İlim

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah kime hayır dilerse dini konularda onu bilgili ve anlayışlı kılar.”
(Dârimî, Mukaddime: 16)
Tirmizî: Bu konuda Ömer, Ebû Hüreyre ve Muaviye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim din ilmini tahsil için yola koyulur ve her sebebe başvurursa Allah Cennete varan yolu onun için kolaylaştırır.”
(Müslim, Zikir: 17; Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kime öğrendiği dini ilim sorulursa o da çeşitli sebeblerden dolayı o bilgisini gizlerse kıyamet günü o kimseye ateşten bir gem vurulacaktır.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 24; Ebû Dâvûd: İlim: 17)
Bu konuda Câbir ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasendir.

Ebû Harun el Abdî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Saîd’den bazı şeyler öğrenebilmek için onun yanına gelirdik; o da bize şöyle derdi: Rasûlullah (s.a.v.)’in tavsiyesi üzere hoş geldiniz, çünkü; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar, siz ashabımın bilgi sahibi âlim kimselerine uyacaklardır. Size yeryüzünün değişik bölgelerinden din öğrenmek için Müslümanlar geleceklerdir. Onlar size geldiklerinde onlara iyi ve hayırlı tavsiyelerde bulununuz.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 17)
Tirmizî: Ali, Yahya b. Saîd’in şöyle dediğini belirtti: Şu’be Ebû Harun el Abdî’yi hadis konusunda zayıf kabul ederdi. Yahya b. Saîd diyor ki: İbn Avn, Ebû Harun el Abdî’den ölünceye kadar hadis rivâyet etmiştir. Ebû Harun’un ismi Imara b. Cüveyn’dir.

Abdullah b. Amr b. As (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah ilmi insanların kafalarından söküp çıkaracak kaldıracak değildir. Fakat ilmi, ilim adamlarını ortadan kaldırmak suretiyle kaldıracaktır. Sonuda hiç âlim kalmayacak ve insanlar cahil bilgisiz kimseleri kendilerine önder lider ve kurtarıcı seçecekler ve onlara dini ve ilmi meseleler soracaklar onlar da cahilce fetva vererek hem kendileri sapıtmış hem de başkalarını saptırmış olacaklardır.”
(Müslim, İlim: 5; İbn Mâce, Mukaddime: 1)
Bu konuda Âişe ve Ziyâd b. Lebid’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Aynı hadisi Zührî, Urve’den, Abdullah b. Amr’dan ve Âişe’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir.

Ebân b. Osman’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Zeyd b. Sabit günün ortasında Mervan’ın yanından çıktı bu saatte onu kendisine bir şey sormak için çağırmıştır dedik, kalkıp kendisine sorduk evet dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim şeylerden sordu. Ben de Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim: “Bizden bir hadis işiten ve onu hafızasında tutarak başkasına aktaran kişinin Allah yüzünü ak etsin. Nice illim yüklenen kişiler vardır ki bazen onu kendisinden daha anlayışlı birisine aktarabilir. Çoğu zaman da ilim yüklenen kimse kendisi dirayetli olmaz.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 1)
Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Muâz b. Cebel, Cübeyr b. Mut’ım, Ebû’d Derdâ ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Zeyd b. Sabit hadisi hasendir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Allah bizden herhangi bir şeyi işiten ve işittiği gibi de tebliğ edip başkalarına aktaran kişinin yüzünü Allah ak etsin. Çünkü tebliğ edilen kişi benden işiterek tebliğ edenden daha anlayışlı ve kavrayışlı olabilir.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 1)
Bu hadis hasen sahihtir. Abdulmelik b. Umeyr bu hadisi Abdurrahman b. Abdullah’tan rivâyet etmiştir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim bilerek bana ait imiş gibi bir sözü söylerse Cehennem’deki oturacağı yere hemen hazırlansın.”
(Buhârî,İlim: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17)

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bana ait imiş gibi, bir sözde yalan söylemeyin kim benden olmayan bir şeyi bendenmiş gibi yalan olarak söylerse Cehenneme girer.”
(Buhârî, İlim: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17)
Bu konuda Ebû Bekir, Ömer Osman, Zübeyr, Saîd b. Zeyd, Abdullah b. Amr, Enes, Câbir, İbn Abbâs, Ebû Saîd, Amr b. Abese, Ukbe b. Âmir, Muaviye, Büreyde, Ebû Musa el Gafıkî, Ebû Umâme, Abdullah b. Amr, el Mukanna’ ve Evs es Sekafî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Ali hadisi hasen sahihtir.
Abdurrahman b. Mehdî diyor ki: Mansur b. Mu’temir; Küfelilerin en sağlam kişilerindendir. Vekî’ise şöyle diyor: Rıb’î b. Hıraş İslam konusunda hiçbir yalan söylememiştir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim benden olmadığı halde bana ait imiş gibi yalan söylerse –zannedersem kasıtlı olarak dedi- Cehennem’deki evine hemen hazırlansın.”
(Buhârî, İlim: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Zührî’nin, Enes’den rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Enes’den değişik biçimde de rivâyet edilmiştir.

