Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her
kim mal bırakırsa o mal varislerindir. Kim de yoksul ve muhtaç kişiler bırakırsa o kişilerin bakımı
bana aittir.” (Müslim, Feraiz: 4)
Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Sizler Nisa süresi 12. ayeti olan:
“Yapacağınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra...” ayetini okuyorsunuz Rasûlullah (s.a.v.),
vasiyetten önce borcun ödenmesine hüküm vermiştir. Ana baba bir kardeşler mirstan pay alırlar.
Kişi anne baba bir olan kardeşinden miras alır. Babadan bir olan kardeşlerinden değil.” (İbn Mâce
Vesâyâ: 46; Dârimî, Feraiz: 17)
Tirmizi: Bündar, Yezîd b. Harun vasıtasıyla Zekeriyya b. ebî Zaide’den, Ebû İshâk’tan, Hâris’den ve Ali’den
geçen hadisi bize aktarmışlardır.
Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Seleme oğullarına ben hasta iken
Rasûlullah (s.a.v.), beni ziyarete gelmişti. Ben de Ey Allah’ın Peygamberi dedim. Malımı çocuklarım arasında
nasıl bölüştüreyim? Bana hiçbir cevap vermedi sonra Nisa sûresi 11. ayet nazil oldu: “Allah size
çocuklarınızın alacağı miras hakkında şunu emreder: Erkek, iki kadının hissesine eşit bir miktar alacaktır,
kadın mirascılar ikiden fazla iseler, onlara ana babanın geride bıraktıklarının üçte ikisi verilecektir. Kadın
sadece bir tane ise, onun yarısını alacaktır. Ölenin anne ve babasına gelince, geride çocuk bırakması
durumunda her birinin altıda bir hissesi vardır. Ama hiç çocuk bırakmamışsa ve anne babası da mirascısı ise,
annesi üçte birini alacaktır, geri kalan ise babanın olacaktır. Eğer ölenin erkek ve kız kardeşleri varsa, o zaman
annesine altıda bir verilecektir. Bütün bu paylaştırmalar, ölenin yaptığı vasiyyet ve borçların ödenip yerine
getirilmesinden sonra olacaktır. Ana-babalarınıza ve çocuklarınıza gelince, hangisinin sizin bırakacağınız
fayda ve imkanlara daha layık olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından kararlaştırılmış paylardır.
Şüphesiz Allah herşeyi bilen, yaptığını yerli yerince yapandır.” (Dârimî, Feraiz: 5; Buhârî, Feraiz: 12)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mirastan payı
olanların hisselerini sahiplerine ulaştırın, artanını en yakın erkek kişinindir.” (Dârimî, Feraiz: 28; İbn
Mâce: Feraiz: 10)
Abd b. Humeyd, Abdurrezzak vasıtasıyla Ma’mer’den, İbn Tavus’tan, babasından, İbn Abbâs’tan
bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bazıları bu hadisi İbn Tavûs’tan ve babasından mürsel olarak rivâyet
etmektedirler.
İmrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Adamın biri Rasûlullah (s.a.v.)’e
gelerek şöyle demişti: “Oğlum öldü onun mirasından bana ne düşer? Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Senin
hissen altıda birdir” buyurdu. Adam dönüp giderken çağırdı ve; “Sen asabe olduğun için sana altıda
bir daha vardır” buyurdu. Yine adam dönüp giderken; “Sonuncu altıda bir verilen bahşiş falan
olmayıp oda senin hakkındır, onu da yiyebilirsin buyurdular.” (Dârimî, Feraiz: 10; Ebû Dâvûd: Feraiz:
6)
Kabîsa b. Zûeyb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir nine; annenin annesi veya
babanın annesi Ebû Bekir’e gelerek; Oğlumun oğlu ve kızımın oğlu öldü, Kur’ân’da ölen
torunumdan miras hakkım olduğu bana bildirildi dedi. Ebû Bekir (r.a.) şöyle konuştu: Kur’ân’dasenin hakkın olan bir pay göremiyorum. Rasûlullah (s.a.v.)’in de sana bir pay verdiğini
işitmedim. Bazı kimselerden bu konuyu soruşturacağım ve sana cevap vereceğim dedi. Sorduğu
kimselerden Muğîre b. Şu’be: Rasûlullah (s.a.v.)’in nineye altıda bir verdiğine şâhidlik edince,
senden başka bunu kim işitti diye sordu. Muğîre: Muhammed b. Mesleme dedi. Bunun üzerine
Ebû Bekir, Nineye altıda bir hisse verilmesine karar verdi, daha sonraları başka bir nine Ömer’e
bu konuda fetva sormak üzere gelmişti.” (Ebû Dâvûd, Feraiz: 5; Dârimî Feraiz: 19)
Sûfyân diyor ki: Ma’mer bu hadiste Zührî’den bana ilave olarak rivâyet etti. Ben bu ilaveyi
Zührî’nin kendisinden ezberlemedim. Fakat Ma’mer’den ezberlemiş bulunuyorum o ilave şudur: Ömer şöyle
demiştir: “O altıda bir hisse iki nine birlikte bulunursanız ikinizin; tek kişi olursa o kişiye aittir.”
Ebû Ümâme b. Sehl b. Huneyf (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb,
Ubeyde’ye şöyle yazıp göndermişti: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah ve onun Peygamberi,
varisi olmayan kimsenin varisidir. Dayı da varisi olmayan kimsenin varisidir.” (İbn Mâce, Feraiz: 10)
Tirmizî: Bu konuda Âişe ve Mıkdam b. Madi’kerib’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dayı,
varisi olmayan kimsenin varisidir.” (İbn Mâce, Feraiz: 10)
Tirmizi: Bu hadis hasen garibtir.
Bazı rivâyet edenler bu hadisi mürsel olarak rivâyet edip senedinde “Âişe’den” dememişlerdir.
Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı dayının mirası konusunda ihtilaf ettiler. Bazıları dayı, teyze ve halaya miras hakkı
tanımakta Zevil erham (yakın akrabalar)ı varis kılma konusunda ilim adamlarının çoğunluğu bu hadise
dayanarak yakın akrabaya mirastan pay ayırmaktadırlar. Zeyd b. Sabit ise bu yakın akrabalara mirastan hak
tanımakta kalan mirası Beytülmâle aktarmaktadır.
Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in azâd ettiği kölelerden biri hurma
dalından düşüp ölmüştü. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bakınız bu kimsenin bir
varisi var mıdır? Onlar da “Hayır” dediler. Rasûlullah (s.a.v.):”Onun mallarını köyünün halkından
bir kısmına verin” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Feraiz: 12; Dârimî, Feraiz: 31)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bir adam öldü azâd
ettiği köleden başka da varîs bırakmadı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) onun mirasını azâd
ettiği o kölesine verdi.” (Dârimî, Feraiz: 9)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda ilim adamlarının görüşü şöyledir: Bir kişi ölür, geride
mirasçısı kalmaz ise o kişinin mirası Müslümanların devlet hazinesine intikal eder.
Usame b. Zeyd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman, kafire; kafir de Müslüman’a mirasçı olamaz.” (Dârimî, Feraiz: 29; Buhârî, Feraiz: 25)
Saîd b. Müseyyeb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ömer; şöyle demişti: “Diyet
baba tarafından akraba üzerinedir. Dolayısıyla kadın kocasının diyetinden miras olarak hiçbirşey alamaz.”
Bunun üzerine Dahhâk b. Sûfyân el Kilâbî, Rasûlullah (s.a.v.)’in “Üşeym ed Dababî’nin karısına kocasının
diyetinden miras ver” diye kendisine mektupla bildirdiğini Ömer’e bildirdi. (Dârimî, Feraiz: 36)