Amr b. Ahvas (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim veda haccında
insanlara şöyle diyordu: “Bu gün hangi gündür” Sahabe: “Haccı Ekber” = Kurban bayramının birinci günüdür
dediler. Bundan sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kanlarınız (canlarınız) mallarınız ve ırzlarınız
birbirinize haramdır aynen bu bulunduğunuz belde ve gününüzün haram (kutsal) olduğu gibi her suçlu
kendi hesabına suç işler. Dikkat edin! Hiçbir çocuk babasının yaptığından, hiçbir baba da çocuğunun
yaptığından sorumlu tutulamaz. Dikkat edin! Şeytan şu ülkenizde kendisine ibadet edilmesinden
ebediyen ümidini kesmiştir. Fakat amellerinizden önemsemediğiniz bazı konularda kendisine itaat
edeceksiniz de o da bundan razı olacaktır.” (İbn Mâce, Menasik: 42)
Ebû Umâme, Sehl b. Huneyf (r.a.)’den rivâyete göre: “Osman b. Afvân, öldürülmek
üzere evi kuşatıldığında yukarıdan aşağıya bakarak şöyle konuşmuştu: Allah için söyleyin!
Bilmiyor musunuz? Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu: Müslüman kimsenin öldürülebilmesi
ancak şu üç şeyle olur: Evlendikten sonra zina etmek, İslam’a girdikten sonra dinden dönmek veya
haksız yere bir adam öldürmek... Allah’a yemin ederim ki ne cahiliyye döneminde nede
Müslüman olduktan sonra zina etmedim. Rasûlullah (s.a.v.)’e biat ettiğim günden beri dinimden
dönüp irtidat etmişte değilim. Allah’ın haram kıldığı cana da kıymadım, o halde beni hangi sebeple
öldüreceksiniz?” (Nesâî, Tahrimüddem: 5)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Âişe, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasendir.
Sâib b. Yezîd (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz kardeşinin bastonunu alıp ne şaka nede ciddi olarak ona oyun
yapmasın bastonunu almışsa bile ona hemen versin.” (Müslim, Birr ve Sıla: 35)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer, Süleyman b. Sur’ad, Ca’de ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet
edilmiştir. Bu hadis hasen garibtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim
herhangi bir silahı Müslüman kardeşine doğrultursa Melekler ona lanet okurlar.” (Müslim, Birr ve
Sıla: 35)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Bekre, Âişe ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle Hâlid el Hazza’nın rivâyeti olarak Hasen sahih garibtir.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kılıcın kınından sıyrılmış olarak verilip alınmasını yasakladı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 66)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Bekre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Hammad b. Seleme rivâyeti olarak
bu hadis hasen garibtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim
sabah namazını kılarsa Allah’ın himayesine ve koruması altına girmiştir. Allah bu korumasına
karşılık sizden bir şey de istememektedir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu konuda Cündüp ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer, Şam’ın bir bölgesi olan Cabiye’
de bize bir hutbe vererek şöyle konuştu: Rasûlullah (s.a.v.)’in bize söylediği bazı şeyleri size söylemek
üzere aranızdayım. O bize şöyle demişti: “Size ashabımı sonra onların peşinden gelenleri sonra da
onların peşinden gelenlerin yaşantılarını tavsiye ederim bunlardan sonraki nesillerde yalan
yayılacaktır. O derece ki kendisinden yemin etmesi istenmediği halde insanlar yemin edecekler,
şâhidlikleri istenmediği halde insanlar yalan şâhidliği yapacaklardır. Dikkat edin bir erkek bir
kadınla tek başına kalmasın; üçüncüleri şeytandır. İslam cemaatinden ayrılmayın, ayrılıklardan
sakının çünkü şeytan cemaate katılmayıp tek kalanlarla beraberdir. Cemaatten olan iki kişiden
uzaktır. Kim Cennetin en güzel yerlerinden köşk sahibi olmak isterse; İslam cemaatinden
ayrılmasın. Kimi, yaptığı iyilik sevindiriyor ve kötülükleri de üzüyorsa o kimse mü’mindir.” (İbn
Mâce, Fiten: 8)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın yardımı cemaatle beraberdir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizi: Bu hadis hasen garib olup, İbn Abbâs’tan, sadece bu şekliyle rivâyet etmesiyle bilmekteyiz.
Ebû Bekir es SıddÎk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey insanlar; Sizler sadece
kendinizden sorumlusunuz eğer siz doğru yolda iseniz sapıklığa düşenler size hiçbir zarar
veremezler.” Maide 105. ayetini okuyorsunuz, halbuki ben Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu
işittim: “İnsanlar zâlimi ve zulmünü görüp de onu zulümden el çektirmezlerse Allah’ın onların
hepsinin başına bir ceza indirmesi çok yakındır.” (Ebû Dâvûd, Fiten: 1)
Huzeyfe b. el Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Canım, kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki: Mutlaka iyilikleri emredecek ve
kötülüklerden insanları sakındıracaksınız. Böyle yapmaz iseniz Allah size bir ceza gönderiverir de
ona dua edersiniz duanız kabul olunmaz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Canım
kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki: Kıyamet kopmadan önce kendi devlet başkanınızı
öldüreceksiniz ve birbirlerinize karşı kılıç çekeceksiniz, dünyanıza da kötü kimseler varîs
olacaklar.” (İbn Mâce, Fiten: 11; Müslim, Fiten: 4)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Ömer b. Ebû Amr’in rivâyetiyle bilmekteyiz.
Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.) yere batırılan bir ordunun
bahsedince Ümmü Seleme: “Belki o ordudan içersinde zorla oraya katılmış olanlar da vardır,
deyince: Rasûlullah (s.a.v.) onlar niyetlerine göre mahşer yerinde diriltileceklerdir” buyurdu.
(Müslim, Fiten: 2; İbn Mâce, Fiten: 30)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Tarık b. Şihâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bayram hutbelerini namazdan
önceye alan ilk kimse Mervan’dır. Bir adam kalkıp Mervan’a: Sünnete aykırı davrandın” dedi.
Mervan: Ey Falan kimse burada yapılanlar artık bırakıldı” dedi.
Ebû Saîd dedi ki: Bu adam üzerine düşeni yapmıştır. Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu
işittim: “Her kim kötü bilinen bir şeyi görürse ona el atıp onu düzeltsin, buna gücü yetmez ise dili
ile o kötülüğü düzeltmeye çalışsın buna da gücü yetmeyen ise kalbiyle bu işin kötü olduğunu bilsin
ki bu durum imanın en zayıf şeklidir.” (Müslim, İman: 20)
Numân b. Beşîr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ın
çizdiği sınırlara riayet ederek İslam’ı yaşamaya dikkat gösterenlerle riyakarlık ve yağcılıkla Müslüman
geçinenlerin durumu denizdeki bir geminin alt ve üst katını kur’a çekerek paylaşan insanların durumuna
benzer. Bunlardan kimisine geminin alt kısmı kimine de üst kısmı düşer. Aşağıdakiler su almak için
yukarı inip-çıkarlarken yukarıdakilerin üzerlerine su sıçrattılar. Bunun üzerine yukarıdakiler şöyle derler:
“Yukarıya çıkarak bize eziyet etmenize müsaade etmeyeceğiz.”
Aşağıdakiler de şöyle derler: “Biz de geminin alt kısmından bir delik açarak suyumuzu
oradan alırız.”
Eğer üsttekiler, alttakileri yapacakları bu işten el çektirmezlerse hepsi birden boğulup
ölürler, onlara engel olurlarsa hepsi birden kurtulurlar.” (Buhârî, Şerike: 6)
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “En üstün
cihâd zâlim olup haksızlık yapan devlet idarecisine gerçeği söylemektir.” (İbn Mâce, Fiten: 5)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Umâme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Habbab b. Eret (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir gün
namaz kıldı ve o namazı uzattı. Bunun üzerine Ey Allah’ın Rasûlü bu güne kadar kılmadığın uzunlukta
bir namaz kıldın dediler. Rasûlullah (s.a.v.): “Evet bu; korku ve ümid namazı idi. Bu namaziçerisinde ben Allah’tan üç şey istedim ikisini bana verdi; birini vermedi. Allah’tan ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini istedim bunu bana verdi. Düşman güçlerinin ümmetimin
başına musallat olmamasını istedim, bunu da bana verdi. Üçüncü olarak da ümmetimin birbirine
düşürülmemesini istedim bunu bana vermedi” dedi. (Müslim, Fiten: 5)
Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah, yeryüzünü benim için
katladı dürdü büktü bende yeryüzünün doğu ve batı her tarafını gördüm, ümmetimin hükümranlığı ve
saltanatı benim için katlanan ve gösterilen yerlerine kadar ulaşacaktır. Bana iki hazine verildi biri sarı biri
kırmızı Rabbimden ümmetimin umumî kıtlıkla helak etmemesini ve kendilerinden olmayıp onların köklerini
kurutacak haricî (dış düşmanları onların başına musallat kılmamasını istedim. Rabbim ise şöyle buyurdu: “Ey
Muhammed kesinlikle hüküm verdim bu hüküm geri çevrilip değiştirilmez, Ümmetin için sana şu
müjdeyi veriyorum; onları genel bir kıtlıkla helak etmeyecek ve kendilerinden olmayan köklerini
kurutacak bir düşman gücünü onların başına musallat kılmayacağım hatta ümmetine karşı dünyanın
çeşitli bölgelerinden -veya çeşitli bölgeleri arasından- bir araya gelseler bile. Fakat sonunda onlar yani
senin ümmetin birbirini kıracak ve birbirini esir edecektir.” (Müslim, Fiten: 5)
Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle aktarmıştır: Rasûlullah (s.a.v.), bize iki
konudan bahsetmişti birini gördüm diğerini beklemekteyim; Emanetten bahsetmişti ki: Emanet; önceleri
insanların kalblerinin derinliklerine indiğini sonra Kur’ân’ın inip emanet konusunu insanların Kur’ân’dan ve
sünnetten öğrendiklerini haber verip emanetin kalkacağından bahsederek şöyle buyurdu: Kişi uykuya dalacak
kalbinden emanet duygusu yok edilecek ve basit bir nokta gibi iz kalacaktır. Sonra yine uykuya dalacak bu
sefer emanet duygusunun geri kalanı da yok edilerek, çok çalışanın elindeki nasır izi gibi hafif bir iz
kalacaktır. Sanki ayağının üzerinde yuvarladığın ve derinin kabarmasına sebeb olan ateş parçasının meydana
getirdiği iz gibi onu şişkin görürsün fakat içinde bozuk sudan başka hiçbirşey yoktur. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v.) bir çakıl taşı alarak ayağının üzerinden yuvarladı ve şöyle buyurdu: Sonra insanlar
aralarında alışveriş edecekleri hemen hemen hiç kimsenin emaneti yerine getirmeyeceği bir güne
geleceklerdir. Hatta filan oğullarında dürüst bir kişi vardır... denilecek yine kalbinde hardal tanesi kadar
imanı olmayan kişilere ne bahadır bir insan, ne kibar, ne akıllı insan denilecektir.
Huzeyfe şöyle devam etti: Öyle zamanlarda yaşadım ki: O günlerde kiminle alışveriş ettiğime
aldırmazdım. Müslüman ise o kişiyi dini dürüst olmaya sevkederdi. Yahudî ve Hıristiyan ise onunda
başında bulunan devlet gücü ve otoritesi kötülük yapmasına engel olurdu. Ama bugün ise sizden şu birkaç
kişiyle alışveriş yapabilmekteyim. (Buhârî, Rikak: 35; İbn Mâce: Fiten: 27)
Ebû Vakîd el Leysî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Hayber’e çıktığında yoldamüşriklerin silahlarını astıklarını bir ağaç olan “Zat-ü envat” adı verilen bir ağaca uğradı. İnsanlar Ey Allah’ın Rasûlü! Dediler: Onların Zat-ü Envatı olduğu gibi bize de bir “Zat-ü envat” tayin et dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): Sübhanallah dedi. Bu söz Musa’nın kavminin Musaya söylediği: “...Ey
Musa bize O insanların taptıkları tanrıları gibi bir tanrı yap...” (Araf: 138) söze benzedi. Ben canım kudret
elinde olan Allah’a yemin ederim ki: Sizler kendinizden önceki Yahudî ve Hıristiyanların yoluna mutlaka
uyacaksınız.” (Müsned: 20892)
Rasûlullah (s.a.v.) zamanında ay ikiye bölünmüştü de Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştu: “Şâhid olunuz.” (Müslim, Sıfat-ül Münafıkîn: 8)
Huzeyfe b. Üseyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz aramızda kıyameti müzakere
ederken Rasûlullah (s.a.v.) üst kattan bize baktı ve şöyle buyurdu: “On alamet görülmeden kıyamet
kopmayacaktır;
1- Güneşin batıdan doğması,
2- Ye’cûc ve Me’cûc’ün çıkması,
3- Neml sûresinin 82. ayetinde belirtilen Dabbe’nin çıkması,
4- Biri doğuda biri batıda bir diğeri de Arap yarımadasında meydana gelecek yere batma
hadisesi, çöküntüler,
5- Aden’den çıkacak bir ateş ki daima insanlarla beraber olacak, onlarla beraber gelip
gidecek ve onlarla beraber istirahat edecektir. (İbn Mâce, Fiten: 29)
Mahmûd b. Gaylân, Vekî’ vasıtasıyla Sûfyân’dan ve Furat’tan bu hadisin bir benzerini rivâyet edip
ilave olarak “Duman” dedi.
Hennâd, Ebû’l Ahvas vasıtasıyla Furat el Kazzaz’dan bu hadisi Sûfyân’dan Vekî’in rivâyetine benzer
şekilde rivâyet etmiştir.
Mahmûd b. Gaylân, Ebû Davut et Tayalisî vasıtasıyla Şu’be ve Mes’ûdî’den ki bu ikisi Furat el
Kazzaz’dan işitmişlerdir. Abdurrahman’ın Sûfyân’dan ve Furat’tan rivâyeti gibi rivâyet etmişler ve ilave olarak
“Deccâl ve Duman” demişlerdir.
Safiyye (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: İnsanlar bu
beyt’e; Ka’be’ye karşı savaşmaya devam edecekler... Hatta bir ordu savaşmak üzere yola çıkacak çöle
veya bu beldenin çölüne geldiklerinde öndekiler arkadakiler ve ortadakiler hepsi yerin dibine batırılacak
hiçbiri kurtulamayacaktır. Bunun üzerine Ey Allah’ın Rasûlü! O orduya istemeyerek katılanların durumu
ne olacak? Dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Onlar niyetlerine göre diriltileceklerdir” buyurdu. (Müslim,
Fiten: 2)
Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Güneş battığı bir sırada mescide
girdim. Rasûlullah (s.a.v.), oturuyordu, Ey Ebû Zerr buyurdu: Şu güneş nereye gidiyor biliyor
musun? Ben de: Allah ve Rasûlü en iyisini bilir dedim. Bunun üzerine buyurdular ki: Secde etmek
için izin almaya gidiyor ve kendisine izin veriliyor, ve sanki günlerden bir gün geldiğin yerden doğ
denilecek bunun üzerine güneş battığı yerden doğacaktır. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), Yasin sûresinin
38. ayetini okudu: “... O da kendine ait bir yörüngede akıp gider...” Bu okuyuş şekli Abdullah b.
Mes’ûd’un okuyuş şeklidir. (Müslim, Fiten: 13; İbn Mâce, Fiten: 32)
Zeyneb binti Cahş (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir gün
yüzü kızarmış olarak ve üç kere “lailahe illallah” diyerek uykudan uyandı ve şöyle dedi: Yaklaşan bir
bela yüzünden Arapların vay haline... Bu gün Yec’üc ve Mec’üc seddinden şu kadar delik açıldı buyurdu
ve başparmağı ile şehâdet parmağı daire şeklinde bağladı. Zeyneb dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Aramızda
Salih kişiler olduğu halde helak olur muyuz? Dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Evet çirkin haller çoğalırsa”
buyurdular. (Müslim, Fiten: 1; İbn Mâce, Fiten: 13)
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamete yakın zamanlarda yaşları genç hayalleri bozuk bazı kimseler çıkacak bunlar Kur’ân
okuyacaklar fakat okudukları Kur’ân köprücük kemiklerinden aşağı geçmeyecektir. İnsanların en
hayırlısı olan Muhammed (s.a.v.)’in sözlerini söyleyecekler fakat okun yaydan çıktığı gibi İslam
dininden çıkacaklardır.” (Dârimî, Fiten: 22)
Üseyd b. Hudayr (r.a.)’den rivâyete göre: Ensâr’dan bir adam Ey Allah’ın Rasûlü dedi.
Falan kimseye devlet işlerinden görev verdin bana vermedin dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Siz tercihli (torpilli) işleri benden sonra göreceksiniz; havuz başında benimle
buluşuncaya kadar sabredin.” (İbn Mâce, Fiten: 21; Buhârî, Fiten: 2)
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizler
benden sonra torpilli işler ve yadırgayacağınız bir takım işler göreceksiniz Ashab: Bize ne
yapmamızı emredersin? Dediler. Buyurdular ki: Onlara haklarını verin kendinize ait olanı ise
Allah’tan isteyin.” (Buhârî, Fiten: 2; İbn Mâce, Fiten: 21)
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir gün ikindi
namazını ilk vaktinde kıldırıp sonra kalkıp konuşmaya başladı. Kıyamete kadar olacak şeylerden
bildirmedik hiçbir şey bırakmadı. Bu haber verdiği şeyleri ezberleyen ezberledi unutan unuttu.
Söyledikleri arasında şunlar vardı: Dünya yemyeşil çekici ve tatlıdır, Allah sizi dünyaya kendi sistemini
yürütesiniz diye halife olarak göndermiştir ve ne yapacağınızı görmektedir. Dünyaya karşı kadınlara
karşı dikkatli olun bu iki şey sizi Allah’ın yolundan ayırabilir. Söyledikleri şeyler arasında ayrıca
şunlarda vardı: Dikkat edin! Hakkı bilen kişinin söylemesine engel olan şey insanlardan korkusu
olmamalıdır.
Ebû Saîd ağladı ve şöyle dedi: Vallahi bazı şeyler gördüğümüz halde gerçekleri söylemekten
korktuk.
Söyledikleri arasında şunlar da vardı. Dikkat edin! Her zulüm ve haksızlık yapan kimse için
kıyamette yaptığı haksızlık oranına göre bir sancak dikilecektir. Devlet başkanının zulüm ve
haksızlığından daha büyük zulüm ve haksızlık olamaz. Onun sancağı ise arkasına saplanıp dikilecektir. O
günkü ezberlediklerimiz arasında şunlarda vardı: Dikkat edin! Ademoğlu değişik tabakalarda
yaratılmıştır. Onlardan kimi mü’min olarak doğar mü’min olarak yaşar ve mü’min olarak ölür. Bir kısmı
ise kafir doğar kafir yaşar ve kafir olarak ölür. Bir kısmı ise mü’min doğar mü’min olarak yaşar ve kafir
olarak ölür.
Yine bir kısmı kafir doğar, kafir yaşar ve mü’min olarak ölür. Dikkat edin insanlardan kimileri geç
gazâblanıp öfkeden çabucak döner kimileri ise çabucak gazâblanıp çabucak öfkesinden döner hepsi
birbirine karşı bir ibrettir. Dikkat edin! Onlardan kimileri de çabucak gazaba gelip gazabının dinmesi
gecikir. Dikkat edin! Bunlar içerisinde en hayırlı olanı geç gazâblanıp çabucak öfkesini yenendir. Dikkat
edin bunlar içerisinde en şerli olan çabucak gazâblanan ve öfkesini geç yenen kimsedir. Dikkatli olun!
İnsanlar arasında kimileride vardır ki vermesi de istemesi de güzeldir. Yine bu insanlardan bir kısmı da
vardır ki istemesi güzel ödemesi kötüdür. Yine bazıları da ödemesi güzel, istemesi kötüdür. Bunların hepsi
birer ibrettir. Dikkat edin! Onlar arasında istemesi de vermesi de kötü olanlar vardır. Gözünüzü açın onların
en iyileri istemesi de vermesi de güzel olandır. Onların en kötüleri ise istemesi de vermesi de kötü olandır.
Uyanık olun! Gazâb insanın kalbindeki bir kor parçası gibidir. Bu halde insanı görmez misiniz, gözleri
kızarır boyun damarları şişer. Her kim böyle bir durumla karşı karşıya kalırsa sırt üstü toprağa yatsın. Ebû
Saîd dedi ki: Batmak üzere olan güneşe bakıyorduk batıp gitti mi diye; bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: Dikkat edin! Dünyanın geçirdiği ömre karşılık kalan ömrü şu günümüzün geçen zamanına
karşılık kalan kadardır yani güneş batmak üzeredir. Yani kıyamette çok yakındır.” (İbn Mâce, Fiten: 18)
Muaviye b. Kurre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Şam halkı bozulunca sizin orada bulunmanızda hayır yoktur. Ümmetimden bir gurup
Allah’ın yardımı ile gâlibiyeti sürdürecek kıyamet kopuncaya kadar onlara karşı koyanlar onlara
hiçbir zarar veremeyeceklerdir.” (İbn Mâce, Mukaddime: 1)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benden sonra kafirlere
benzeyip birbirinizin boynunu vurmayan.” (Müslim, İman: 29)
Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre; Osman b. Affân’ın öldürülmesiyle sonuçlanan
karışıklıkta şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediğine şâhidlik yaparım: “Öyle bir karışıklık çıkacak
ki oturan kimse ayakta olandan daha hayırlı olacaktır. Ayakta olan yürüyenden daha hayırlı durumdaolacaktır. Yürüyen ise koşan kimselerden daha hayırlı konumda olacaktır.” Saîd şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Evime girip beni öldürmek için elini uzatana ne dersin? Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Adem’in oğlu Habil gibi ol.” (Müsned: 1369)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Habbab b. Eret, Ebû Bekre, İbn Mes’ûd, Ebû Vakîd, Ebû Musa
ve Hareşe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasendir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Karanlık
gecelerin parçaları gibi olan karışıklıklar gelmezden önce hayırlı amellere koşun. O günler gelince
kişi mümin olarak sabahlayıp kafir olarak akşamlar kimileride mümin olarak akşamlayıp kafir
olarak sabaha çıkarlar. O gün insanlar dinlerini dünyalık karşılığında satacaklardır.” (Müslim,
İman: 29; Ebû Dâvûd, Fiten: 1)
Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) bir gece uykusundan uyandı
ve şöyle buyurdu: “Sübhanallah! Bu gece nice karışıklıklar fitneler ve nice hazineler indi fakat
odalarında yatmakta olup bunlardan haberi olmayanları kim uyandıracak? Dünyada nice giysisi
olanlar var ki ahirette çıplaktırlar.” (Buhârî, İlim: 27)
Vâil b. Hucr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kimse Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle
sorarken işittim: “Başımızda bizim haklarımızı vermeyen fakat kendi haklarını bizden isteyen
devlet adamları bulunursa bu konuda ne dersiniz?” Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namaz kılıp
Müslüman oldukları sürece onları dinleyin ve itaat edin herkes kendi işinden dolayı
sorumludur.” (Müslim, Imara: 16)
Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Önünüzde öyle
günler gelecek ki o günlerde ilim ortadan kalkmış olacak ve herç çoğalacaktır.” Ashab: “Ey Allah’ın
Rasûlü! Herç nedir?” Buyurdular ki: “Öldürme hadiseleridir.” (İbn Mâce, Fiten: 26; Dârimî, Mukaddime: 26)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Hâlid b. Velid, Ma’kıl b. Yesâr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu
hadis sahihtir.
Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin arasında
meselelerin halledilmesi için kılıç ortaya konulduğunda kıyamete kadar bir daha
kaldırılmayacaktır.” (Müslim, Fiten: 4)
Ebû Musa (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), Fitne (karışıklık ve anarşi) hakkında
şöyle buyurdu: “Müslümanlar arasında karışıklık çıktığı zamanlarda; yaylarınızı kırın kirişlerinizi kesip
koparın. Evlerinizin içerisine kapanın ve Adem’in oğlu Habil gibi olun.” (Ebû Dâvûd, Fiten: 25; Müslim, İlim: 5)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Abdurrahman b. Servan, Ebû Kays el Evdî’dir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim bir
hadisi size rivâyet edeceğim ki benden sonra hiçbir kimse bu hadisi Rasûlullah (s.a.v.)’den işitmiş olarak
rivâyet edemez. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şunlar kıyametin alametlerindendir. İlmin
ortadan kalkıp cahilliğin ortalığı kaplaması, zinanın yaygın hale gelmesi, içkilerin bol miktarda
içilmesi, kadın nüfusunun çoğalıp erkeklerin azalması hatta elli kadına bir erkek düşecek hale
gelmesi.” (İbn Mâce, Fiten: 25; Müslim, İlim: 5)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yeryüzünde Allah Allah
diyen kalmayıncaya kadar kıyamet kopmayacaktır.” (Müslim, İman: 6)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben kıyametle yan yana
gönderildim, Ebû Dâvûd, şehâdet parmağı ile orta parmağını gösterdi. Birinin diğerinden fazlalığı
da bir şey mi sayılır sanki...” (İbn Mâce, Fiten: 25)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ayakkabıları kıldan
yapılmış bir topluma savaş açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır ve siz yüzleri deriyle kaplanmış
kalkana benzeyen bir milletle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır.” (İbn Mâce, Fiten: 36; Buhârî, Cihâd: 94)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kisra yokolunca başka kisra gelmeyecek kayser yok olunca başka kayser gelmeyecektir. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; onların tüm mal varlıkları Allah yolunda
harcanacaktır.” (Buhârî, Cihâd: 92; Müslim, Fiten: 11)
14 asır önceki iki büyük devletin başkanları söyleniyor; O gün için İran en süper güç olup
başında kisra denilen hükümdar bulunuyor yine süper devlet durumunda olan Rum hükümdarlarına
da Kayser deniyordu. O gün her iki süper devlette hezimete uğradı ve onların hazineleri İslam
ordularına harcanmıştı...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet
kopmazdan önce Hadremevt veya Hadramevt yakınlarından bir ateş çıkacak ve insanları
çevresinde toplayacaktır. Ashab, Ey Allah’ın Rasûlü! Bize o zaman neyi tavsiye edersin dediler.
Şam’a gidin buyurdular.” (Müslim, Fiten: 14)
Tirmizî: Bu konuda Huzeyfe b. Esîd, Enes, Ebû Hüreyre ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet
edilmiştir. Bu hadis İbn Ömer rivâyeti olarak hasen garib sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her biri
Peygamber olduğunu iddia eden otuz kadar yalancı ve Deccâl çıkmadıkça kıyamet
kopmayacaktır.” (Ebû Dâvûd, Fiten: 1)
Tirmizî: Bu konuda Câbir b. Semura, İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.
Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetimden bazı guruplar müşriklere katılıp putlara tapmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Aynı
zamanda ümmetimden otuz yalancı ortaya çıkacak ve her biri Peygamber olduğunu iddia
edecektir. Halbuki ben Peygamberlerin sonuncusuyum benden sonra Peygamber
olmayacaktır.” (Ebû Dâvûd, Fiten: 1)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle
buyurduğunu işittim: “En hayırlı insanların bulunduğu asır benim bulunduğum asırdır sonra
onlardan sonra gelenler, sonra yine onlardan sonra gelenlerdir. Bunların ardından çok yiyip
içmeden dolayı etlenip yağlanıp şişmanlayarak semiren ve semirmeyi seven ve şâhidlik istenmeden
şâhidlik yapan bir toplum gelecektir.” (Müslim, Fedail-üs Sahabe: 52)
Tirmizî: Muhammed b. Fudayl bu hadisi böylece A’meş’den, Ali b. Müdrik’den, Hilâl b. Yesaf’tan
rivâyet etmiştir. Hadis hafızlarından pek çok kişi bu hadisi A’meş’den, Hilâl b. Yesaf’tan rivâyet ediyor ve
senedinde Ali b. Müdrik’i zikretmemişlerdir. Husayn b. Hureys, Vekî’ vasıtasıyla A’meş’den Hilâl b. Yesaf’tan, Imrân b. Husayn’dan bu hadisin
benzerini bize aktarmıştır. Bu rivâyet bence Muhammed b. Fudayl’in rivâyetinden daha sağlamdır. Bu hadis başka
şekillerde de Imrân b. Husayn’dan rivâyet edilmiştir.
Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin en
hayırlısı gönderildiğim asırda yaşayan Müslümanlardır. Sonra onları takip eden asırlardaki
yaşayanlardır. Imrân üçüncü asrı zikredip zikretmediğini hatırlamıyorum. Sonra bir takım insanlar
ortaya çıkacak şâhidlikleri istenmediği halde şâhidlik yapacaklar ve böylelikle hainlik edecekler dekendilerine itimat edilmeyecek çok
yaygınlaşacaktır.” (Müslim, Fedail-üs Sahabe: 52)
Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benden sonra
oniki idareci gelecek.” Câbir diyor ki; sonra birşey daha söyledi fakat ben anlıyamadım ve yanımdaki
kişiye sordum. Dedi ki: “Hepsi de Kureyş’dendir.” (Ebû Dâvûd, Mehdî: 2)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Küreyb, Ömer b. Ubeyd’in babasından, Ebû Bekir b. Ebû
Musa’dan, Câbir b. Semure’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Yine bu hadis başka bir şekilde Câbir b.
Semure’den rivâyet edilmiştir. Bu hadis Ebû Musa’nın Câbir b. Semure’den rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.
Bu konuda İbn Mes’ûd ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ömer b. Hattâb’a kendi
yerine geçecek birini tayin etsen denildi o da şöyle cevap verdi: Ben yerime birini tayin etsem bu
uygundur çünkü Ebû Bekir kendisinden sonrası için birini tayin etmişti. Şayet yerime birini tayin
etmez isem bu da mümkündür. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) yerine birisini tayin etmemiştir.” (Müslim,
Imara: 1)
Tirmizî: Bu hadis biraz uzuncadır ve sahihtir. İbn Ömer’den değişik şekillerde de hadis rivâyet
edilmiştir.
Sefine (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ümmetim arasında gerçek halifelik otuz sene olacaktır bu müddetten sonra iş hükümdarlık
sistemine geçecektir.” Sefine bana dedi ki: Ebû Bekir, Ömer ve Osman’ın halifelik sürelerini ve Ali’nin
halifelik süresini hesapla... Hesapladık otuz sene olarak bulduk. Saîd dedi ki: Bunun üzerine ona
Emeviler hilafetin kendilerinde olduğunu iddia ediyorlar dedim. Dedi ki: Zerkaoğulları denilen Emeviler;
yalan söylüyorlar onlar halifelik değil hükümdarlık yapıyorlar ve hükümdarlığın da en kötüsünü
yapıyorlar dedi.” (Müsned: 20910)
Tirmizî: Bu konuda Ömer, Ali’den şu söz rivâyet edilmiştir: “Peygamber (s.a.v.), halifelik
konusunda bir söz söylememiştir.” Bu hadis hasendir. Pek çok kimse bu hadisi Saîd b. Cem’han’dan rivâyet etmişlerdir. Bu hadisi
sadece onun rivâyetiyle bilmekteyiz.
Habib b. Zübeyr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. ebû’l Hüzeyl’den
işittim şöyle diyordu: Rabia kabilesinden bazı kişiler Amr b. Âs’ın yanında bulunuyorlardı. Bu arada
Bekir b. Vâil kabilesinden bir kimse Kureyş yaptığı işlerden vazgeçmelidir. Değilse Allah bu iktidarı
Kureyş’in dışında başka bir Arap toplumuna verecektir. Dedi. Bunun üzerine Amr b. As şöyle dedi:
Söylediğin çıkmadı çünkü Ben; Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: Kureyş hayır ve şer yani
cahiliye ve İslam dönemlerinde kıyamete kadar her zaman idareci durumundadırlar.” (Müsned: 18140)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen
garib sahihtir.
Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetim için tek
korkum sapık ve saptırıcı devlet adamlarının çıkmasıdır. Sevbân Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle
buyurduğunu da söyledi: Ümmetimden bir cemaat Allah’ın emri tahakkuk edinceye kadar bâtıla
galebe çalarak hak üzere devam edeceklerdir. Onları yardımsız bırakanlar onlara zarar
veremeyeceklerdir.” (Müslim, Imara: 44)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Ali b. el Medînî’den işittim
şöyle demişti: Peygamber (s.a.v.)’in “Ümmetimden bir cemaat hak üzere olmaya devam edecektir.”
Hadisi Ali’ye hatırlatılınca dedi ki: “Onlar hadisle uğraşan ve ona göre yaşayan kimselerdir.”
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ehli
beytimden ismi ismime benzeyen bir kişi Arapların başına geçip idarelerini eline alıncaya kadar
dünyanın sonu gelmeyecektir.” (Ebû Dâvûd, Mehdi, 7)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Ebû Saîd, Ümmü Seleme ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ehli
beytimden ismi ismime benzer bir kişi iş başına geçecektir.” Âsım diyor ki: Ebû Salih, Ebû
Hüreyre’nin şöyle dediğini bize aktardı: “Dünyanın bir günlük ömrü kalmış olsa bile o kimsenin başa
geçmesi için Allah o günü uzatır.” (Ebû Dâvûd, Mehdî: 7)
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre şöyle demiştir: Peygamberimizden sonra bir olay
çıkacağından korktuk ve Rasûlullah (s.a.v.)’e sorduk, buyurdular ki: “Ümmetimin arasında Mehdî
çıkacaktır, beş veya yedi veya dokuz (şüphe eden râvî: Zeyd’tir) yaşayacaktır. Ebû Saîd diyor ki: “Bu
müddet nedir?” Diye sorduk. Rasûlullah (s.a.v.) “Senedir” buyurdu, ve şöyle devam etti: “Bir kimse o
mehdîye gelecek ve Ey Mehdî bana ver bana ver diyecek mehdî de onun elbisesinin eteğiyle
taşıyabileceği kadar eteğini dolduracaktır.” (Ebû Dâvûd, Mehdî, 7)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ebû Saîd’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Ebû’s Sıddîk en
Nacî’nin ismi Bekir b. Amr’dır. Bekir b. Kays da denilmektedir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), insanlar arasında
kalkıp Allah’a layık olduğu şekilde övgüde bulunduktan sonra Deccâl’den bahsederek şöyle buyurdu: “Ben sizi ondan önemle sakındırıyorum her Peygamber de kavmini ondan sakındırmıştı. Fakat ben hiçbir Peygamberin kavmine söylemediği bir sözü söyleyeceğim;
Onun tek gözlü olduğunu biliyorsunuz, O bu haliyle tanrılık iddiasında bulunacak halbuki
Allah tek gözlü değildir.
Zührî diyor ki: Bana Ömer b. Sabit el Ensârî bildirdi ona da Peygamberin
ashabından biri bildirmiş: Rasûlullah (s.a.v.) o gün onları Deccâl fitnesinden sakındırırken şöyle
buyurmuştu: Biliyorsunuz ki sizden hiçbiriniz ölmeden önce Rabbini asla göremeyecektir. O
Deccâl’ın iki gözü arasında kafir yazılıdır. Onun amelinden hoşlanmayanlar bu yazıyı
okuyacaktır.” (Müslim, Fiten: 20; Ebû davud, Melahım: 14)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Deccâl, Medîne’ye gelecek
fakat melekler tarafından korunduğunu görecekler Taun ve Deccâl inşallah Medîne’ye
giremeyecektir.” (Müslim, Fiten: 21; Buhârî, Fiten: 27)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Fatıma binti Kays, Üsâme b. Zeyd ve Semure b. Cündüp’den ve
Mıhcen’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İmân,
Yemenlilerdedir, küfür doğu tarafındandır. Vakar ve tevazu koyun sahiplerinindir. Övünme ve
gösteriş çadır ve at sahibi kişilerindir. Deccâl geldiğinde Uhud’un arkasına vardığında melekler
onun yüzünü Şam’a doğru çevirecekler ve orada yok olup gidecektir.” (Müslim, Fiten: 21; Buhârî, Fiten:27)
Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes’den işittim, Rasûlullah (s.a.v.)’in
şöyle buyurduğunu aktardı: “Her Peygamber; Ümmetini tek gözlü yalancıdan sakındırmıştır. Dikkat
edin o tek gözlüdür sizin rabbiniz tek gözlü değildir. Onun iki gözü arasında kafir yazılıdır.” (Ebû
Dâvûd, Melahım: 14; Buhârî, Fiten: 27)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şu anda bu bölgede
yaşayan kimselerden yüz yıl içinde kimse kalmayacaktır.” (Ebû Dâvûd, Melahım: 18; Müslim, Fedail-us
Sahabe: 53)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer, Ebû Saîd ve Büreyde den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasendir.
Abdurrahman b. Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), hayatının
son günlerinde bir gece bize yatsı namazını kıldırdı ve selam verince şöyle buyurdu: “Şu gecenizi
görüyormusunuz? Bundan yüz sene sonra bugün şu toprağın üzerinde olanlardan hiç kimse
hayatta kalmayacaktır.” İbn Ömer diyor ki: İnsanlar yüz seneye dair bu hadisleri rivâyet ederlerken
Rasûlullah (s.a.v.)’in bu sözü hakkında yanlış yorumlara düştüler. Halbuki Rasûlullah (s.a.v.) bu
hadisinde sahabe asrının sona ereceğini söylemek istemiştir.” (Ebû Dâvûd, Melahım: 18; Müslim, Fedail-us Sahabe: 53)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Rüzgara
sövmeyin hoşlanmadığınız bir şeyle karşılaştığınızda şöyle dua edin: Ey Rabbimiz! Bu rüzgarın
hayrını getireceği şeylerin hayrını, ne ile emredildiyse onun da hayrını senden diler, bu rüzgarın
şerrinden getireceği şeylerin şerrinden, ne ile emredildiyse onun da şerrinden sana
sığınırız.” (Müsned: 20414)
Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mü’minin
kendisini küçük düşürmesi uygun değildir.” Ashab o kendini nasıl küçük düşürür diye sordular.
Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: “Altından kalkamayacağı sıkıntılı işlere kendini sokar.” (İbn
Mâce, Fiten: 21)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kardeşin zâlim de olsa
mazlumda olsa ona yardım et. Bunun üzerine biz Ey Allah’ın Rasûlü! Mazluma yardım etmeyi
bildik ama zâlime niçin ve nasıl yardım edeceğiz? Buyurdular ki: Ona zulümden el çektirirsin ona
yapacağın yardım işte budur.” (Ebû Dâvûd, Melahım: 17; Buhârî, Mezâlim: 4)
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’ın babasından rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle
buyurduğunu işittim: “Sizler Allah tarafından yardım görecek muzaffer olacak ve ganimetlere sahip
olacaksınız ve size ülkelerin kapıları açılacaktır. Sizden her kim bu günlere ulaşırsa Allah’a karşı
sorumluluk bilinci içersinde olup yolunu yordamını Allah’ın kitabıyla bulsun ve her zaman iyi ve
doğru olanları emretsin, kötülüklerin her türlüsünden de sakındırsın. Kim bile bile benim
hakkımda yalan yere hadis uydurursa veya yalan olan şeyleri aktarırsa Cehennem’deki yerine
hazır olsun.” (İbn Mâce, Mukaddime: 5; Müslim, Mukaddime: 2)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ömer (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’in fitne
konusunda söylediği bir şey kimin ezberinde vardır dedi. Huzeyfe ben dedi ve şöyle konuştu:
Kişinin ailesi, malı, çocuğu ve komşusuyla sınanması ve denenmesidir ki kıldığı namazı, orucu,
verdiği sadakası ve iyilikleri emredip kötülüklerden sakındırması bu fitneye keffâret olabilir.
Ömer: Sana bunu sormuyorum deniz dalgaları gibi olacak büyük fitneden soruyorum dedi.
Huzeyfe: Ey Mü’minlerin Emîrî seninle o fitne arasında kapalı bir kapı vardır dedi. Ömer; O kapı
açılacak mı? Yoksa kırılacak mı? Diye sordu. Huzeyfe kırılacaktır dedi. Ömer: O halde kıyamete
kadar kapanmayacaktır, dedi. Ebû Vâil Hammad’ın rivâyetinde şöyle diyor: Mesrûk’a bu kapıyı
Huzeyfe’ye sor dedim. O da sordu da Huzeyfe o kapı Ömer’dir, dedi.” (Müslim: İman: 51)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Ka’b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bizim yanımıza geldi biz
beş ile dördün toplamı olan dokuz kişiydik bunların beşi; Arap dördü acemden idi. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular
ki: Dinleyin! Benden sonra bir kısım idarecilerin geleceğini işittiniz mi? Kim onların yanına girer onları
destekler ve yalanlarını doğru kabul eder onların haksızlıklarında onlara yardım ederse benden değildir. Bende
ondan değilim bu tip kimseler havuz başında bana yaklaşamayacaklardır. Her kim de onların yanına girmez
onlarla ilişki içersinde olmaz onların yaptıkları haksızlıklarında onlara yardım etmezse ve yalan söylediklerini de
kabul etmezse o kimse benden, ben de ondan sayılırım ve bu kimse havuz başında bana yaklaşacaktır. (Nesâî,
Biat: 36)
Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir. Bu hadisi Mis’ar’ın rivâyeti olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Harun dedi ki: Muhammed b. Abdulvehhab, Sûfyân’dan, Ebû Husayn’dan, Şa’bî’den, Âsım el Adevî’den,
Ka’b b. Ucre’den bu hadisin bir benzerini bana aktarmıştı. Yine Harun diyor ki: Muhammed, Sûfyân’dan,
Zübeyd’den, İbrahim’den (Nehaî değil) Ka’b b. Ucre’den, Mis’ar’ın rivâyetinin bir benzerini bana aktarmıştır.
Bu konuda Huzeyfe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların
üzerine öyle bir zaman gelecek ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda dirençli davranıp
müslümanca yaşayan kimse avuç içerisinde ateş tutan kimse gibi olacaktır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizi: Bu hadis bu şekliyle garibtir.
Ebû Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den duyduğum bir
hadisle Allah, Beni Cemel vakasına katılmaktan korudu. Kisra ölünce Rasûlullah (s.a.v.), yerine kim
geçirildi diye sordu “Kızını” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Başlarına bir
kadını idareci olarak geçiren bir toplum asla kurtuluşu elde edemeyecektir.” Ebû Bekre şöyle
devam etti: “Âişe, Basra’ya gelince Rasûlullah (s.a.v.)’in bu sözünü hatırladım ve bu hadisle Allah
beni bu hâdiselere karışmaktan korumuş oldu.” (Nesâî, Kudad: 8)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) oturmakta olan bazı kimselerin
başında durdu ve şöyle buyurdu: Dikkatlice dinleyin sizin iyilerinizi ve kötülerinizden ayırıp size
bildireyim mi? Herkes sustu Rasûlullah (s.a.v.), bu sözü üç kere tekrarladı. Bir adam evet ey Allah’ın
Rasûlü! bizim hayırlı ve şerli olanlarımızı bize bildir dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “İyi olanınız iyiliği umulan ve kötülüğünden emin olunan kişidir. Kötü olanınız da iyiliği
umulmayan ve kötülüğünden de emin olunmayan kişidir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), minberin üzerinde
doğruldu ve doğu tarafını işaret ederek, işte bu taraf fitnelerin karışıklıkların yeridir, güneşin
doğduğu yer veya şeytanın güneşe tapanları saptırdığı yön demek istediler.” (Buhârî, Fiten: 16;
Müslim, Fiten: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ümmü Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Başınıza bazı
idareciler gelecek onların bazı yaptıklarını hoş görecek bazısından da hoşlanmayacaksınız reddeden kişi
kendisini kurtarır, hoşlanmayan kişi rahat ve huzura erer fakat razı olup onlara uyan kimseler zarar
görürler. Denildi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! onlara karşı savaşmalı değilmiyiz? Rasûlullah (s.a.v.); “Namaz
kıldıkları sürece hayır” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Sünnet: 21)