Muğîre b. Şu’be (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim yalan olduğunu bildiği halde benden bir hadis anlatırsa iki yalancıdan biri kendisidir.” (Müslim, Mukaddime: 17; İbn Mâce, Mukaddime: 27)
Bu konuda Ali b. ebî Tâlib ve Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Şu’be bu hadisi Hakem’den, Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan, Semure’den rivâyet etmiştir. A’meş ve İbn ebî Leylâ ise Hakem’den, Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan ve Ali’den rivâyet etmişlerdir. Abdurrahman b. ebî Leylâ’nın Semure’den rivâyeti hadisçiler yanında daha sahihtir.
Tirmizî: Ebû Muhammed, Abdullah b. Abdurrahman’a Peygamber (s.a.v.)’in: “Kim yalan olduğunu bildiği halde benden bir hadis anlatırsa iki yalancıdan birisidir.” Bu hadisi hakkında şöyle sordum: “Bir hadisi senedinin yanlış olduğunu, bildiği halde rivâyet eden kişinin Peygamberin bu hadisine girmesinden korkulur mu? Yahut herkes tarafından mürsel olarak rivâyet edilen bir hadisi müsned olarak rivâyet etse veya senedini değiştirse bu hadisin hükmüne girer mi? Şöyle cevap verdi: “Hayır, fakat bir kimse bir hadis rivâyet ettiği zaman Peygamber (s.a.v.)’den o hadisin aslı bilinmediği halde onu yine rivâyet ederse; bu hadisin hükmüne girmesinden korkarım.”

Ebû Rafî (r.a.)’den rivâyete göre, -başkaları bu hadisi merfu olarak rivâyet ettiler şöyle demiştir: “Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış durumda iken, bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken) bulmayayım.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 2; Ebû davud, Sünnet: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bazıları bu hadisi Sûfyân’dan ve İbn’ül Münkedir’den mürsel olarak Sâlim b. Ebî’n Nadr vasıtasıyla Ubeydullah b. ebû Rafî’den ve babasından rivâyet etmişlerdir. Sûfyân b. Uyeyne bu hadisi tek olarak rivâyet ettiği zaman Muhammed b. Münkedir’in rivâyetiyle Sâlim b. ebû’n Nadr’ın rivâyetini birbirinden ayırırdı. Bir arada rivâyet ettiğinde de böylece iki senedi birleştirerek rivâyet ederdi. Ebû Rafî, Peygamber (s.a.v.)’in azâd ettiği kölelerdendir ve ismi “Elsem”dir.

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.)’den hadisleri yazmak hususunda izin istedik fakat (Kur’ân ile karışabilir tehlikesinden dolayı) bize izin verilmedi.”
(Müslim, Zühd: 17)
Tirmizî: Bu hadis başka bir şekilde de Zeyd b. Eslem’den de rivâyet edilmiş olup Hemmâm da kendisinden rivâyet etmiştir.

Hemmâm b. Münebbih (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Hüreyre’nin şöyle söylediğini işittim: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından hiçbir kimse benim kadar hadis rivâyet etmiş değildir. Ancak Abdullah b. Amr bunun dışındadır çünkü o yazıyordu ben ise yazmıyordum.”
(Buhârî, İlim: 17; Dârimî, Mukaddime: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benden bir ayet kadar bile olsa başkalarına aktarınız. İsrail oğullarından da ibretli şeyleri aktarınız bir sakınca yoktur. Ancak kim bilerek benden olmayan bir şeyi bana ait imiş gibi söyler ve aktarırsa Cehennem’deki yerine hemen hazırlansın.”
(Buhârî, Enbiya: 52)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Muhammed b. Beşşâr, Ebû Âsım vasıtasıyla Evzâî’den, Hassân b. Atıyye’den, Ebû Kebse es Selulî’den ve Abdullah b. amr’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır ki bu hadis hasen sahihtir.

Mes’ûd el Bedrî (r.a.)’den rivâyete göre: “Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek kendisinden binek hayvanı istedi ve şöyle dedi: Hiç bir şeyim kalmadı ne yaparsan yap. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), falana git buyurdu. Adam o kimseye gitti, O da ona binek temin etti. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kim bir hayra sebeb olursa o hayrı yapanın -veya yerine getirenin- sevâbı kadar sevap vardır.”
(Müslim, Imara: 27; Ebû Dâvûd, Edep: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Amr eş Şeybânî’nin ismi Sa’d b. İyas’tır. Ebû Mes’ûd el Bedrî’nin ismi ise Ukbe b. Amr’dır.
Hasan b. Ali el Hallâl, Abdullah b. Nümeyr vasıtasıyla A’meş’den, Ebû Amr eş Şeybânî’den ve Ebû Mes’ûd’tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup “O hayrı yapanın sevâbı kadar” diyerek hadisin sözlerinde şüphe etmedi.

Ebû Musa el Eş’ari’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sevap kazanmak için her konuda aracı olunuz. Allah, Peygamberinin dilinden dilediği hükmünü verecektir.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 72; Müslim: Birr: 61)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Büreyd’in künyesi Ebû Bürde’dir Küfeli olup hadis konusunda güvenilir bir kişidir. Kendisinden Şu’be, Sevrî ve İbn Uyeyne hadis rivâyet etmiştir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Haksız yere öldürülen hiçbir insan yoktur ki onun kanından günahından suçundan Adem’in ilk oğluna bir pay çıkmış olmasın. Çünkü öldürme işini ilk olarak ortaya çıkaran o’dur.”
Abdurrezzak hadiste geçen “esennel katle” yerine “sennel katle” demiştir ki mana aynıdır.
( Buhârî, Enbiya: 17; Müslim, Kasame: 7)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla A’meş’den bu senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmış ve “sennel katle” demiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim bir hidayete çağırıp o yolda çığır açarsa kendisine uyanların sevâbı kadar sevap ona verilecektir ve onların sevaplarından da hiçbir şey eksiltilmeyecektir. Her kim de bir sapıklığa çağırır ve o yolda bir çığır açarsa kendisine uyanların günahı da aynen kalır eksilmez.”
(Müslim, İlim: 6)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Cerir b. Abdullah (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim hayırda bir çığır açar ve bu çığırda kendisine uyulursa kendi sevâbı ile birlikte kendisine uyanların sevapları kadar sevap alacaktır bu arada diğer uyan kimselerin sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir. Kimde kötü bir çığır açar ve bu çığırda kendisine uyulursa kendi günahı ile birlikte kendisine uyanların günahlarından hiçbir şey eksiltilmeksizin hepsinin günahı kadar günah kazanacaktır.”
(Müslim, İlim: 6)
Bu konuda Huzeyfe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Irbad b. Sariye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir gün sabah namazından sonra son derece tesirli bir va’z verdi de bu va’zın tesirinden gözler yaşardı kalpler ürperdi Ashabtan bir kişi: Bu öğütler vedalaşan bir kimsenin öğütleri gibidir o halde bize neyi tavsiye ederseniz Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: “Allah’a karşı her zaman ve her zeminde sorumluluk bilinci içerisinde olmayı Allah’tan gelen her şeyi dinleyip itaat etmeyi idareciniz durumunda olan kimse Habeşli bir köle bile olsa onu bile dinleyip itaat ediniz. İçinizde yaşayacak olanlar benden sonra pek çok ayrılık ve anlaşmazlıklara şâhid olacaklardır. Dinde yeri olmayan fakat dindenmiş gibi gösterilmeye çalışan şeyleren sakınıp uzak durunuz çünkü onlar sapıklıktır. Sizden kim bu dönemlere ulaşırsa benim sünnetime ve doğru yolda olan Hülefai Raşîdinin sünnetine sıkıca sarılsın. Bu yolda sabredip dişinizi sıkınız.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 7)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Sevr b. Yezîd, Hâlid b. Ma’dan’dan, Abdurrahman b. Amr b. es Sülemî’den Irbad b. Sariye’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Hasan b. Ali el Hallâl ve pek çok kişi şöyle derler: Ebû Âsım, Sevr b. Yezîd’den, Hâlid b. Ma’dan’dan, Abdurrahman b. Amr es Sülemî’den, Irbad b. Sariye’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır.

Amr b. Avf el Müzenî (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Bilâl b. Hârise: “Bil bakalım” buyurdu. Bunun üzerine Bilâl: “Neyi bileyim? Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Benden sonra sünnetimden kaldırılan bir sünneti kim ihya edip ortaya çıkarırsa ona o sünnetle amel edenler kadar sevap vardır. Amel edenlerin sevapları da hiç eksiltilmez ve her kim de, Allah ve Rasûlünün razı olmadığı sonradan çıkan bidat denilen bir sapıklığı ortaya çıkarırsa o kimseye o bidatle amel edenlerin günahları da birlikte yazılır ve onların günahlarından da hiçbir şey eksiltilmez.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 7)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizi kendi halinize bıraktığım sürece siz de beni bırakınız. Size bir şeyler duyurduğumda onu benden alınız. Çünkü sizden öncekiler peygamberlerine çok soru sormaları ve peygamberlerinin buyrukları üzerinde ihtilaf etmelerinden dolayı helak olup gitmişlerdir.”
(Buhârî, İ’tisam: 17; Müslim, Hac: 27)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Pek yakında insanlar develerini koşturarak ilim arayacaklar fakat Medîne âlimlerinden daha bilgili kimseler bulamayacaklardır.”
(Müsned: 7639)
Tirmizî: Bu hadis İbn Uyeyne hadisi olarak hasendir. İbn Uyeyne’den “Medîne âlimi” sözü hakkında şöyle dediği rivâyet edilmektedir. Bu kimse “Mâlik b. Enes” olabilir. İshâk b. Musa dedi ki: İbn Uyeyne’den işittim şöyle diyordu: Bu Medîne âlimi: Ömerî Abdulaziz b. Abdullah ez Zahid’tir. Yahya b. Musa’dan işittim şöyle derdi: Abdurrezzak der ki: O kimse Mâlik b. Enes olabilir. Ömerî = Abdulaziz b. Abdullah olup Ömer b. Hattâb’ın oğludur.



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler