Nikah

Ebû Eyyûb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dört şey tüm peygamberlerin sünnetlerindendir. Utanma duygusu, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”
(Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu konuda Osman, Sevbân, İbn Mes’ûd, Âişe, Abdullah b. Amr, Ebû Necîh, Câbir ve Akkâf’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Eyyûb hadisi hasen garibtir.
Mahmûd b. Hıdaş el Bağdadî Abbâd b. Avvam yoluyla Mekhûl, Ebûş Şimal Ebû Eyyûb’tan, Hafs rivâyetinin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis Hüşeym, Muhammed b. Yezîd el Vâsitî ve Ebû Muaviye ve pek çok kimse tarafından Haccac, Mekhûl ve Ebû Eyyûb’den rivâyet edilmiş olup senedinde Ebûş Şimal’i zikretmemişlerdir. Hafs b. Gıyas ve Abbâd b. Avvam hadisi daha sahihtir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber çıkmıştık. Bizler hiçbir şeye gücü yetmeyen gençlerdik bize hitaben buyurdular ki: “Ey gençler grubu, sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa evlensin çünkü evlilik gözü harama karşı iyi korur. Irz ve namusu da daha koruyucudur. Evlenmeye gücü yetmeyenleriniz ise oruç tutsun çünkü oruç şehveti azaltır.”
(Buhârî, Savm: 10; Müslim, Nikah: 1)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisin bir benzerini Hasen b. Ali el Hallâl, Abdullah b. Nümeyr vasıtasıyla A’meş ve Umare’den bize aktarılmıştır.
Tirmîzî: Pek çok kimse bu hadisi bu senedle A’meş’den rivâyet etmiştir. Ebû Muaviye ve Muhâribî bu hadisin bir benzerini A’meş’den, İbrahim’den, Alkame’den ve Abdullah b. Mes’ûd’tan bize aktarmışlardır.
Tirmîzî: Her iki hadiste sahihtir.

Semure (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), evlenmemek şeklindeki ruhbanlık modelini yasakladı.”
(Nesâî, Nikah: 4)
Tirmîzî: Zeyd b. Ahzem’in rivâyetinde şu fazlalık yer almaktadır: Katâde Ra’d sûresi 38. ayetini okudu: “Hiç şübhesiz senden önce de peygamberler gönderdik onlara da eşler ve çocuklar verdik...”
Tirmîzî: Bu konuda Sa’d, Enes b. Mâlik, Âişe ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Semüre hadisi hasen garibtir. Bu hadisi Eş’as b. Abdulmelik; Hasan, Sa’d b. Hişâm ve Âişe’den benzeri şekilde rivâyet etmiştir. Her iki rivâyetinde sahih olduğu söylenir.

Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Osman b. Maz’un’un dünyadan el etek çekmek konumundaki, kadınlardan uzak kalmak için yaptığı yemini kabul etmeyip reddetmişti. Eğer ona izin verseydi kendimizi hadım yapardık.”
(Buhârî, Nikah: 8; Müslim, Nikah: 1)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dinini ve ahlakını beğendiğiniz bir kimse, kızınıza talib olursa onunla kızınızı evlendiriniz. Böyle yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir ahlakî bozulma meydana gelecektir.”
(İbn Mâce, Nikah: 46; Buhârî, Nikah: 16)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hatîm el Müzenî ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin bu hadisinin senedindeki Abdulhamid b. Süleyman konusundaki farklı görüşler olup, Leys b. Sa’d bu hadisi İbn Aclan ve Ebû Hüreyre’den mürsel olarak rivâyet etmiştir.

Ebû Hatîm el Müzenî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dinini ve ahlakını beğendiğiniz bir kimse size dünür olarak gelirse kızınızı ona nikahlayın. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk olacaktır.” Ey Allah’ın Rasûlü! Dediler: “Eğer o kimsede mal ve denklik olarak bir eksiklik olursa ne olacak? Buyurdular ki: Üç kere “Dinini ve ahlakını beğendiğiniz size gelirse kızınızı onunla mutlaka nikahlayın.”
(Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Hatîm el Müzenî, Peygamberi görmüş ve sohbet etmiş bir kimse olup bu hadisten başka rivâyetini bilmiyoruz.

Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kadınla üç özelliğinden dolayı evlenilir; Dini, Malı, ve Güzelliği, sen dindar olanı seçki devamlı bereketler içerisinde olasın.”
(Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu konuda Avf b. Mâlik, Âişe, Abdullah b. Amr ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir.

Muğıre b. Şu’be (r.a.)’den rivâyete göre, kendisi bir kadına dünür olmuştu da Peygamber (s.a.v.) ona şöyle buyurdu: “Evleneceğin kadına önceden bak çünkü anlaşabilmeniz ve birbirlerinizi sevebilmeniz için bu gerekli bir şarttır.”
(Müslim, Nikah: 12; Buhari, Nikah: 36)
Bu konuda Muhammed b. Mesleme, Câbir, Ebû Humeyd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve evlenecek erkeğin kadının haram olmayan (el ve yüz) yerlerine bakmasında bir sakınca yoktur derler. Ahmed ve İshâk bu kanaattedirler.

Muhammed b. Hatıb el Cumahî’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Haram olan nikah: “Evlilikle helal olan evlilik arasındaki ayırıcı özellik def çalmak ve duyurmaktır.”
(Nesâî, Nikah: 72; Buhârî, Nikah: 49)
Bu konuda Âişe, Câbir, Rubeyyi binti Muavviz’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Muhammed b. Hatıb’ın hadisi hasendir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. Nikahı gizli değil ilan ederek yapın kalabalık yerler olan mescidler gibi kalabalıklarla yapın nikah yapıldığı belli olması için def çalın.”
(Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu konudaki bu hadis garib hasendir. İsa b. Meymun el Ensarî’nin hadis konusunda zayıf olduğu kaydedilmiştir. İbn ebî Necîh’den tefsir rivâyet eden İsa b. Meymun güvenilen bir kimsedir.

Muavviz kızı Rübeyyi’ (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) gelin olduğumun ertesi günü gelip yanıma girdi senin şimdi oturduğun gibi yatağımın üzerine oturdu. Bu arada bazı kız çocukları bizim için def çalmakta ve babalarımızdan Bedir günü şehîd düşen kimselerin kahramanlıklarını dile getirmekte idiler. Bu kızlardan birisi: “Şu anda aramızda bir Peygamber var, yarın ne olacağını bilir” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) o kıza: “Bunu bırak da önceden söylemekte olduğun sözleri söyle” buyurdu.
(Buhârî, Nikah: 48; Ebû Dâvûd, Edeb: 51)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) evlenen bir kimseyi tebrik edeceği zaman; “Allah sana da ona da ömür amel ve rızk yönünden bereketler versin. Hep hayır içerisinde birlikte olasınız” derdi.
(İbn Mâce, Nikah: 23; Nesâî, Nikah: 73)
Tirmîzî: Bu konuda Ali b. ebî Tâlib’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz karısına cinsel ilişkide bulunacağı zaman şöyle desin: “Allah’ın adıyla Allah’ım! Bizi şeytandan uzak kıl ve onun şerrinden koru bize vereceğin neslimizden şeytanı ve şerrini uzaklaştır” der ve o ilişkiden bir çocuk meydana gelirse şeytan ona zarar veremez.
(İbn Mace, Nikah: 16)

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) beni Şevval ayında nikahladı ve Şevval ayında zifaf yaptı.” Âişe (r.anha) kadınlara şevval ayında zifaf yapılmasınımüstehab sayardı.
(Nesâî, Nikah: 77)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Sevrî’nin İsmail’den yaptığı rivâyetiyle bilmekteyiz.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Abdurrahman b. Avf’ın üzerinde damat olanların süründükleri sarı bir boya izi gördü ve “ne bu” diye sordu. Bunun üzerine Abdurrhman b. Avf: “Beş dirhem ağırlığındaki altınla, bir kadınla evlendim” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Allah bu düğünü senin için mübarek eylesin bir koyunla bile olsa düğün ziyafeti ver” buyurdular.
(Buhârî, Nikah: 68; Müslim, Nikah: 89)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Âişe, Câbir, Züheyr b. Osman’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir.
Ahmed b. Hanbel diyor ki: Altından bir çekirdek ağırlığı: “Üç dirhem ve üçtebir dirhem ağırlığı kadardır.” İshâk ise: Beş dirhem ve üçtebir dirhem ağırlığı kadardır.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.): “Huyey kızı Safiyye için kavut ve hurmadan düğün yemeği vermişti.”
(İbn Mâce, Nikah: 24)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Çağrıldığınız zaman davete icabet ediniz.”
(Buhârî, Nikah: 72)
Tirmîzî: Bu konuda Ali, Ebû Hüreyre, Berâ, Enes ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.

Ebû Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Şuayb adındaki bir adam kasap olan kölesine bana beş kişiye yetecek bir yemek yap çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)’in yüzünden aç olduğunu anladım dedi. Bunun üzerine köle yemeği yaptı Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber oturanları davet etmek üzere haber gönderdi. Rasûlullah (s.a.v.) kalkıp giderken davet edildiği anda yanında olmayan bir kimse de ona uyup onlara katıldı. Rasûlullah (s.a.v.) davet edildikleri evin kapısına varınca ev sahibine: “Davet ettiğin an bizimle beraber olmayan bir kimse de bize takılıp gelmiştir, izin verirsen o da girecektir” buyurdu. Ev sahibi de izin veriyoruz buyursun dedi.
(Buhârî, Et’ıme: 57; Müslim, Eşribe: 19)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadınla evlenmiş ve Rasûlullah (s.a.v.)’e gelmiştim, “ey Câbir evlendin mi? buyurdular. Bende “evet” dedim. “Kız mı aldın yoksa dul mu?” buyurdular. “Hayır dul aldım” dedim. “Bekar bir kız bulamadın mı? sen onunla o da seninle oynaşırdınız” buyurdu. Bende dedim ki: “Babam Abdullah öldü yedi veya dokuz çocuk bıraktı onların işlerini yürütebilsin diye yaşlı ve dul birini tercih ettim” dedim. Bunun üzerine bana dua etti. (Buhârî, Nikah: 9; Ebû Dâvûd, Nikah: 3)
Tirmîzî: Bu konuda Übey b. Ka’b ve Ka’b b. Ucre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Câbir b. Abdullah hadisi hasen sahihtir.

Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Velisiz nikah asla caiz olmaz.”
(Ebû Dâvûd: Nikah: 18; İbn Mâce, Nikah: 15)
Tirmîzî: Bu konuda Âişe, İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Imrân b. Husayn ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hangi kadına velisinin izni olmaksızın nikah kıyılırsa onun nikahı batıldır onun nikahı batıldır onun nikahı batıldır. Şayet bu izinsiz nikahlanan kişi o kadınla beraber olursa kadın için mehir verilmesi gerekir. Bu kadının velileri işi halledemeyip ihtilafa düşerlerse, yetkili devlet adamı bu tür velisi olmayan kimselerin velisidir.”
(İbn Mâce, Nikah: 15)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Yahya b. Saîd el Ensarî, Yahya b. Eyyûb ve Sûfyân es Sevrî ve pek çok hadis hafızı İbn Cüreyc’den bu hadisin benzerini rivâyet etmişlerdir.
Tirmîzî: Ebû Musa’nın hadisinde ihtilaf vardır. Bu hadisi İsrail, Şüreyk b. Abdullah, Ebû Avâne, Züheyr b. Muaviye, Kays b. Rabi’, Ebû İshâk’tan, Bürde’den ve Ebû Musa’dan bize rivâyet etmişlerdir.
Yine Esbat b. Muhammed, Zeyd b. Hubab ise Yunus b. ebî İshâk’tan, Ebû Bürde’den ve Ebû Musa’dan bize aktarmışlardır.
Yine Ebû Ubeyde el Haddad, Yunus b. ebî İshâk’tan, Ebû Bürde’den Ebû Musa’dan benzerini rivâyet etmişler olup bu rivâyetlerinde “Ebû İshâk’ı” zikretmemişlerdir.
Yine Yunus b. ebî İshâk, Ebû İshâk’tan, Ebû Bürde’den, Ebû Musa’dan aynı şekilde rivâyet etmişlerdir.
Şu’be ve Sevrî; Ebû İshâk’tan ve Ebû Bürde’den “Velisiz hiçbir şekilde nikah olmaz” diye rivâyet edilmiştir. Sûfyân’ın bazı arkadaşları Ebû İshâk, Ebû Bürde ve Ebû Musa’dan rivâyet ederler ki bu sahih değildir.
Tüm Ebû İshâk, Ebû Bürde, Ebû Musa’dan yapılan “Velisiz asla nikah sahih olmaz” rivâyetleri bence daha sahihtir. Bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet edenlerin hepsinden daha sağlam ve daha kavrayışlı olan Sevrî ve Şu’be değişik zamanlarda Ebû İshâk’tan işitmişlerdir. Benim yanımda ötekilerin rivâyetleri daha uygundur. Çünkü Şu’be ve Sevrî bu hadisi Ebû İshâk’tan aynı anda işitmişlerdir.
Bu olaya delil olabilecek bir hadiseyi Mahmûd b. Gaylân şöyle aktarır. Ebû Dâvûd’tan aktarıldığına göre, Şu’be şöyle haber vermiştir. Sûfyân es Sevrî’den işittim Ebû İshâk’a şöyle sormuştu: “Ebû Bürde’nin Rasûlullah (s.a.v.)’in velisiz hiçbir şekilde nikah olmaz dediğini kendisinden işittin mi? Ebû İshâk’ta “Evet” dedi.
Bu hadis Şu’be ve Sevrî’nin, Mekhül’den aynı zamanda işittiklerine işaret ediyor. İsrail’in Ebû İshâk’tan rivâyeti sağlam ve güvenilirdir.
Muhammed b. Müsenna’dan işittim şöyle diyordu: Abdurrahman b. Mehdî’den işittiğime göre, şöyle aktarıyordu: “Sevrî’nin Ebû İshâk’tan rivâyet ettiği hadislerden ne kaçırdımsa İsrail’e güvendiğimden dolayı kaçırmışımdır. Çünkü İsrail, Ebû İshâk’ın hadislerini daha sağlam olarak getirmiştir.”
Tirmîzî: Âişe’nin bu konuda rivâyet ettiği “Velisiz hiçbir şekilde nikah olmaz” hadisi bence hasendir.
İbn Cüreyc bu hadisi Süleyman b. Musa’dan, Zührî’den, Urve’den ve Âişe’den rivâyet etmişlerdir.
Haccac b. Ertae ve Cafer b. Rabia, Zührî’den, urve’de ve Âişe’den rivâyet etmişlerdir.
Yine Hişâm b. Urve babasından ve Âişe’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Bazı hadisçiler Urve ve Âişe’den gelen Zührî hadisi hakkında söz etmişlerdir.
İbn Cüreyc der ki: Sonra Zührî ile karşılaştığımda kendisine sordum rivâyet etmediğini söyledi ve pek hoş karşılamadı bu yönden hadis zayıf kabul edilmiştir.
Yahya b. Main’in; Şöyle dediği nakledilir: Bu hadisi İbn Cüreyc’den sadece İsmail b. İbrahim zikretmiştir.
Yahya b. Main: İsmail b. İbrahim’in, İbn Cüreyc’den işittiği bu şekilde değildir. O kendi notlarını Abdülmecid b. Abdulaziz b. ebû Revvâd’ın yazılarıyla karşılaştırarak düzeltmiş ve İbn Cüreyc’den hadis işitmemiştir. Diyor. Yahya; İsmail b. İbrahim’in, İbn Cüreyc’den rivâyetini zayıf kabul etmektedir.
Peygamber (s.a.v.)’in “Velisiz hiçbir şekilde nikah olmaz” hadisi Peygamber (s.a.v.)’in ashabından Ömer b. el Hattâb, Ali b. ebî Tâlib, Abdullah b. Abbâs ve Ebû Hüreyre’nin de bulunduğu ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Tabiin fıkıhçılarından da aynı şekilde rivâyet ederler; “Velisiz nikah olmaz” denilmiştir. Saîd b. Müseyyeb, Hasan el Basrî, Şüreyh, İbrahim Nehaî, Ömer b. Abdulaziz ve başkaları da bu görüştedirler. Sûfyân es Sevrî, Evzâî, Abdullah b. Mübarek, Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta aynı kanaattedirler.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) namazlarda ve diğer ihtiyaç anlarında yapılması gereken teşehhüdü öğretti. Namazdaki teşehhüd şöyledir: “Dilimizle, vücudumuzla ve tüm mallarımızla yapılan ibadetlerin hepsi sadece Allah’a mahsustur. Tüm kulluk ve ibadetler ondan başkasına yapılamaz. En son Peygamber olan Muhammed (s.a.v.), Allah’ın rahmeti bereketi selam ve selameti senin üzerine olsun. Yine Allah’ın selam ve saadeti bizim üzerimize ve Allah’ın hayırlı işler işleyen kullarına olsun. Ben kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Yine kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Muhammed (s.a.v.), Allah’ın kulu ve Peygamberidir.”
Diğer ihtiyaç alanlarındaki teşehhüd ise şöyledir: “Eksiksiz tüm övgüler o Allah’a mahsustur. Daima ondan yardım diler, ondan bağışlanmamızı isteriz. Benliklerimizin şerrinden, işlediğimiz işlerin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah her kimi hidayet ve doğru yoluna iletirse onu saptıracak kimse yoktur. Kimi de saptıracak olursa onu hidayete getirecek kimse yoktur. Ve ben kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Ve yine kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Muhammed (s.a.v.), Allah’ın kulu ve peygamberidir.”br İbn Mes’ûd; Ve de üç ayet okunmalıdır dedi.
Abser dedi ki: Sûfyân es Sevrî o üç ayeti şöyle açıkladı. 1- Ey iman edenler mutlaka yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın ve ancak Müslüman olarak can verin (3 Âl-i Imrân: 102) 2- ...Allah’a karşı daima sorumluluk bilinci duyun ve akrabalık bağlarını gözetin şüphesiz Allah sizler üzerinde daima gözetleyicidir. (4 Nisa: 1) 3- Ey iman edenler sizler yolunuzu daima Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın ve her zaman hakkı ve doğruyu söyleyin. (33 Ahzab: 70) (Ebû Dâvûd, Nikah: 31; Buhârî, Nikah: 48) Tirmîzî: Bu konuda Adiyy b. Hatem’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Abdullah hadisi hasendir. Bu hadisi A’meş, Ebû İshâk’tan, Ebûl Ahvas’tan ve Abdullah b. Mes’ûd’tan rivâyet etmiştir. Şu’be ise: Ebû İshak, Ebû Ubeyde ve Abdullah b. Mes’ud’dan rivâyet etmiştir. Şu’be ise: Ebnu İshak, Ebû Ubeyde ve Abdullah b. Mes’ud’dan rivâyet etmiştir.
Her iki rivâyette sahihtir. Çünkü İsrail, her iki rivâyeti bir araya toplayarak Ebûl İshâk’tan, Ebûl Ahvas’tan, Ebû Ubeyde ve Abdullah b. Mes’ûd’tan rivâyet etmiştir. Bazı ilim adamları: “Nikah konuşma yapılmaksızın da caizdir” derler. Bazı ilim adamları ve Sûfyân es Sevrî bunlardandır.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İçerisinde Teşehhüd bulunmayan her konuşma çolak el gibi yarım ve noksandır.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 31; Buhârî, Nikah: 48)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kendisiyle istişare edilmedikçe dul kadın, kendisinden izin alınmadıkça da kızın nikahı kıyılmaz, kızın izin vermesi ise susmasıdır.”
(İbn Mâce, Nikah: 11; Müslim, Nikah: 9)
Tirmîzî: Bu konuda Ömer, İbn Abbâs, Âişe ve Urs b. Amîra’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Dul kadın kendisiyle istişare edilmedikçe nikahlanmaz, babası kendisiyle istişare etmeksizin dul bir kadını nikahlarsa o kadında bu nikahı istemezse ilim adamlarının çoğunluğuna göre bu nikah hükümsüzdür. İlim adamları bakire kızların babaları tarafından evlendirilmesi konusunda ihtilaf ettiler. Küfeli ve diğer ilim adamlarının çoğunluğu bir baba kızından izin almadan kızını nikahlarsa kız da bunu kabul etmez ise bu nikah geçersizdir. Medîneli alimlerden bir kısmı ise kız istemese de babanın kızını nikahlaması caizdir derler. Mâlik b. Enes, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dul kadın evleneceği kimseyi seçme konusunda kendisi velisinden daha hak sahibidir. Bekarında kendisinin evlendirilmesi konusunda izni alınır onun izni susmasıdır.”
(İbn Mâce, Nikah: 11; Müslim: Nikah: 9)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be ve Sevrî, Mâlik b. Enes’den rivâyet etmektedirler. Bazı kimseler velisiz nikahın caiz olduğu hakkında bu hadisi delil göstermişlerse de bu hadiste onlara delil olacak bir konu yoktur. Çünkü İbn Abbâs’tan çeşitli şekillerde “Velisiz nikah asla caiz olmaz” şeklinde hadis rivâyet edilmiş olup İbn Abbâs da bu hadise göre fetva verip; “Velisiz nikah caiz olmaz” demektedir.
Rasûlullah (s.a.v.)’in, dul kadın evleneceğini seçme konusunda velisinden daha fazla hak sahibidir. Sözünün manası ilim adamlarının çoğunluğuna göre, şöyledir: Velisi dul kadını ancak emri ve rızasıyla evlendirebilir. Rızası olmadan evlendirirse Hızâm’ın kızı Hansa hadisine göre nikahı geçersizdir. Şöyle ki bu kadını babası dul iken evlendirmişti de kendisi bu evlenmeyi istemeyince Rasûlullah (s.a.v.) o erkeğin nikahını reddetti.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Babasız kızın nikahlanması için kendisinin izni alınır.” Eğer susarsa bu, onun izni demektir. Kabul etmezse üzerine varılmaz. (Yani evlenme konusu kendisine ulaştırılır ve kabul etmeyip reddederse anlamındadır.)
(Ebû Dâvûd, Nikah: 22)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Musa, İbn Ömer ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Yetim kızların evlendirilmesi konusunda ilim adamları değişik görüşler ortaya koymuşlardır; Bir kısmı: Yetim kız çocuğu küçük yaşta nişanlanırsa bu nikah akıl baliğ oluncaya kadar durdurulmuş demektir. Bülûğa erince bu nikahı hükümsüz kılma ve geçerli kılma yetkisine sahiptir. Tabiin ve sonraki dönem alimlerinden bir kısmı bu görüştedir.
Bir kısım alimler ise şöyle derler: Yetimin nikahlanması bülûğa ermeden caiz olmaz. Nikahta seçim caiz değildir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii ve ilim adamlarından bir kısmı bu görüştedir. Ahmed ve İshâk diyor ki: Yetim kız dokuz yaşına vardığında evlendirilebilir. Kendisi razı olursa nikahı caizdir. Ergenlik çağına ulaşınca seçme hakkı diye bir şey yoktur. Ahmed ve İshâk, Âişe’nin dokuz yaşında Peygamber (s.a.v.) ile evlenmesini delil olarak kullanırlar. Âişe der ki: “Kız dokuz yaşına vardığında kadın sayılır.”

Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kadını iki ayrı veli, iki ayrı erkeğe nikahlarsa o kadın o erkeklerden ilk nikahlanan erkeğe aittir. Her kim de bir malını iki ayrı müşteriye satarsa o mal o iki adamdan ilk satış yapılan kimseye aittir.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 21)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar bu konuda bir ihtilaf olduğunu bilmiyoruz. İki veli iki erkeğe bir kadını nikahlar ise ilk nikah caiz, diğer nikah hükümsüzdür. İki veli ikiside aynı anda nikah kıyarlarsa ikisinin de nikahı da geçersizdir. Sevrî, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.

Âsım b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Âmir b. Rabia’nın babasından işittiğime göre Fezare oğullarından bir kadın bir çift ayakkabı karşılığında evlendi. Rasûlullah (s.a.v.): “Bunca malın ve kendin için bir çift ayakkabıya razı oldun mu?” Buyurdular. Kadın ise “Evet” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de onun nikahını caiz saydı.
(İbn Mâce: Nikah: 17)
Tirmîzî: Bu konuda Ömer, Ebû Hüreyre, Sehl b. Sa’d, Ebû Saîd, Enes, Âişe, Câbir ve Ebû Hadred el Eslemî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Âmir b. Rabia hadisi hasen sahihtir. Mihrin miktarı konusunda ilim adamları değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bazıları: “Her iki tarafın razı oldukları miktardır” demektedirler. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır.
Mâlik b. Enes der ki: Mehir çeyrek dinardan az olamaz.
Bazı küfeliler ise: Mehir on dirhemden aşağı olamaz derler.

Sehl b. Sa’d es Saidî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e bir kadın gelerek; “Ben kendimi sana hibe ettim diyerek uzun süre bekledi.” Bunun üzerine bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! O kadına ihtiyacın yoksa onu bana nikahla” dedi.
Rasûlullah (s.a.v.): “O kadına mehir olarak vereceğin bir şeyin var mı? buyurdu. Adam: “Sadece şu elbisem var” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Elbiseni o kadına verdiğinde sen elbisesiz kalacaksın bir şeyler bulmaya çalış” buyurdu. Adam: “Bulamam” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Bir demir yüzük bile olsa bulmaya çalış” buyurdu. Sehl b. Sa’d diyor ki: Adam arandı fakat bir şey bulamadı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Kur’ân’dan ezberinde olan bir şey var mı? dedi. Adam: “Falan falan sûreler ezberimdedir” dedi ve isimlerini saydı, Rasûlullah (s.a.v.): “Kur’ân’dan ezberinde olan sûreleri o kadına öğretme karşılığında o kadını sana nikahladım” buyurdular.
(Müslim, Nikah: 13; Nesâî, Nikah: 69)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Şâfii uygulamalarını bu hadisle yapar ve şöyle der: “Erkeğin kadına mehir olarak vereceği bir şeyi yoksa Kur’ân’dan öğreteceği bir sûre karşılığında nikahlarsa nikahı caizdir.”
Bazı ilim adamları da: “Nikahı caizdir fakat sonradan eline geçerse benzeri mehir miktarı bir mehir vermesi gerekir” derler.
Ahmed, İshâk ve Küfeliler bu kanaattedirler.

Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bakın! Kadınların mehirlerini çok yükseltmeyin. Mehirleri çoğaltmak bu dünyada bir şeref ve Allah katında da iyi bir Müslümanlık modeli olsaydı. Allah’ın Rasûlü buna hepinizden daha layık olurdu. Halbuki Rasûlullah (s.a.v.)’in on iki okıyye’den fazla mihir karşılığında, kadınlardan hiçbirini kendisine nikahladığını ve kızlarından hiçbirini de başkalarına nikahladığını bilmiyorum.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 28; İbn Mâce, Nikah: 17)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebûl Acfa es Sülemî’nin adı Herm’dir. İlim adamlarına göre bir Ukıyye kırk dirhemdir. On iki Ukıyye ise dört yüz seksen dirhem eder.

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rifâa el Kurazî’nin karısı Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve şöyle dedi: Rifâa’nın karısı idim beni üç talakla boşadı ve boşamayı kesinleştirdi. Ben de Abdurrahman b. Zübeyr ile evlendim fakat bunun tenasül uzvunu elbise saçağı gibi gevşek buldum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Rifâa’ya tekrar dönmek mi istersin? Hayır sen onun balcağzından oda senin balcağzından tatmadıkça ona tekrar dönemezsin.”
(Nesâî, Talak: 12; Müslim, Nikah: 17)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Enes, Rumeysa veya Gumeysa ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden pek çok ilim adamlarının uygulamaları bu hadisledir. Yani bir erkek karısını üç talakla boşarsa o kadında başka bir kocayla nikahlanır ve zifaf olmadan tekrar ondan boşanırsa bu kadın ilk kocasına ikinci kocasıyla cinsel ilişkide bulunmadıkça helal olmaz.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), hulle nikahıyla evlenen kocaya ve kendisi için hulle yapılan kocaya lanet etmiştir.”
(Nesâî, Talak: 13; Ebû Dâvûd, Nikah: 15)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Kays el Evdî’nin ismi Abdurrahman b. Servan’dır. Bu hadis Peygamber (s.a.v.)’den pek çok şekilde rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Ömer b. Hattâb, Osman b. Afvân, Abdullah b. Amr ve başkaları bunlardandır. Tabiin dönemi fıkıhçıları da aynı kanaattedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta bunlardandır.
Tirmîzî: Carûd b. Muâz’dan işittim. Veki’den naklederek onunda bu görüşte olduğunu ve ictihat taraflarının bu konudaki görüşlerinin atılması gerektiğini söylemişlerdir.
Carûd diyor ki: Vekî’, Sûfyân’dan naklederek der ki: Bir erkek bir kadınla hulle yapmak üzere geçici bir süre için evlenir sonra da o kadını yanında tutmak arzusu belirirse o kadını yeni bir nikahla nikahlamadıkça yanında tutması helal olmaz.
Hulle: Boşanan bir kadının tekrar kocasına dönebilmesi için geçici olarak başka bir erkekle evlenmesi demektir.

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) kadınları geçici olarak kısa süre nikahlanmayı, ehlî eşek etlerinden yemeyi, hayber günü yasakladı.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 13; Nesâî, Nikah: 71)
Tirmîzî: Bu konuda Sebre el Cühenî ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ali hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden ilim adamlarının uygulamaları bu hadise göredir. İbn Abbâs’tan geçici nikahın caiz olduğuna dair bir rivâyet varsa da Rasûlullah (s.a.v.)’in geçici nikah hakkındaki hükmü kendisine bildirilince bu sözünden dönmüştür. İlim adamlarının çoğunluğu geçici nikahın haram olduğu üzerinde birleşmişlerdir. Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta bunlardandır.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Geçici nikah İslam’ın başlangıcında vardı. Bir erkek tanıdığı bulunmayan bir memlekete gidince orada kalacağı kadar bir süre içerisinde bir kadınla evlenirdi. O kadınla o erkeğin eşyalarını muhafaza eder ve gerekli hizmetlerini yaparlardı. Mü’minün sûresi 6. ayet olan: “Ancak ailelerine ve elleri altındaki cariyelere...” ayet nazil olunca bu tür nikah kaldırılmış oldu.
İbn Abbâs der ki: Bu iki kadından başka tüm kadınlarla yapılacak her türlü ilişki haramdır.
(Ebû Dâvûd, Nikah: 13; Nesâî, Nikah: 71)

Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İslam da celeb, ceneb ve şığar modeli nikah yoktur. Kim zorla birinin malını gasbederse bizden değildir.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 14;İbn Mâce, Nikah: 16)
Celeb: Zekat toplayan memurun zekat mallarının yanına gitmeden zekatı ayağına getirtmesi veya yarış yapan kimsenin atının daha hızlı gitmesi için başkasını hayvanını hızlandırması için görevlendirmesi demektir.
Ceneb: Zekat verecek kimsenin zekat malını ölçüm yapılacak yerden uzaklaştırmasıdır veya at yarışlarında yarışmayı kazanmak için yedek at bulundurmaktır.
Şığar: Mehir alıp vermemek için iki kişinin birbirinin yakınlarından birer kadınla evlenmeleridir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Tirmîzî: Bu konuda Enes, Ebû Reyhane, İbn Ömer, Câbir, Muaviye, Ebû Hüreyre ve Vâil b. Hucr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Şığar modeli nikahlanmayı yasaklamıştır.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 14; İbn Mâce, Nikah: 16)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Şığar nikahın sahih olmadığı görüşündedirler.
Şığar: Aralarında mehir olmaksızın bir kimsenin kızını nikahlamasına karşılık karşı tarafın kızını veya kızkardeşini nikahlamasından ibarettir.
Bazı ilim adamları şığar usulü nikahın ikisi için de mehir tayin edilse bile geçersiz olduğunu ve caiz olmadığını söylerler. Şâfii, Ahmed ve İshâk böyle düşünürler.
Atâ b. ebî Rebah’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Her iki tarafın da nikahları kabul ve tasdik ettirilerek o günkü değerler kadar mehir takdir edilir. Küfelilerin görüşü budur.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.): “Bir kadının halası veya teyzesiyle birlikte nikah edilmesini yasakladı.”
(Nesâî, Nikah: 14; Buhârî, Nikah: 28)
Nasr b. Ali; Abdul Â’la yoluyla Hişâm b. Hassân’dan, İbn Sirin’den, Ebû Hüreyre’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmîzî: Bu konuda Ali, İbn Ömer, Abdullah b. Amr, Ebû Saîd, Ebû Umâme, Câbir, Âişe, Ebû Musa ve Semura b. Cündüp’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), kadının halasının üzerine; halanın kardeşinin kızının üzerine veya kadının teyzesinin üzerine veya teyzenin kızkardeşinin kızının üzerine nikahlanmasını yasakladı. Küçükler büyükler üzerine (yani kızlar hala ve teyzeleri üzerine) büyükler de küçükler üzerine (yani hala ve teyzeler kızlar üzerine) nikahlanmaz.”
(Nesâî, Nikah: 14; Buhârî, Nikah: 28)
Tirmîzî: İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Aralarında ihtilaf olduğunu bilmiyoruz. Şöyle ki: Bir erkeğin bir kadınla o kadının halasını ve teyzesini nikahı altında toplaması caiz değildir. Şayet bir kadını halasının üstüne veyateyzesinin üstüne veya halayı kardeş kızının üzerine nikahlarsa sonrakinin nikahı geçersizdir. İlim adamlarının çoğunluğu bu görüştedir.
Tirmîzî: Şa’bî, Ebû Hüreyre’ye yetişmiş ve ondan hadis rivâyet etmiştir. Muhammed’e bu hususu sorduğumda “Doğrudur” dedi.
Tirmîzî: Şa’bî; bir adam vasıtasıyla Ebû Hüreyre’den hadis rivâyet etmiştir.

Ukbe b. Âmir el Cühenî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şartların yerine getirilmeye en layık olanı kadınları kendinize helal kıldığınız şartlardır.”
(Buhârî, Nikah: 54; Nesâî, Nikah: 42)
Ebû Musa, Muhammed b. Müsenna, Yahya b. Saîd vasıtasıyla Abdulhamid b. Cafer’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Ömer b. Hattâb’ta onlardan olup şöyle der: “Bir erkek bir kadınla onu memleketinden çıkarmamak üzere evlenirse onu memleketinden çıkaramaz.” Bazı ilim adamları da aynı kanaattedirler. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ali’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Allah’ın şartı kadının şartından öncelikli olarak yerine getirilir.” Böyle söylemekle Ali (r.a.) sanki kadının bu şartı üzerine (zaruret hicret) gibi bazı zorunluluklar çıkarsa erkek çıkabilir demektedir. Bazı ilim adamları da aynı zorunluluklar çıkarsa erkek çıkabilir demektedir. Bazı ilim adamları da aynı şekilde düşünürler. Sûfyân es Sevrî ve bazı küfeliler gibi.

Feyrûz ed Deylemî (r.a.), babasından aktardığına göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.)’e geldim ve şöyle dedim: Ey Allah’ın Rasûlü ben Müslüman oldum, nikahım altında iki kızkardeş bulunmaktadır. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): İkisinden hangisini istersen seç diğerini bırak” buyurdular.
(Ebû Dâvûd, Talak: 25; Buhârî, Nikah: 27)

Feyrûz ed Deylemî (r.a.), babasından aktararak şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü ben Müslüman oldum nikahımın altında iki kız kardeş var ne yapmalıyım? “İkisinden birini seç” buyurdular.
(Ebû Dâvûd, Talak: 25; İbn Mâce, Nikah: 39)

Rüveyfi’ b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimsenin satın aldığı veya savaşta ele geçirdiği bir cariyeyi temizlenmesini beklemeden veya hamile olup olmadığı açıklığa kavuşmadan kendi döl suyu ile onu sulamasın.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 44)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Rüveyfi’ b. Sabit’den değişik yollarla rivâyet edilmiştir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve hamile olarak elde ettiği cariyesiyle doğum yapıncaya kadar cinsel ilişki kurmaması görüşündedirler. Bu konuda Ebû’d Derdâ, İbn Abbâs, Irbad b. Sariye ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Evtas gazvesinde payımıza düşen esir kadınların kendi kocaları vardı. Bu durum Rasûlullah (s.a.v.)’e bildirildi de 4 Nisa: 24. ayeti nazil oldu: “Savaşta esir olarak elinize geçen cariyeler dışında tüm evli kadınlarla evlenmeniz de Allah’ın yasasıyla size haram kılınmıştır...”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 44)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Sevrî bu hadisi Osman el Bettî’den, Ebûl Halil ve Ebû Saîd’den rivâyet etmiştir. Ebûl Halil’in ismi Salih b. ebî Meryem’dir.
Hemmâm bu hadisi Katâde’den, Salih b. ebî Halil’den, Ebû Alkame el Haşimî’den ve Ebû Saîd’den rivâyet etmiştir. Bu şekilde Abd b. Humeyd bize Hemmâm’dan ve Habban b. Hilâl’den aktarmıştır.

Ebû Mes’ûd el Ensârîyye (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), köpek alım satımından elde edilen parayı, zinadan elde edilen geliri ve falcılıktan kazanılan parayı yasaklamış haram kılmıştır.”
(Buhârî, Büyü: 113; Müslim, Müsakat: 9)
Tirmîzî: Bu konuda Rafi’ b. Hadîç, Ebû Cuhayfe, Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Mes’ûd hadisi hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilen bu hadis: Kuteybe, Rasûlullah (s.a.v.)’e kadar ulaştırarak, Ahmed b. Hanbel ise Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu diyerek bize aktarıyorlar ki hadis şöyledir: “Müslüman, Müslüman kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın ve Müslüman kardeşinin evlenme talebinin üzerine evlenme talebinde bulunmasın.”
(İbn Mâce, Nikah: 10; Nesâî, Nikah: 20)
Tirmîzî: Bu konuda Semure ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.
Mâlik b. Enes diyor ki: Kişinin kardeşinin dünürlüğü üzerine dünürlük yapmasının yasaklanmasındaki hoş olmayan taraf şudur: Bir erkek bir kadını ister o kadında o erkekten hoşlanırsa bu durumda kimsenin o kadına gitmesi uygun olmaz.
Şâfii diyor ki: Bu “Kardeşinin dünür olduğuna dünür olmasın” hadisinin anlamı şudur. Bir erkek bir kadını ister, kadında o erkeği ister ve ona meylederse hiçbir kimsenin o kadına dünür olma hakkı yoktur. Fakat kadının o erkeği beğenip ona meyletmesini bilmeden önce dünür olmasında bir sakınca yoktur. Kays’ın kızı Fatıma hadisi buna delil olabilir. Şöyle ki: “Fatıma b. Kays, Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek Ebû Cehm b. Huzeyfe ile Muaviye b. ebî Sûfyân’ın kendisine dünür olduklarını söyledi ve Peygamber (s.a.v.)’in görüşünü almak istedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ebû Cehm kadınlarına dayak atan bir adamdır. Muaviye ise parasız züğürt biridir. Sen evleneceksen Üsâme’yi tercih et.”
Tirmîzî: Bize göre bu hadisin manası: Allah daha iyisini bilir. Fatıma söylediği iki kişiden birini beğendiğini söylememiştir. Eğer bildirseydi üçüncü bir şahsı ona tavsiye etmezdi.

Ebû Bekir b. Cehm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben ve Ebû Seleme b. Abdurrahman Fatıma b. Kays’ın yanına gitmiştik. Bize kocasının kendisini üç talakla boşadığını oturacak bir yer göstermeyip yiyecek ve içecek de vermediğinden bahsetti ve dedi ki: “Benim için amca oğlunun yanına on ölçek yiyecek bırakmış beş ölçek arpa beş ölçek buğday...”
Fatıma şöyle devam etti: Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim durumu anlattım “Kocanın yaptığı doğrumudur?” buyurdular ve bana Ümmü Şerîk’in evinde iddet süresini doldurmamı emrettiler sonrada şöyle buyurdular: “Ümmü Şerîk’in evi muhâcirlerin çok girip çıktıkları bir evdir artık sen iddet süresini İbn Ümmü Mektub’un evinde doldur o gözleri görmediği için senin dış elbiseni üzerinden attığın takdirde seni görmez ve o evde daha rahat edersin iddetin biter ve sana bir dünür de gelirse bana haber ver..!”
İddetim bitince Ebû Cehm ve Muaviye bana dünür oldular. Fatıma diyor ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek durumdan haber verdim, buyurdular ki: “Muaviye parası malı mülkü olmayan birisidir. Ebû Cehm ise kadınlara karşı sert davranan birisidir.” Fatıma dedi ki: Sonra Üsâme b. Zeyd bana dünür olup benimle evlendi ve Allah beni Üsâme ile mutlu kıldı.”
(Müslim, Talak: 6; Ebû Dâvûd, Nikah: 39)
Tirmîzî: Bu hadis sahihtir. Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû Bekir b. ebî Cehm’den benzeri şekilde rivâyet etmiş ve şu fazlalığı yapmıştır: “Rasûlullah (s.a.v.) bana Üsâme ile evlen” buyurdu. Bu hadisi bize Mahmûd, Vekî’ yoluyla Sûfyân’dan, Ebû Bekir b. ebî Cehm’den bu şekilde rivâyet etmiştir.

Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü biz Azil yapmak suretiyle cinsel ilişki esnasında meniyi dışarıya aktırdık, Yahudiler; bunu çocukları küçükken öldürüp toprağa gömmek gibi olduğunu iddia ediyorlar dedik” bunun üzerine şöyle buyurdular: “Yahudiler yalan söylüyorlar, Allah’ın yaratmak istediğine hiçbir şey engel olamaz.”
(Buhârî, Nikah: 97; Müslim, Nkah: 22)
Tirmîzî: Bu konuda Ömer, Berâ, Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Yine Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kur’ân’ın indiği vahyin gelmeye devam ettiği dönemlerde biz azil yapardık.”
(Buhârî, Nikah; 97; Müslim, Nikah: 22)
Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahih olup kendisinden değişik şekillerde rivâyet edilmiştir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden bazı ilim adamları azil yapmaya izin vermişlerdir. Mâlik b. Enes der ki: Azil konusunda hür kadının izni alınmalıdır. Cariye için izin almaya gerek yoktur.

Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında azil konusu anlatıldı da; “Bunu niçin yapıyorsunuz” buyurdular.
(Buhârî, Nikah: 97; Müslim, Nikah: 22)
Tirmîzî: İbn ebî Ömer’in rivâyetinde şu fazlalık vardır: “Hiçbiriniz bunu yapmasın” demedi. Her ikisi de rivâyetlerinde şöyle dediler: “O yaratılması takdir edilmiş bir can değildir. Allah dilediyse onu yaratırdı.”
Tirmîzî: Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmişti.
Tirmîzî: Ebû Saîd hadisi hasendir. Bu hadis Ebû Saîd’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiş olup Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden bazı ilim adamları azil yapmayı hoş görmemişlerdir.

Ebû Kılâbe, Enes b. Mâlik (r.anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İstesem Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu da derim fakat Enes b. Mâlik şöyle demiştir: “Bir erkek ikinci bir evliliği bakire biriyle yaparsa o bakirenin yanında bir hafta süreyle kalabilir. İkinci evliliği dul bir kadınla yaparsa o dul yanında üç gün süreyle kalabilir gün aşırı hanınlarını ziyaret etmesi gerekmez bu sünnettendir.”
(Buhârî, Nikah: 101-102; Müslim, Rada: 12)
Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Selemeden de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Muhammed b. İshâk bu hadisi Eyyûb’den, Ebû Kılâbe’den ve Enes’den merfu olarak rivâyet etmiştir. Bazıları da merfu olarak rivâyet etmemişlerdir.
Tirmîzî: Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve derler ki bir erkek ikinci evliliği bakire birisiyle yaparsa onun yanında devamlı olarak bir hafta kalır sonra günleri ikisi arasında eşit olarak bölerek günaşırı kalmaya devam eder. İkinci evliliği dul birisiyle yaparsa o dul yanında üç gün kalır sonra günleri eşit şekilde taksim eder. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.
Tabiin döneminden bazı ilim adamları da şöyle derler: “Bir kimse ikinci evliliği bakire ile yaparsa onun yanında üç gün kalır, dul ise iki gün kalır.” Birinci görüş daha sahih ve daha sağlamdır.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) geceleri hanımları arasında, paylaştırarak adaleti sağlar ve şöyle derdi: “Allah’ım elimden gelen yapabildiğim taksimat budur. Senin gücünün yettiği benim gücüm yetmeyen hususlarda beni kınayıp hesaba çekme.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 37; Buhârî, Nikah: 100)
Tirmîzî: Âişe hadisi bu kadardır.
Pek çok kimse Hammad b. Seleme’den, Eyyûb’tan, Ebû Kılâbe’den, Abdullah b. Yezîd’den ve Âişe’den Rasûlullah (s.a.v.) “Gecelerini taksim ederdi” şeklinde rivâyet etmişlerdir.
Hammad b. Zeyd ve pek çok kimse Eyyûb’tan, Ebû Kılâbe’den mürsel olarak: “Rasûlullah (s.a.v.) gecelerini hanımları arasında taksim ederdi” şeklinde rivâyet etmişler olup Hammad b. Seleme’nin rivâyetinden bu rivâyet daha sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir erkeğin iki hanımı olur da onlar arasında adaletli davranmazsa kıyamet günü bir tarafı çarpık ve düşük olarak gelir.”
(İbn Mâce, Nikah: 18; Ebû Dâvûd, Nikah: 37)
Tirmîzî: Bu hadisi sadece Hemmâm b. Yahya, Katâde’den müsned olarak rivâyet etmiştir. Hişâm ed Destevaî, Katâde’den rivâyet ederek “denilirdi ki...” diye bize aktarmıştır. Bu hadisi merfu olarak sadece Hemmâm’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Hemmâm güvenilir ve hadis hafızı bir kimsedir.

Amr b. Şuayb (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) kızı Zeyneb'i yeni bir nikah ve yeni bir mehir ile kocası Ebûl Âs b. Rabi’e geri verdi.”
(İbn Mâce, Nikah: 18; Ebû Dâvûd, Nikah: 30)
Tirmîzî: Bu hadisin senedine hadisçiler tarafından söz edilmiştir. Diğer hadis hakkında da yine söz edilmiştir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Kadın kocasından önce Müslüman olursa sonra da kocası, kadın iddet bekleme süresini bitirmeden Müslüman olursa iddette olduğu sürece kadın o kocasınındır. Mâlik b. Enes, Evzâî, Şâfii, Ahmed ve İshâk ta bu görüştedirler.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.), kızı Zeyneb’i altı yıl sonra Ebûl Âs b. Rabi’e ilk nikahı ile geri çevirdi yeni bir nikaha gerek duymadı.”
(Ebû Dâvûd, Nikah: 30; İbn Mâce, Nikah: 18)
Tirmîzî: Bu hadisin senedinde pek sakınca yoktur. Fakat bu rivâyetin gerçek yönünü bilmiyoruz. Bu meçhullük Dâvûd b. Husayn’ın hafızasının zayıflığı yönünden olabilir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Bir adam Rasûlullah (s.a.v.) zamanında Müslüman olarak geldi sonra da karısı Müslüman olarak gelince o adam: Ya Rasûlullah! Benimle birlikte Müslüman olmuştu dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) o kadını o adama iade etti.
(Ebû Dâvûd, Talak: 23; İbn Mâce, Nikah: 60)
Tirmîzî: Bu hadis sahihtir. Abd b. Humeyd’den işittim bu hadisi Muhammed b. İshâk’tan bize aktarmıştı.
Haccac’ın Amr b. Şuayb’tan, babasından ve dedesinden rivâyet ettiği: Peygamber (s.a.v.), kızı Zeyneb’i, Ebûl As’a yeni bir mehir ve yeni bir nikahla geri çevirdi” hadisi hakkında Yezîd b. Harun diyor ki: İbn Abbâs hadisi sened yönünden daha mükemmeldir. İlim adamlarının uygulaması Amr b. Şuayb hadisi üzeredir.

İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre: Bir kadınla evlenip mehrini tayin etmeden ve kendisiyle cinsel ilişki kurmadan ölen bir kimse hakkında soruldu da İbn Mes’ûd şöyle cevap verdi: “O kadına mihri misil denilen kendi seviyesindeki kadınların mehri verilmesi gerekir ne eksik nede fazla o kadının iddet süresini beklemesi gerekir. Mirastan da payına düşeni alır.” Bunun üzerine Ma’kıl b. Sinan el Eşcaî kalkarak dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.) bizim kabilenin kadınlarından Vaşık’ın kızı Birva’ hakkında da aynı senin verdiğin hükmün benzerini verdi dedi.” Bunun üzerine İbn Mes’ûd sevindi.
(Ebû Dâvûd, Nikah: 31; İbn Mâce, Nikah: 18)
Tirmîzî: Bu konuda Cerrâh’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Hasan b. Ali el Hallâl, Yezîd b. Harun ve Abdurrezzak’tan her biri vasıtasıyla Sûfyân’dan, Mansur’dan geçen hadisin benzerini rivâyet etmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahihtir. Bu hadis kendisinden değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar, Sevrî, Ahmed ve İshâk bunlardandır.
Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bazı ilim adamları Ali b. ebî Tâlib, Zeyd b. Sabit, İbn Abbâs ve İbn Ömer bunlardandır şöyle derler: Bir adam bir kadınla evlenir onunla cinsel ilişki kurmadan ve bir mehir tayin etmeden ölürse; o kadın miras alır fakat mehir gerekmez iddet beklemesi de gerekir. Şâfii’de böyle düşünür.
Şâfii diyor ki: Vaşık’ın kızı Birva’ın hadisi bence sağlam ve sabit olsaydı bu konuda bir delil olabilirdi. Şâfii’nin bu sözünden sonra Mısır’da tekrar Vaşık’in kızı Birva’ın hadisine döndüğü de rivâyet edilmiştir.



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler