine bakacak ve karar verecek biri) tayin etsen” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Size bir halef tayin etmiş olsam siz de onun emrine karşı gelirseniz azablanırsınız. Ne var ki Huzeyfe size ne anlatırsa onu doğru kabul edip tasdik ediniz. Abdullah b. Mes’ûd ta size ne okutursa onu da okuyunuz.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Abdullah dedi ki: İshâk b. İsa’ya: “Bu hadisin Ebû Vâil’den olduğunu söylüyorlar” dedim. “Hayır” dedi. İnşallah “Zâzân” dandır.
Tirmizî: Bu hadis Şerîk’in rivâyeti olarak hasendir.

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hârise’nin oğlu Zeyd’i, Muhammed’in oğlu Zeyd diye çağırırdık. Ahzab sûresi 5. ayet nazil oldu ve bu işi bıraktık.”
(Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Zeyd’in kardeşi Cebele b. Hârise (r.a)’ın haber verdiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim ve: “Kardeşim Zeyd’i benimle gönder memleketimize götüreyim dedim.” Şöyle buyurdular: “İşte kendisi... şayet seninle gidecek olursa ona engel olmam.” Bunun üzerine Zeyd dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Vallahi sana hiç kimseyi tercih etmem.” Cebele şöyle dedi: “Kardeşimin görüşünü kendi görüşümden daha değerli buldum.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece İbn Rumî’nin Ali b. Müshir’den rivâyetiyle bilmekteyiz.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), bir askerî kuvvet gönderdi ve bunların başına Üsâme b. Zeyd’i komutan tayin etti. Müslümanlar onun komutanlığından pekhoşlanmadılar. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Siz onun komutanlığından hoşlanmıyorsunuz daha önce babasının komutanlığına da dil uzatmıştınız. Allah’a yemin olsun ki komutanlığa gerçekten layık idi ve bana insanların en sevimlilerindendi. Kendisinden sonra bu oğlu da bana insanların en sevimlilerindendir.”
(Buhârî, Menakib: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ali b. Hucr, İsmail b. Cafer vasıtasıyla Abdullah b. Dinar’dan ve İbn Ömer’den, Enes’in hadisinin bir benzerini bize aktarmıştır.

Üsâme b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in hastalığı ağırlaşınca tüm insanlar gibi bende Medîne’ye gelmiştim yanına girdim susuyor dili dönmüyordu. Rasûlullah (s.a.v.), ellerini üzerime koyup kaldırmaya çalıştı. Kendisinin bana duâ ettiğini anladım.
(Müsned: 20760)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Mü’minlerin annesi Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Üsamenin elbisesini ele alıp tamir etmeye çalıştı da Hz. Âişe: “Bırak ben yapayım” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Üsame’yi sev çünkü ben onu seviyorum” buyurdular.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Üsâme b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Peygamber (s.a.v)’in kapısı önünde oturmakta idim. Ali ve Abbâs izin istemek için geldiler ve ey Üsâme Peygamber (s.a.v)’in yanına girmek için bize izin iste... Ben de: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ali ve Abbâs yanına girmek için izin istiyorlar” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Neden geldiklerini biliyor musun?” diye sordu. Ben de: “Bilmiyorum” dedim. “Ben biliyorum onlara izin ver” buyurdu. İçeri girdiler; “Ey Allah’ın Rasûlü! Aile halkından hangisi sana daha sevimlidir? Sana sormaya geldik” dediler. Rasûlullah (s.a.v.): “Muhammed’in kızı Fatıma” buyurdu. Ali ve Abbâs: “Sana tüm akrabalar arasından sana daha sevimli olan kimdir? diye sormaya gelmiştik” dediler. “Ehlimden bana en sevgili olanı; Allah’ın kendisine iyilikte bulunduğu, benim de kendisine iyilikte bulunduğum Üsâme b. Zeyd’tir” buyurdu. Ali ve Abbâs: “Sonra kim?” dediler. “Ali b. ebî Tâlib” buyurdu. Bunun üzerine Abbâs: “Ey Allah’ın Rasûlü! amcanı sonuncuları yaptın” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Ali, hicrette seni geçmiştir” buyurdu.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Cerir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Müslüman olduğum günden beri Rasûlullah (s.a.v.), beni kapıdan çevirmedi. Beni her gördüğünde mutlaka gülümserdi.”
(Müslim, Fedail: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17)

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rüyada gördüm elimde bir parça sırmalı(istebrak) kumaş vardı. Onunla Cennetin hangi yerine işaret edersem beni oraya uçurup götürüyordu. Bu rüyayı ablam Hafsa’ya anlattım. Hafsa da Peygamber (s.a.v)’e anlattı. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Senin kardeşin iyi bir kimsedir veya Abdullah iyi bir kimsedir.”
(Müslim, Fedail: 27; İbn Mâce, Ta’bir: 17)

İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), beni bağrına bastı ve “Allah’ım ona hikmeti öğret” diye duâ etti.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), bacanağı Zübeyr’in evinde doğum işareti olan bir kandil gördü ve: “Ey Âişe! Ablan Esma’nın doğum yaptığını zannediyorum o çocuğa isim vermeyiniz ona ismi ben vereceğim” buyurdu. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) ona Abdullah ismini verdi ve damağını hurma ile ovdu.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) geçip giderken annem Ümmü Süleym onun sesini sesini işitti ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Babam annem yoluna feda olsun işte küçük yavrum Enescik” dedi. “Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bana üç duâ yapmıştı. Bu duâlardan ikisini dünyada gördüm, üçüncüsünü de ahirette görmeyi ümid ediyorum.” (Bu duâlar mal ve çoluk çocuğunun çokluğu ve günahlarının bağışlanması idi.)
(Buhârî, Savm: 27; Müslim, Fedaiil: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
Bu hadis değişik şekilde de yine Enes’den rivâyet edilmiştir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v) bazen bana “Ey iki kulaklı” diye çağırırdı. Ebû Üsâme şöyle diyor: “Yani onunla şakalaşmak için böyle söylerdi.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

Ümmü Süleym (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Enes, senin hizmetçindir. Onun için duâ et.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ etti: “Allah’ım bunun malını ve çoluk çocuğunu çoğalt ve ona verdiğin şeyleri kendisi için bereketli kıl.”
(Buhârî, Savm: 27; Müslim, Fedaiil: 17)

Ebû Halde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ebû’l Âliye’ye, Enes, Peygamber (s.a.v)’den hadis işitmiş midir?” diye sordum. Ebû’l Âliye şu cevabı verdi: “On sene Rasûlullah (s.a.v.)’in hizmetinde bulunmuş ve Peygamber (s.a.v), ona duâ etmiştir. O’nun bir bahçesi vardı, senede iki sefer ürün verirdi. Bu bahçede bir de Reyhan vardı ki ondan misk kokusu gelirdi.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ebû Halde’nin ismi Hâlid b. Dinar’dır. Hadisçiler yanında güvenilir bir kimsedir. Ebû Halde Enes b. Mâlik’e ulaşmış ve ondan hadis rivâyet etmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senden pekçok şeyler işitiyorum fakat onları ezberim de tutamıyorum” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Elbiseni yay.” Ben de: “Elbisemi yaydım, pek çok hadisler anlattı. Anlattığı hiçbir hadisi unutmadım.”
(Buhârî, Müzaraa: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Değişik şekillerde de yine Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. İbn Ömer, Ebû Hüreyre’ye: “Ey Ebû Hüreyre! Rasûlullah (s.a.v.) ile en çok beraber olanımız ve onun hadislerini en çok ezberleyenimiz sendin.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Mâlik b. ebî Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Talha b. Ubeydullah’a gelip; “Ey Ebû Muhammed şu Yemenli Ebû Hüreyre sizden daha âlim mi? ki sizlerden işitmediğiniz hadisleri ondan işitiyorsunuz yoksa Peygamber (s.a.v)’in söylemediği şeyleri mi söylüyor?” Talha b. Ubeydullah şöyle dedi: “Gerçek şu ki o bizim işitmediğimiz şeyleri işitmiştir. Bunda kuşkumuz yok çünkü kendisi fakir ve yoksul olup hiçbir şeyi yoktu. Rasûlullah (s.a.v.)’in misafiri olarak Suffeliler arasında kalmaktaydı eli Peygamber (s.a.v)’in eliyle beraberdi. Bizler ise ev, bark ve servet sahibi idik. Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gündüzün iki ucunda yani sabah akşam ancak gelebiliyorduk. Ebû Hüreyre’nin bizim duymadığımız şeyleri duyması konusunda hiç şüphe etmiyorum. Değil Ebû Hüreyre iman ve hayır sahibi hiçbir kimseyi Rasûlullah (s.a.v.)’in söylemediği bir şeyi yalan yere onun sözü imiş gibi söylemiş bulamazsın.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis Muhammed b. İshâk rivâyeti olarak hasen garibtir.
Yine Yunus b. Bükeyr ve başkaları bu hadisi Muhammed b. İshâk’tan rivâyet etmişlerdir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e birkaç hurma getirmiştim ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu hurmalar için bereket duâsı yap” demiştim. Hurmaları eline alıp onların bereketlenmesi için duâ etti ve şöyle buyurdu: “Bunları al şu dağarcığına veya şu dağarcığa yerleştir. Ne zaman bu hurmalardan bir şey almak istersen elini dağarcığa sok ve alacağın kadar al fakat dağarcığı silkeleme!” “Allah yolunda o hurmadan şu kadar ve şu kadar miktar taşıdım ondan hem yiyor hem de başkalarına yediriyordum. O torbacık kemerimden ayrılmıyordu. Osman’ın öldürülmesi hadisesine kadar bu bereket böyle devam edip gitti.”
(Müsned: 8274)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Bu hadis yine Ebû Hüreyre’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

Abdullah b. Rafî (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: “Ebû Hüreyre’ye: Neden sana Ebû Hüreyre künyesi verildi diye sordum.” O da: Bunu bana sorarken sıkılıp çekinmiyor musun? Yani bilmiyor musun?” Ben de: “Sana değer verip senden çekiniyorum.” Bunun üzerine cevap verip şöyle dedi: “Ailemin koyunlarını güderdim küçücük bir kedim vardı onu bir ağacın kovuğuna koyardım gündüz olunca da yanımda götürürdüm ve onunla oynardım bu yüzden bana Ebû Hüreyre (Kedicik babası) künyesi verildi.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Benden ve Abdullah b. Amr’dan başka çok hadis rivâyet eden kimse yoktur. O yazardı ben ise yazmazdım.”
(Buhârî, İlim: 11)

Ebû İdris el Havlânî (r.a.)’den rivâyete göre, dedi ki: Ömer b. Hattâb, Humus valiliğinden Umeyr b. Sa’d’ı azledip yerine Muaviye’yi getirince halk Umeyr’i azledip Muaviye’yi vali yaptı dediler. Bunun üzerine Umeyr; Muaviye’yi hayırla anın dedi. Çünkü Peygamber (s.a.v)’den onu hidayet vasıtası kıl diye duâ ettiğini işittim.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Berâ (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’e ipek bir elbise hediye edilmişti de herkes onun yumuşaklığı ve güzelliğine hayran olmuştu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bunun yumuşak ve güzelliğine mi? hayret ediyorsunuz; Sa’d b. Muâz’ın Cennet’teki mendilleri bundan daha güzeldir.”
(Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.

Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v.) Sa’d b. Muâz’ın cenazesi insanların önünde iken şöyle buyurdu: “Rahman olan Allah’ın arşı onun için titredi.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu konuda Üseyd b. Hudayr, Ebû Saîd ve Rümeyse’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.

Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Sa’d b. Muâz’ın cenazesi taşınırken Kureyza oğulları hakkındaki hükmünden dolayı münafıklar: “Cenazesi ne kadar da hafif dediler.” Bu söz Peygamber (s.a.v)’e ulaşınca: “O’nu melekler taşıyorlardı” buyurdu.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), benim hastalığımda beni ziyarete gelmiş ne katıra ne de deveye binmemişti, yürüyerek gelmişti.”
(Buhârî, Merda, 27; Müslim, Feraiz: 17)

Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), deve gecesi benim için yirmi beş kere bağışlanma talebinde bulundu.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Deve gecesinin manası: Başka bir şekilde Câbir’den rivâyet edildiğine göre bir yolculukta Peygamber (s.a.v) ile birlikte iken devesini Peygamber (s.a.v)’e satmıştı ve Medîne’ye kadar üzerine binmeyi de şart koşmuştu. Câbir şöyle diyor: Deveyi Peygamber (s.a.v)’e sattığım gece bana yirmi beş kere bağışlanma isteğinde bulundu demektedir.
Câbir’in babası: Abdullah b. Amr b. Haram, Uhud savaşında şehîd edilmiş geride pek çok kız çocuğu bırakmıştı. Câbir bunların geçimini sağlar ve onlara harcamada bulunurdu. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.v.), Câbir’e iyilik yapar ve ona acırdı. Câbir’in rivâyetinden aynen buradaki gibi anlatılmıştır.

Habbab (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Allah’ın rızasını kazanmak için hicret etmiştik. Mükafatımız, Allah’tandı. Kimimiz sevâbının karşılığını dünyada almadan öldü. Kiminiz de meyveleri olgunlaşıp şimdi bunları topluyor. Mus’ab b. Umeyr geride bir elbise bırakarak ölenlerdendi. O elbise ile kefen olarak başını örttükleri zaman ayakları açıkta kalıyor. Ayaklarını örttüklerinde ise başı açık kalıyordu.” Rasûlullah (s.a.v.): “Başını o elbiseyle örtünüz ayaklarının ayak tarafına da izhir otu koyunuz” buyurdular.
(Buhârî, Cenaiz: 27; Müslim, Cenaiz: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Hennâd, İbn İdris vasıtasıyla A’meş’den, Ebû Vâil’den, Şakîk b. Seleme’den, Habbab b. Eret’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: Nice saçı başı dağınık toza toprağa bulanmış paçavra gibi elbiseliler vardır ki: Kendileriyle ilgilenilmez. Fakat bu tip kimseler Allah’a yemin etseler Allah onlar yeminlerinde yalancı çıkarmaz. Berâ b. Mâlik’te onlardandır.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Sehl b. Sa’d (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte hendek kazıyorduk hendek kazıyor biz de toprağını taşıyorduk her tarafımız toz toprak içinde kalmıştı. Bu durumda Rasûlullah (s.a.v.) şöyle diyordu: “Allah’ım, hayat ancak ahiret hayatıdır, Ensâr ve Muhâcirlerini bağışla...”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Cihâd: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Ebû Hazim’in ismi Seleme b. Dinar el A’rec ez Zahid’tir.
Tirmizî: Bu konuda Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir.

nes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle diyordu: “Allah’ım hayat ancak ahiret hayatıdır. Ensâr ve muhâcirine ikramlarda bulun...”
(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Cihâd: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Enes’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’tan rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların en hayırlısı, benim asrımda yaşayanlardır. Sonra onların peşinden gelenler... Sonra onların peşinden gelenler... Daha sonra öyle toplumlar gelecek ki, yeminlerine dikkat etmeyecekler böylelikle yeminleri şahitliklerini geçecek veya olur olmaz her şeye şahitlik yapacaklarda şahitlikleri yeminlerini geçecektir. Yani ne şahidlik nede yemin sorumluluğunu düşünmeyeceklerdir.”
(Buhârî, Menakîb: 17; Müslim, Fedail: 27)
Tirmizî: Bu konuda Ömer, Imrân b. Husayn ve Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis sahihtir.

Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ağaç altında biat edenlerden hiç kimseCehenneme girmeyecektir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ashabıma dil uzatıp sövmeyiniz, bütün benliğime hâkim olan Allah’a yemin olsun ki, sizden biriniz Uhud dağı kadar altın harcasa, onların harcadıkları bir ölçek veya onun yarısına bile ulaşamaz.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Hadiste geçen “nasıyfehü” ölçeğin yarısı, demektir.
Hasan b. Ali el Hallâl, (hafız idi) Ebû Muaviye vasıtasıyla A’meş’den, Ebû Salih’den ve Ebû Saîd el Hudrî’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Hâtib b. Beltaa’nın bir kölesi Peygamber (s.a.v)’e gelerek Hâtib’ı şikayet etti ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hatıb, mutlaka Cehenneme girecektir.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yanılıyorsun veya yalan söylüyorsun Hâtıb Cehenneme girmeyecektir. Çünkü Bedir ve Hudeybiye olaylarında bulunmuştur.”
(Müslim, Fedail: 17)

Abdullah b. Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ashabımdan herhangi bir kimse herhangi bir bölgede ölürse kıyamet günü onlar o ülke halkı için bir lider ve nur olarak mahşer yerine getirlirler.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadis Abdullah b. Müslim, Ebû Taybe’den ve Ebû Büreyde’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir ki bu rivâyet daha sahihtir.

Misver b. Mahreme (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim: “Hişâm b. Muğîre oğulları kızlarını Ali b. ebî Tâlib’e ikinci hanım olarak nikahlmak üzere benden izin istediler. Müsaade etmem yine müsaade etmem, asla müsaade etmem, ancak Ebû Tâlib’in oğlu Ali benim kızımı boşayıp onların kızıyla evlenmek isterse o başka... Çünkü Fatıma benden bir parçadır, onu şüphe ve kuşkuya düşüren beni de kuşku ve şüpheye düşürmüş olur, onu üzen beni de üzmüş olur.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Amr b. Dinar, İbn ebî Müleyke’den ve Misver b. Mahreme’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır.

Abdullah b. Zübeyr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Ali, Ebû Cehil’in kızını nikahlamaktan bahsetmişti de; bu durum Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaşınca şöyle buyurdu: “Fatıma, benim bir parçamdır; O’nu üzen, beni üzmüş olur; O’nu yoran, beni yormuş olur.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Eyyûb burada olduğu gibi İbn ebî Müleyke’den ve İbn Zübeyr’den demektedir. Pek çok râvî ise; İbn ebî Müleyke’den ve Misver b. Mahreme’den demektedirler.

Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i bir örtü ile örttü ve şöyle dedi: “Allah’ım bunlar benim ehli beytim ve yakınlarımdır. Onlardan kötülükleri gider onları tertemiz eyle.” Bunun üzerine Ümmü Seleme: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben de onlarla beraber miyim?” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Sen de hayır üzeresin” buyurdu.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda rivâyet edilen en güzel hadistir.
Bu konuda Ömer b. ebî Seleme, Enes b. Mâlik, Ebû’l Hamra, Ma’kıl b. Yesâr ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v)’i hanımları Hatice’den kıskandığım kadar hiçbir kimseden kıskanmadım. Ya Hatice’ye yetişmiş olsam hâlim nice olurdu. Bunun tek sebebi Rasûlullah (s.a.v.)’in onu çokça hatırlaması idi. Hatta bir koyun kestiğinde bile Hatice’nin dostlarını bir bir dolaşır ve onlara o etten hediye ederdi.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hatice’yi kıskandığım kadar kimseyi kıskanmadım, oysa Rasûlullah (s.a.v.), Hatice’nin ölümünden sonra benimle evlenmiştir. Bunun sebebi şudur: Rasûlullah (s.a.v.), Hatice’yi Cennette elde edeceği değerli mücevherattan bir köşkle müjdeledi ki orada ne gürültü var ne de yorgunluk...”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Sizin asrınızdaki, döneminizdeki en hayırlı kadın Hüveylid kızı Hatice’dir. Geçmiş asırdaki kadınların en hayırlısı da Imran kızı Meryem’dir.”
(Buhârî, Ehadis-ül Enbiya: 27; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 17)
Tirmizî: Bu konuda Enes, İbn Abbâs ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yeryüzünde yaşayıp giden kadınlardan örneklik bakımından sana şunlar yeterlidir: Imrân’ın kızı Meryem, Huveylid kızı Hatice, Muhammed’in kızı Fatıma ve firavun’un karısı Âsiye...”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Âişe! Bu gelen Cibril’dir, sana selam ediyor” buyurdu. Ben de: “O’na da Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi olsun” dedim.
(Buhârî, Bed-il halk: 279)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz Peygamber (s.a.v)’in ashabı olarak hangi hadis konusunda bir sorunumuz olmuşsa, onu Âişe’ye sormuş isek o konuda Âişe’den bir bilgi edinmişizdir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Musa b. Talha (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Âişe (r.anha)’dan daha fasih (düzgün) konuşan kimse görmedim.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Amr b. Âs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), kendisini Zat-üs Selasil ordusuna komutan tayin etmişti diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim, Ey Allah’ın Rasûlü insanların hangisi sana daha sevimlidir?” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Âişe” buyurdu. “Ya erkeklerden?” dedim. “Babası” buyurdular.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 27)

Abdullah b. Ziyâd el Esedî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ammâr b. Yâsir’den işittim şöyle diyordu: “Âişe dünyada da Ahirette de Rasûlullah (s.a.v.)’in hanımıdır.”
(Buhârî, Menakîb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ümmü Seleme (r.anha)’nın bildirildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke fethi yılı Fatıma’yı çağırmıştı ve onun kulağına gizlice bir şeyler söylemişti de Fatıma ağlamıştı sonra bir şeyler söyledi de Fatma gülümsedi. Peygamber (s.a.v), vefat edince Fatıma’ya bu ağlamasının ve gülmesinin sebebini sordum şu karşılığı verdi. Rasûlullah (s.a.v.), vefat edeceğini bana bildirdi. Ağladım sonra bana Imrân’ın kızı Meryem’den sonra Cennet kadınlarının hanım efendisi olduğumu bildirdi de güldüm.”
(Tirmizî rivâyetetmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Safiyye’ye, Hafsa’nın “Yahudi kızı” dediği haberi ulaştı da Safiye ağlamaya başladı. Peygamber (s.a.v) yanına girdiğinde ağlamakta idi. Rasûlullah (s.a.v.), seni ağlatan olay nedir? Safiye: Hafsa bana “Yahudi kızı” diyor dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sen bir Peygamberin kızı durumundasın amcan da Peygamberdi ve şu anda da bir Peygamberin nikahı altındasın. Hangi konuda sana karşı övünüyor?” Sonra Hafsa’ya: “Ey Hafsa! Allah’tan kork” buyurdu.
(Müsned: 11943)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyet edilmiştir; Peygamber (s.a.v), Übey’e: “Sana Kur’ân okumamı Allah bana emretti” buyurarak, Beyine sûresini okudu ve şöyle buyurdu: “Allah katında gerçek din gerçek Müslümanlıktır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve Mecusilik değildir. Kim hayır işlerse onun mükafatı ona mutlaka verilecektir.” Rasûlullah (s.a.v.), konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ademoğlunun bir vadi dolusu malı olsa ona bir ikincisini katmak ister ikincisi olsa üçüncüsünü elde etmek ister. Ademoğlunun boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.”
(Müsned: 20257)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Tirmizî: Bundan başka şekilde de bu hadis rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebza babasından Übey b. Ka’b’tan rivâyet ederek şöyle demiştir: “Allah bana sana Kur’ân okumamı emretti.” Enes Katade’den rivâyet ederek Übey b. Ka’b için şöyle demiştir: “Allah bana, sana Kur’ân okumamı emretti.”

Berâ b. Âzib (r.a.), Peygamber (s.a.v)’den şöyle buyurduğunu işitti ve Peygamber (s.a.v)’in Ensâr hakkında şöyle buyurduğunu aktardı: “Ensâr’ı, mü’min olanlar sever. Ensâr’a ancak münafıklar buğzeder. Kim onları severse Allah’ta onları sever, Kim de onlara buğzederse Allah’ta onlara buğzeder.” Bunun üzerine Adiyy b. Sabit’e; “Bu hadisi Berâ’dan sen mi? işittin?” diye sorduk. Adiyy: “Bana bizzat anlattı” dedi.
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, İman: 17)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Tirmizî: Bu senedle Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “İnsanlar bir vadiye toplanmış olsalar ben Ensâr’la beraber olurum.”
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v): “Ensâr’dan bazıkimseleri topladı ve aranızda sizden olmayan kimseler var mı?” buyurdu. Onlar da: “Hayır, sadece bir kız kardeşimizin çocuğu var” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Bir toplumun kız kardeşlerinin çocukları o toplumdan sayılır” buyurdu ve sonra şöyle devam etti: “Kureyş, cahiliyye gibi bir musibetten yeni çıkmıştır. Ben, Hevazin ganimetlerinden bol bol vererek onların gönlünü almak ve kendilerini İslam’a ısındırmak istedim. Herkes evine dünya malıyla dönerken sizin Allah’ın Peygamberiyle dönmeniz sizi memnun etmez mi?” Bunun üzerine Ensâr: “Evet, memnun eder” diye cevap verdiler. Rasûlullah (s.a.v.)’de buyurdu ki: “Bütün insanlar bir vadiye, Ensâr’da başka bir vadiye girmiş olsalar, mutlaka ben Ensar’ın vadisine geçerim.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Zekat: 17)

Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre; Zeyd, Enes b. Mâlik’e; Hare vaka’sında ailesinden ve amcazâdelerinden kaybettiği kimseler hakkında bir başsağlığı mektubu gönderdi ve mektupta şöyle yazdı: “Seni ilahî bir müjde ile müjdelerim. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle duâ ettiğini işitmişimdir: Allah’ım! Ensâr’ı, Ensâr’ın soyundan gelenleri ve onların da soyundan gelenleri bağışla.” (Müslim, Fedail: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ahmed b. Menî’, Hüşeym vasıtasıyla Ali b. Zeyd b. Ced’an’dan ve Nadr b. Enes’den bu hadisi bize aktarmışlardır. Katade de Nadr b. Enes’den ve Zeyd b. Erkâm’dan rivâyet etmiştir.

Ebû Saîd el HudrÎ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Dikkat ediniz, benim kendilerine sığınıp başvurduğum kimseler Ehli beytimdir. Ensâr da benim sırdaşımdır. Bunların kötülerini bağışlayınız. İyilerinin de özürlerini kabul ediniz.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a ve ahiret gününe inanan hiçbir kimse Ensâr’a buğzetmez.”
(Müsned: 2679)

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensâr benim gurubum ve sığınığamdır. İnsanlar çoğalacak; Ensâr azalacaktır, onların iyilerinden özürlerini kabul ediniz, kötülerinin kötülüklerine karşı da göz yumunuz.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)

İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Kureyş’in öncekilerine azabı tattırdın sonrakilerine de nimetlerini artır.”
(Müsned: 2062)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Abdulvehhab el Verrak, Yahya b. Saîd el Emevî vasıtasıyla A’meş’den bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiştir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v): “Dikkat ediniz! Size Ensâr ailelerinin en hayırlısını haber vereyim mi?” buyurdu. Ashab: “Evet Ey Allah’ın Rasûlü” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Neccâroğulları, sonra Hâris b. Hazreçoğulları. Sonra onların peşinden gelen Haris b. Hazreçoğulları. Sonra Saideoğulları...” Sonra eliyle işaret ederek elleriyle bir şey atan kimsenin hali gibi parmaklarını önce topladı sonra açtı ve şöyle buyurdu: “Ensâr’ın tüm ailelerinde hayır mevcuttur.”
(Müslim, Fedail: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadis aynı zamanda Enes’den, Ebû Üseyd es Saidî’den ve Peygamber (s.a.v)’den rivâyetedilmiştir.

Ebû Üseyd es Saidî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensaroğullarının en hayırlısı Neccaroğulları, sonra Abduleşheloğlulları sonra Hâris b. Hazrecoğulları sonra Saideoğullarıdır. Ensâr’ın tüm ailelerinde hayır mevcuttur.” Sa’d b. Ubâde diyor ki: “Görüyorum ki: Peygamber (s.a.v), bize birçoklarını tercih etmiştir” dedi. Bunun üzerine: “Sizi de birçoklarına üstün kılmıştır” denildi.
(Buhârî, Menakîb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Üseyd es Saidî’nin ismi Mâlik b. Rabia’dır. Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir.
Ma’mer, Zührî’den, Ebû Seleme’den, Ubeydullah b. Abdullah b. Ubeyde’den, Ebû Hüreyre’den bu hadisi rivâyet etmiştir.

Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber çıktık Sa’d b. ebî Vakkâs’a ait olan Harret-üs Sükyâ’ya varınca Rasûlullah (s.a.v.), bana: “Abdest suyunu getiriniz” buyurdu. Abdest aldı, kıbleye dönerek şöyle duâ etti: “Allah’ım! İbrahim senin kulun ve dostun idi, Mekke halkı için sana bereket duâsında bulundu. Ben de senin kulun ve Peygamberinim, Medîne halkı için; Sana duâ ediyorum, Medîne halkının ölçeklerini Mekke halkına bereketli kıldığın iki misli bereketli kıl. Her bereketle birlikte iki bereket kıl.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Âişe, Abdullah b. Zeyd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Minberimle evim arası; Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” Bu senedle Peygamber (s.a.v)’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Benim şu mescidimde kılınan namaz Mescid-i Haram’dan başka diğer mescidlerde kılınan namazlardan bin kat daha hayırlıdır.”
(Buhârî, Cuma: 27; Müslim, Hac: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim Medîne’de yerleşip orada ölmeye gücü yeterse orada ölsün; çünkü ben Medîne’de ölenlere şefaat edeceğim.”
(İbn Mâce, Menasik: 179)
Tirmizî: Bu konuda Sübey’a binti-l Hâris el Eslemiyye’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Eyyûb es Sahtiyanî’nin rivâyeti olarak bu hadis hasen garibtir.

Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: Bir bedevî, Peygamber (s.a.v)’e; Müslüman olmak üzere biat etti. Medîne de sıtmaya yakalandı ve Peygamber (s.a.v)’e gelerek: “Benim biatımı geri ver” dedi. Rasûlullah (s.a.v.), kabul etmedi. Sonra yine geldi ve “Biatımı geri ver” dedi. Rasûlullah (s.a.v.), yinekabul etmedi de o bedevî Medîne’den çıkıp gitti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Medîne bir pota’ya benzer kirini atar temizini bırakır.”
(Buhârî, Hac: 27; Müslim, Hac: 17)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne ceylanlarının yayıldıklarını görsem, onları ürkütmem; çünkü Rasûlullah (s.a.v.): “Medîne’nin iki taşlığı arası mukaddes ve haramdır” buyurmuştur. (Buhârî, Hac: 27; Müslim, Hac: 17)
Tirmizî: Bu konuda Saîd, Abdullah b. Zeyd, Enes, Ebû Eyyûb, Zeyd b. Sabit, Rafî’ b. Hadîç, Sehl b. Huneyf ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Medîne’nin her türlü sıkıntısına, kim sabredip katlanırsa kıyamet gününde kendisine şâhid ve şefaatçi olacağım.”
(Müslim, Hac: 27)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd, Sûfyân b. ebî Züheyr ve Sübeyatel Eslemiyye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Salih b. ebû Salih; Süheyl b. Ebû Salih’in kardeşidir.

Abdullah b. Adiyy b. Hamra ez Zührî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Hazvere denilen yerde durdu ve şöyle buyurdu: “Ey Mekke! Vallahi sen yeryüzünün en hayırlı ve Allah’a en sevimli olan ülkesisin senden çıkarılmış olmasaydım çıkmazdım.”
(İbn Mâce, Menasik: 279)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Yunus, Zührî’den benzeri biçimde bu hadisi rivâyet etmiştir.Muhammed b. Amr’da yine bu hadisi Ebû Seleme ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmiştir.
Zührî’nin, Ebû Seleme’den ve Abdullah b. Adiyy b. Hamra’dan rivâyeti bence daha sahihtir.

Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: “Sâm; Arapların atasıdır. Yafis: Rumların atasıdır. Ham ise: Habeşlilerin atasıdır.”
(Müsned: 19240)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Yafis yerine Yafit veya Yefit de denilmektedir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cuma sûresi indiğinde Peygamber (s.a.v)’in yanında idik; Rasûlullah (s.a.v.), bu sûreyi okudu üçüncü ayetine gelince bir adam: Ey Allah’ın Rasûlü! Bize ulaşmamış kişiler kimlerdir? Rasûlullah (s.a.v.) cevap vermedi. Selman-ı Farisi aramızda idi. Rasûlullah (s.a.v.) elini, Selman’ın üzerine koydu ve şöyle buyurdu: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, İman, Süreyya yıldızında olsaydı; bunlardan bir kısım insanlar onu elde ederlerdi.”
(Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ebû Hüreyre’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Yemen tarafına baktı ve şöyle buyurdu: “Allah’ım! Onların kalplerini bize yönelt, bizim tüm ölçeklerimizi bereketli kıl.”
(Müsned: 20625)
Tirmizî: Bu hadis Zeyd b. Sabit’in rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Imrân el Kattan’ın rivâyeti olarak bilmekteyiz.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yemenliler, size geldiler. Onların kalpleri daha yufka, yürekleri daha hassastır. İman, Yemen’dendir, Hikmet de Yemenlidir.”
(Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim, İman: 17)
Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs ve İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Devlet başkanlığı Kureyş’te, Kadılık Ensâr’da, Müezzinlik Habeşlilerde, Emanette Ezd’dedir, yani Yemenlilerdedir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî vasıtasıyla Muaviye b. Salih’den, Ebû Meryem el Ensarî’den ve Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir. Bu rivâyet Zeyd b. Hubab’ın rivâyetinden daha sağlamdır.

Ebû Eyyûb el Ensarî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensâr, Müzeyne, Cüheyne, Gıfâr, Eşca’ ile Abduddar oğullarından olanlar benim müttefik ve dostlarımdır. Onların Allah’tan başka dostları yoktur. Allah ve Peygamberi de onların dostudur.”
(Müslim, Fedail: 27)

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Eslem kabilesi ki Allah onları Müslüman etmiştir. Gıfâr kabilesi ki, Allah onları bağışlasın. Usayye kabilesi ise Allah ve Rasûlüne isyan etmiştir.”
(Buhârî, Menakîb: 27)

Câbir (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Taif kuşatmasında askerler dediler ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sakîf’in okları bizi yaktı onlar için bedduâ et.” Fakat Peygamber (s.a.v): “Allah’ım Sekîf kabilesine hidayet et” diye duâ etti.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fezare oğullarından bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e: Elgabe vakasında ganimet olarak aldıkları develerden birini hediye etmişti. Rasûlullah (s.a.v.), buna karşılık olacak bazı hediyeler vermişti. Fakat adam kızdı memnun olmadı. Saonra Rasûlullah (s.a.v.)’den minber üzerinden şöyle buyurduğunu işittim: “Arap’tan bazı kişiler var ki: Bunlardan biri bir hediye hediye ediyor ben de gücümün yettiği kadarıyla ona karşılık veriyorum o da bunu beğenmiyor ve güceniyor. Allah’a yemin ederim ki, şu andan itibaren artık Kureyşli’den, Ensâr’dan, Sekîfli’den ve Devsli’den başka arabın hiçbirinden hediye kabul etmeyeceğim.”
(Ebû Dâvûd, Büyü’: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Yezîd b. Harun’un, Eyyûb’tan rivâyet ettiği hadisten daha sahihtir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eslem kabilesine, Allah selamet versin. Gıfâr kabilesine de Allah mağfiret etsin.”
(Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Tirmizî: Bu konuda Ebû Zer’den, Bürde’den, Büreyde’den ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım bize Şam’ımızı mübarek kıl, Yemen’imizi mübarek kıl.” Bunun üzerine Ashab: “Necid’imizi de” dediler. Rasûlullah (s.a.v.): “Allah’ım bize Şam’ımızı mübarek kıl, Yemen’imizi mübarek kıl” buyurdu. Ashab yine: “Necid’imizi de” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sarsıntılar ve fitneler oradadır. Şeytanın boynuzu da orada veya oradan çıkacaktır.”
(Buhârî, Bed-il Halk: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle İbn Avn rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadis aynı şekilde Sâlim b. Abdullah b. Ömer’den de rivâyet edilmiştir.



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler