Dua - 1. Kısım

Numân b. Beşîr (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Duâ ibadettir.” Sonra mü’min sûresi 60. ayetini okudu: “Ama Rabbiniz buyuruyor ki: “Bana duâ edin, duânızı kabul edeyim. Şüphesiz ki, bana kulluk etmekten ululuk taslayarak çekinenler, aşağılık bir halde Cehenneme gireceklerdir.”
(İbn Mâce, Dua: 27)

Ebû Musa el Eşarî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir savaşta idik. Savaşı bitirince Medîne’ye döndük insanlar tekbir getirerek seslerini yükselttiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rabbiniz sağır değildir. Uzakta da değildir; O her yerdedir.”
Ebû Musa dedi ki: Ey Abdullah b. Kays! Sana Cennetin hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi? “La havle vela kuvvete illa billah.”
(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! İslamın nafile ibadetleri bana ağır geldi, devamlı yapabileceğim bir şey ver ki ona sarılayım” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dilin devamlı olarak Allah’ı hatırlayarak ıslak kalmalı.”
(İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el Hudrî (r.anhüma)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Bir gurup insan bir yerde toplanıp Allah’ı gündemde tutmak için onun dinini öğrenmeye çalışırlarsa melekler onların etrafını çevirir. Allah’ın rahmeti onları kaplar ve üzerlerine huzur iner Allah onları kendi huzurundaki melekler yanında anar.”
(İbn Mâce, Edeb: 27)

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
Muaviye bir gün mescide çıktı ve toplu halde olan bir guruba sizi burada oturtan sebeb nedir? diye sordu. Onlar da: “Allah’ın verdiği nimetleri hatırlayıp onu daima gündemde tutmak ve onun rızasını kazanmak için dinimizi öğrenmek için oturuyoruz” dediler. Muaviye: “Allah hakkı için sizi burada oturtan sebep bu mudur?” dedi. Onlar da: “Vallah’i sadece bu sebeple burada oturmaktayız” dediler. Muaviye: Dikkat ediniz sizi töhmet ettiğimden dolayı sizden yemin istemiş değilim. Rasûlullah (s.a.v.)’e karşı benim yakınlık derecemde olup ta kendisinden benden daha az hadis rivâyet eden yoktur. Rasûlullah (s.a.v.), ashabından meydana gelmiş bir topluluğun yanına çıkmış ve: “Sizi bu toplulukta oturtan sebep nedir?” diye sormuştu. Onlar da şöyle demişlerdi: “Allah’ı hatırlayıp ona hamdetmek ve bizi İslam üzere hidayet ettiği için ve bize lutfuyla muamele ettiği ve bize her türlü nimetleri verdiği için hamdedip şükretmek için oturduk.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah hakkı için sizi oturtan sebep sadece bu mudur?” Onlar da: “Allah hakkı için bizi oturtan sebep budur” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Dikkat ediniz size karşı bir töhmetten dolayı sizden yemin istemiş değilim. Ne varki Cibril bana geldi ve meleklere karşı Allah’ın sizinle övündüğünü bildirdi.”
(Müslim, Zikir: 27; Nesâî, Adab-ül Kudat: 17)
Tirmizi: Bu hadis hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir topluluk ki bir yerde oturur ve orada Allah’ı hatırlamazlar ve peygamberine salavat getirmezlerse o toplantı onların günahlarını artırıp onlara vebal olur. Allah dilerse onlara azab eder, dilerse onları bağışlar.”
(Müsned: 9213)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadis başka şekillerde de yine Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

Câbir (r.a.), Peygamber (s.a.v)’in şöyle dediğini işitmiştir:
“Her bir Müslüman, Allah’a duâ ettikçe Allah onun dileğini yerine getirir ve benzeri bir kötülüğünü ondan siler. Bu duâ günah için ve akraba ile bağını koparmak için olmadığı sürece böylece devam eder.”
(Müsned: 14350)
Tirmizi: Bu konuda Ebû Saîd ve Ubâde b. Sâmit’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.), duâda ellerini kaldırdığı zaman onları yüzüne sürmedikçe indirmezdi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Sizden birinizin duâsı acele etmediği ve duâ ettim fakat benim duâm kabul edilmedi demediği takdirde kabul edilecektir.”
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) akşamleyin şöyle buyurmuştur:
“Biz ve tüm evren Allah sayesinde akşama ulaştı. Eksiksiz tüm övgüler O Allah’a mahsustur. Ondan başka ilah yok sadece tek olarak o var onun ortağı da yok.” Râvî diyor ki: Bu konuda şöyle söylediğini de zannediyorum: “Evren tümüyle onundur. Her türlü eksiksiz övgüler ona aittir. O’nun her şeye gücü yeter. Ey Allah’ım senden bu gece ve sonraki gecelerin hayrını dilerim. Bu gece ve sonraki gecelerin şerrinden de sana sığınırım. Tembellikten ve ihtiyarlığın bunaklığından, Cehennem ve kabir azabından da sana sığınırım.” Sabaha çıktığında da aynen bu duâyı okurdu: “Biz ve tüm evren Allah’ın sayesinde sabaha ulaştık eksiksiz övgüler Allah’adır...” diye.
(Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) ashabına duâ öğretir ve şöyle buyururdu:
Sabahladığınızda şöyle deyin: “Allah’ım senin izin ve yardımınla sabahladık ve akşamladık ve yine senin izin ve yardımınla yaşar ve ölürüz, dönüşümüzde sanadır. Akşama çıktığınızda da aynı şekilde: “Allah’ım senin izin ve yardımınla akşama çıktık ve sabahladık ve yine senin iznin ve yardımınla yaşar ve ölürüz, dönüşümüzde sanadır.”
(İbn Mâce, Dua: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir: Ey Allah’ın Rasûlü! Sabah ve akşam söyleyeceğim bir şeyi bana öğret. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu:
De ki: “Hiç kimsenin bilemeyeceği ve olup biten her şeyi bilen sensin. Gökleri ve yeri yaratan sensin. Her şeyin ve herkesin hayatını programlayan ve sahibi sensin. Senden başka gerçek ilah olmadığına ben şâhidlik ederim. Benliğimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve şirkinden sana sığınırım.” Rasûlullah (s.a.v.): “Sabah akşam ve yatağına uzandığında bunları söyle” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Sana yatacağında söyleyeceğin bazı duâlar öğreteyim mi? Onları söylediğin gece ölürsen fıtrat üzere tertemiz ölürsün, sabaha çıkarsan hayır kazanmış olarak sabahlamış olursun; “Allah’ım irademi sana teslim ettim yönümü sana çevirdim senden korkup seni isteyerek işlerimi sana bıraktım sırtımı sana dayadım senden kaçıp kurtulmak ancak sana dönmekle mümkündür. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere iman ettim.” Berâ diyor ki: “Ben gönderdiğin Rasûle dedim...” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) göğsüme vurdu ve; “gönderdiğin peygambere” de buyurdu.
(Buhârî, Vudu: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Berâ’dan değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Mansur b. Mu’temir, Sa’d b. Ubeyde’den, Berâ’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Fakat şu ilaveyi yapmıştır: “Yatağına girdiğinde ve abdestli olduğun halde”

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yatağına girdiğinde şöyle duâ ederdi:
“Bizi yedirip doyuran bizi içirip kandıran, ihtiyaçlarımızı gideren ve bizi meskenlerimizde barındıran Allah’a hamdolsun. İhtiyaçlarını karşılayacak kimsesi olmayan ve barınak yeri olmayan nice kimseler vardır.”
(Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), uyumak istediği zaman elini başının altına koyar ve şöyle derdi:
“Allah’ım kullarını mahşerde topladığın veya mahşerde kaldırdığın gün beni azabından koru.”
(Müsned: 22160)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) herhangi birimiz yatacağında bize şöyle dememizi emrederdi:
“Allah’ım Ey göklerin ve yerlerin Rabbi, bizim ve her şeyin rabbi, taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’ân’ı indiren! Her şerlinin şerrinden sana sığınırım ki her şeyin iradesi senin elindedir. Önce sensin senden önce hiçbir varlık yoktur. Ahir olan sensinsenden sonra hiçbir varlık yoktur. Zahir olan sensin senin üzerinde hiçbir varlık yoktur. Bâtın sensin senin ötende hiçbir şey yoktur. Benim borçlarımı ödettir ve beni fakirlikten kurtar.”
(Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
“Biriniz yatağından kalkıp tekrar oraya döndüğünde elbisesinin eteğiyle yatağın içersini üç kere çırpıp temizlesin çünkü kendisinden sonra o yerini kimin işgal ettiğini bilemez. Yattığı zamanda şöyle desin: Ey Rabbim senin adınla yatağa yanımı koydum ve senin vereceğin güç kuvvet ve izinle o yataktan yanımı kaldıracağım. Eğer ruhumu tutarsan ona rahmet et. Şayet ruhumu alıp götüreceksen Salih kullarını muhafaza ettiğin yerde ruhunu muhafaza et.” Uyandığında da şöyle desin: “Vücuduma sıhhat ve afiyet veren Allah’a hamdolsun. Ruhumu bana geri çeviren ibadet ve kulluk yapmama izin veren Allah’a hamdolsun.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu konuda Câbir ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasendir. Bazıları bu hadisi rivâyet edip şöyle demiştir: “Elbisesinin bir parçasıyla yatağını çırpıp temizlesin.”

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yatağına yatacağı zaman avuçlarını bir araya getirir onlara üfürerek o ikisi içerisine İhlas, Felak ve Nas sûrelerini okur sonra o avuç içleriyle vücudunun ulaşabileceği kadar yerlerini sıvazlardı. Bu işe başından ve yüzünden başlar ve bunu üç sefer yapardı.
(Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Fatıma, un öğütmekten dolayı ellerinin kabarmasından şikayette bulundu.” Ben de: “Babana git ve bir hizmetçi iste” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dikkat ediniz! İkiniz için de hizmetçiden daha faydalı bir şeyi size göstereyim mi? Yatağınıza girdiğinizde otuz üç kere elhamdülillah, otuz üç kere subhanallah, otuz dört kere de Allahü ekber dersiniz.” Bu hadis buradakinden uzuncadır.
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: İbn Avn rivâyeti olarak bu hadis hasen garibtir.

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İkiözellik vardır ki kim bunlara devam eder ve müslümanca hayatını devam ettirerek ölürse Cennete girer. Dikkat edin bu iki şey çok kolaydır. Fakat bunları yapan çok azdır. Her namazın arkasından on sefer “sübhanallah” on sefer “Elhamdülillah” on sefer “Allahuekber” demek.” Rasûlullah (s.a.v.), bu on sayısını eliyle gösterdi. İşte bunlar günde beş vakit namazda söylendiği takdirde yüz elli eder. Allah iyiliklere bir’e on verdiği için terazide binbeşyüz eder. İkinci özellik: Yatacağınız zaman otuz üç “Sübhanallah” otuz üç “Elhamdülillah” otuz üç “Allahuekber” ki yüz eder. Bu dilde yüz fakat terazide bindir. Hangi biriniz bir gece ve gündüzde iki bin beş yüz günah işler? Bunun üzerine Ashab: “Bu kadar şeyi, nasıl çekebiliriz” dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Şeytan gelir ve namazdan çıkıncaya kadar o kimseyi falan kimseyi ve filan işi hatırla der bu yüzden tesbih çekmeyi belki yapamaz yine yatacağında şeytan gelir uyuyuncaya kadar ona bazı şeyleri hatırlamaya devam eder de o kişide bunları söylemeden uyur kalır.
(İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27)

Ka’b b. Ucre (r.a.)’den, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Farz namazların sonunda söylenmesi gereken bazı tesbihat vardır ki onları yapanlar zararda değillerdir. Her namazın arkasında otuz üç sefer “Sübhanallah” otuzüç sefer “Elhamdülillah” otuz dört sefer “Allahuekber” demek.
(Müslim, Mesacid: 27; Nesâî, Sehv: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Her farz namazın sonunda otuz üç kere “Sübhanallah” otuz üç kere “Elhamdülillah” otuz dört kere “Allahuekber” demekle emrolunduk. Ensâr’dan bir kişide rüyasında gördü ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) size farz namazlardan sonra otuz üç sefer sübhanallah, otuzüç sefer elhamdülillah otuz dört seferde Allahuekber demeyi emretti mi? O da: “Evet” dedi. Ravi diyor ki: Bu syıları sonunda getireceğiniz tehlille beraber yirmibeş de yapabilirsiniz. Ertesi gün bunu Rasûlullah (s.a.v.)’e haber verdi de Rasûlullah (s.a.v.): “Öyle de yapabilirsiniz” buyurdu.
(Müsned: 20617)

Ubâde b. Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Her kim geceleyin herhangi bir sebeple uyanır da şu duâyı yaparsa duâsı mutlaka kabul edilir. “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Ancak tek ilah olan Allah vardır. O'nun ortağı da yoktur. Her şey O'nundur ve O'nun her şeye gücü yeter. O Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih edip büyük kabul ederim. Her türlü eksiksiz övgüler O'na aittir. O'ndan başka hiçbir gerçek ilah yoktur. Ancak O vardır. O Allah en büyüktür. Her türlü güç ve kuvvet O'nundur” der ve sonra: “Rabbim beni bağışla der veya dilediği duâyı yaparsa duâsı kabul olunur. Sonra biraz daha gayret edip abdest alır ve namaz kılarsa namazı da mutlaka kabul edilir.”
(Buhârî, Cuma: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Rabia b. Ka’b el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.)’in kapısının yanında geceler ve onun abdest suyunu verirdim. Geceleyin uzun zaman boyunca: “Semiallahü limen hamideh: Allah kendisini öven ve hamdeden kimsenin bu sözünü de diğer tüm sözlerini işittiği gibi işitti ve işitmektedir.” Sözü ile “Elhamdülillahi rabbil alemîn (Eksiksiz tüm övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur)” Sözünü uzun süre söylediğini işitirdim.
(Müslim, Salat: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), uyumak istediğinde:
“Allah’ım senin isminle ölür ve dirilirim. (uyur ve uyanırım) Uyandığımda ise: “Benim canımı aldıktan sonra dirilten (uyuduktan sonra uyandıran) Allah’a hamdolsun. Ölümden sonra dirilip dönüşümüz onun huzurunadır.”
(Buhârî, Deavat: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

Abdullah b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), gece namaza kalktığında şöyle derdi:
“Allah’ım sana hamdolsun sen göklerin ve yerin nurusun tüm övgüler sana mahsustur. Gökleri ve yerleri ayakta tutan sensin övülmeye layık olan sadece sensin. Sen göklerin ve yerin ve her ikisi arasındaki tüm şeylerin hayatlarını düzene koyansın. Sen gerçek ilahsın senin va’din de mutlaka gerçekleşecektir. Sana kavuşmakta mutlaka olacaktır. Cennet gerçektir. Cehennem gerçektir. Kıyamet muhakkak gerçekleşecektir. Allah’ım tüm irademi sana teslim ettim sana inandım sana güvenip dayandım ve daima sana yöneliyorum senin verdiğin güç ve kuvvetle düşmanlarla mücadele ediyorum ve sadece senin hükmüne müracaat ediyorum. İşlediğim ve işleyeceğim gizli ve açık tüm günahlarımı bağışla. Benim kulluk yapacağım tek ilahım sensin senden başka ilah yoktur.”
(Buhârî, Cuma: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)

Ebû Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah (s.a.v.) gece namazına hangi duâ ile başlardı diye sordum, Âişe’de dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) gece namazınakalktığında namazına şu duâ ile başlardı: (Bizim bugün sübhaneke diye okuduğumuz duâ yerine okuduğu duâ) “Allah’ım! Ey Cebrail, Mikail ve İsrafil’in rabbi, ey göklerin ve yeryüzünün yaratıcısı, herkesin bilemeyeceği gayb denilen bilgileri ve bilinen her şeyi bilen Allah’ım. Kulların anlaşmazlığa düştükleri her konuda aralarında sen hüküm vereceksin. Doğru diye ortaya atılan tüm ihtilaflardan beni uzak tut ve izninle doğruya ilet. Çünkü sen dosdoğru yolun sahibisin.”
(Müslim, Salat-ül Müsafirin: 27; Nesâî, Kıyam-ül Leyl: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), namaza kalktığı zaman şöyle derdi:
“Yönümü, yerleri ve gökleri yaratan Allah’a samimi bir şekilde yönelttim. Ve ben müşriklerden değilim. Benim namazım ve tüm kulluklarım, ölümüm ve diriliğim Alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Böyle olmam bana emredildi ve ben Müslümanlardanım. Allah’ım hükümdar sensin, senden başka hükümdar yoktur. Sen benim hayatımı programlayansın. Ben de senin kulunum. Ben nefsime zulmettim, günahlarımı itiraf ettim. Benim tüm günahlarımı bağışla gerçekten günahları bağışlayan sensin. Beni en güzel ahlaklı olmaya yönelt gerçekten sen ahlakın en güzeline yöneltirsin. Benden kötülükleri gider çünkü kötülükleri ancak sen giderirsin. Sana iman ettim sen ne yüce ve ne büyüksün, senden bağışlanma diler ve sana yönelirim. Rükû’a vardığında ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğildim sana inandım irademi sana teslim ettim. Kulağım gözüm iliklerim kemiklerim ve tüm sinirlerim sana olan sevgi ve korku ile saygı halindedir.” Başını rükû’dan kaldırdığı anda ise şöyle derdi: “Ey Rabbim gökler, yerler ve her ikisi arasındaki mesafeler dolusu ve dilediğin şeyler dolusu kadar hamd sanadır.” Secdeye vardığında ise: “Allah’ım sadece sana secde ettim, sana inandım, irademi sana teslim ettim. Yüzüm, kendisini yaratıp şekil veren kulak ve göz verene secde etti. Her şeyi en güzel şekliyle yaratan Allah güzellerin güzeli ve ne mübarektir.” Sonra teşehhüd oturumu ve selam arasında da şöyle derdi: “Allah’ım öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi, gizli ve aşikar olarak yaptığımı senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla, öne geçiren ve geri bırakan sensin senden başka gerçek ilah yoktur.”
(Nesâî, İftitah: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), farz namazı kılmak için kalktığında ellerini omuz hizasına kadar kaldırır, okumasını bitirince aynı şekilde ellerini omuz hizasına kadar kaldırırdı. Rükû’dan kalktığı zaman da aynısını yapardı. Oturduğu anda hiçbir şekilde elini kaldırmazdı iki secdeyi yaptıktan sonra kıyama kalkacağında aynı şekilde ellerini kaldırır ve tekbir alırdı. Tekbirden sonra namaza başlarken şu duâ ile başlardı:
“Yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a samimiolarak yönelttim ben müşriklerden değilim. Benim namazım tüm kulluğum hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle söylemek ve yaşamakla emrolundum ve ben Müslümanlardanım. Allah’ım sen gerçek hükümdarsın. Senden başka gerçek ilah yoktur ancak sen varsın seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Benim Rabbim sensin ben senin kulunum benliğime zulmettim. Günahımı itiraf ediyorum. Günahlarımın tümünü bağışla çünkü senden başka günahları bağışlayacak kimse yoktur. Beni en güzel ahlaka yönelt senden başka güzel ahlaka yöneltecek yoktur. Kötülükleri benden uzaklaştır, senden başka kötülükleri uzaklaştıracak yoktur. Her türlü emrine hazır vaziyetteyim senden başkasına kul köle olmam ben senin sayende varım ve sana dönmüşüm senden kurtuluş ve kaçış ancak sana dönmekle mümkündür. Senden bağışlanmamı ister ve sana yönelirim.” Sonra Kur’ân’dan dilediği kadar okurdu. Rükû’a vardığında ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğilirim, Sana iman eder irademi sana teslim ederim Sen benim hayatımı programa alansın. Kulağım gözüm iliklerim ve kemiklerim sana olan sevgi ve korku ile saygı halindedir. Sen tüm âlemlerin rabbisin.” Rukû’dan başını kaldırdığında ise şöyle derdi: “Allah, kendisini öven ve hamdeden kimsenin bu sözünü de diğer tüm sözlerini işittiği gibi işitti ve işitmektedir” der ve şunu ilave ederdi: “Allah’ım, Ey Rabbimiz! Gökleri ve yer dolusu ve dilediğin şeyler dolusu kadar hamd sanadır.” Secdeye vardığında ise: “Ey Allah’ım sadece sana secde ederim sana inanırım irademi sana teslim ederim. Benim Rabbim sensin yüzüm beni yaratan bana göz kulak verene secde etti. her şeyi en güzel şekliyle yaratan Allah güzellerin güzeli ve ne mübarektir.” Namazını bitirip namazdan ayrılacağında ise şöyle derdi: “Allah’ım öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi gizli ve açık olarak yaptığım tüm günahlarımı bağışla. Benim gerçek ilahım sensin, senden başka gerçek ilah yoktur.”
(Nesâî, İftitah: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), geceleyin Kur’ân’dan secde ayetini okuduğunda şöyle derdi: “Yüzüm kendisini yaratana, güç ve kuvvetiyle kulak ve göz verene secde etti.”
(Nesâî, Tatbik: 27)

Ümmü Seleme (r.a.)’den rivâyete göre: Peygamber (s.a.v), evinden çıkarken şöyle duâ ederdi:
“Allah’ın adıyla... Allah’a güvenip Allah’a dayandım. Ey Allah’ım hak yolundan ayağımın kaymasından sapıklığa düşmekten zulmetmekten ve zulme uğramaktan, cahillik etmekten ve bize karşı cahillik edilmesinden sana sığınırım.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her kim bir toplantıda oturup orada fazla boş sözler konuşursa o toplantıdan kalkmazdan önce: Allah’ım seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına ancak senin gerçek ilah olduğuna şâhidlik ederim. Senden bağışlanmayı ister tevbe eder sana yönelirim” derse o toplantıda meydana gelen hataları bağışlanır. (Müsned: 10012)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Berze ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garib sahihtir. Onu Süheyl’in rivâyeti olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Bir toplantıda Rasûlullah (s.a.v.)’in kalkmazdan önce yüz kere şu duâyı yaptığı sayılırdı: “Rabbim beni bağışla tevbemi kabul buyur şüphesiz sen tevbeleri kabul eden ve günahları bağışlayansın.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. İbn ebî Ömer, Sûfyân vasıtasıyla Muhammed b. Suka’dan bu senedle mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), sıkıntılı anlarda şöyle duâ ederdi:
“Allah’tan başka gerçek ilah yoktur o yücedir ve halîmdir. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. O büyük arşın sahibidir. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Göklerin ve yerin Rabbi odur, kerim olan arşın da rabbidir.”
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

Havle binti Hakîm es Sülemiyye (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Her kim bir konaklama yerine iner de şu duâyı okursa oradan ayrılıncaya kadar kendisine hiçbir şey zarar veremez: “Allah’ın yarattığı mahlukatın şerrinden, Allah’ın eksiksiz tam ayetlerine sığınırım.”
(Müslim, Zikr: 27; ibn Mâce, Tıp: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Abdullah b. Sercis (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir yolculuğa çıktığında şöyle derdi:
“Allah’ım yolculukta arkadaş sensin çoluk çocuğumuza da sen vekilsin. Allah’ım yolcuğun sıkıntılarından sana sığınırım. Dönüşün zorluklarından ve kötülüklerinden de sana sığınırım. Allah’ım yolculuğumuzda bizim arkadaşımız ol çoluk çocuğumuza da vekil ol, bolluktan sonraki darlıktan, mazlumun bedduâsından, mal ve çoluk çocukta kötü görüntü ve kötü neticelerden sana sığınırım.”
(Müslim, Hac: 27; ibn Mâce, Duâ: 17)

Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), bir seferden döndüğünde şöyle derdi:
“Dönenler, tevbe edenler, İbadet edenler ve Rabbimize hamdedenleriz.”
(Müsned: 17746)

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Peygamber (s.a.v), bir yolculuktan döndüğü vakit şehrin binaları gözüne görünmeye başladığı vakit orduyu hızlandırırdı. Eğer bir binit üzerinde ise Medîne sevgisinden dolayı binitini hızlandırırdı.”
(Buhârî, Hac: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

İbn Ömer: Yolculuğa çıkmak isteyen bir kimseye şöyle derdi: “Yaklaş bana seni Rasûlullah (s.a.v.)’in bizi uğurladığı gibi uğurlayayım; Dinini, Allah’a olan sorumluluğunu ve işlerinin sonunun iyi olmasını Allah’a emanet ederim.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Sâlim rivâyeti olarak bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, adamın biri: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben yolculuğa çıkmak istiyorum. Bana tavsiyede bulun” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a karşı sorumluluk bilincini elden bırakma her türlü yüksek yerlere çıkarken tekbir getir.” Adam dönüp gidince Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım yeryüzünü dür uzakları yakın eyle ve yolculuğunu kolay kıl.”
(İbn Mâce, Cihâd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ali b. Rabia (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
Ali (r.a.)’yi gördüm, binmesi için kendisine bir binit getirilmişti. Ayağını üzengiye koyduğu an üç sefer “Bismillah” dedi. Bineğin sırtına oturup doğrulunca da “Elhamdülillah” dedi ve Zuhruf sûresi 13. 14. ayetini okudu: “Bize bu biniti veren Allah ne yücedir. O bu imkanı bize vermeseydi biz onu kullanamazdık. Doğrusu dönüp dolaşıp yine ona varacağız.” Sonra üç sefer “Elhamdülillah” dedi. Üç sefer “Allahuekber” dedi ve şu duâyı okudu: “Ey Rabbim ne yücesin sen. Ben kendime zulmettim beni bağışla. Günahları bağışlayan sadece sensin sen. Sonra güldü bunun üzerine ben: Ey Mü’minlerin emiri neden güldün? Şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.)’i görmüştüm benim yaptığımı yaptı ve gülümsedi. Ben de niçin güldün? Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Şöyle buyurdu: Allah kulunun: “Rabbim günahlarımı bağışla günahları senden başkası bağışlayamaz” demesinden hoşlanır.
(Ebû Dâvûd, Cihâd: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Kabul edilecek üç duâ vardır: “Mazlum, haksızlık gören kimse, misafir ve yolculuk yapan kimse, anne babanın çocuğuna yaptığı duâ.”
(İbn Mâce, Duâ: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) rüzgarın şiddetli estiğini görünce şöyle derdi: “Allah’ım bu rüzgarın hayrını taşıdığı şeylerin hayrını ve gönderdiği şeyin hayrını senden ister. Bu rüzgarın şerrinden, taşıdığı şeyin şerrinden ve gönderildiği şeyin şerrinden sana sığınırım.”
(Müslim, Salat-ül İstiska: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
İnsanlar ilk meyveyi elde ettikleri zaman onu Rasûlullah (s.a.v.)’e getirirlerdi. Rasûlullah (s.a.v.) bunu eline aldığı zaman şöyle duâ ederdi: “Allah’ım meyvelerimizi bereketli kıl, memleketimizi de bereketli kıl, ölçeklerimizi de bereketli kıl. Allah’ım! İbrahim senin kulun, dostun ve peygamberindir. Ben de senin kulun ve Peygamberinim. Onun Mekke hakkında yaptığı duânın benzerini ben de Medîne için yapıyorum.” Ebû Hüreyre dedi ki: “Sonra Peygamber (s.a.v), orada bulunan en küçük çocuğu çağırır ve o meyveyi ona verirdi.”
(Müslim, Hac: 27; İbn mace, Menasik: 17)

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Ben ve Hâlid b. Velid, Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber Meymûne’nin yanına girdik Meymûne bize bir süt kabı getirdi. Rasûlullah (s.a.v.) ondan içti. Ben O’nun sağındaydım. Hâlid ise solundaydı. Rasûlullah (s.a.v.), bana: “İçme sırası senindir. Ancak istersen bu hususta Hâlid’i kendine tercih edebilirsin” buyurdu. Ben de: “Senin artığın süt için başkasını kendime tercih edemem” dedim. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah bir kimseye bir şey yedirirse Allah’ım bu yiyeceği bize mübarek kıl ve bize bundan hayırlısını yedir” desin. Allah kime de süt içirirse: “Allah’ım bu sütü bize faydalı kıl ve bundan bize bol ver” desin. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Sütten başka hem yiyecek hem de içeceğin yerini tutan bir şey yoktur.” (İbn Mâce, Etıme: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in önünden sofra kaldırıldığında şöyle duâ ederdi:
“Eksiksiz tüm övgülerin hepsi en iyileri sanadır. Ya Rabbi! Sen mübareksin her şey senden istenir ve tüm yarattığın nimetlere her zaman muhtacız.”
(Buhârî, Etıme: 27)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
“Horoz ötmesini işittiğiniz vakit Allah’ın lutfundan isteyiniz, çünkü horoz bir melek görmüştür. Eşeğin anırmasını işittiğiniz vakit taşlanmış şeytandan Allah’a sığınınız. Çünkü eşek şeytanı görmüştür de ondan anırmıştır.”
(Buhârî, Bed-ül Halk: 27; Müslim, Zikr: 17)

Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Kim: “Büyükler büyüğü Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse kendisi için Cennet’te bir hurma ağacı dikilir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“İki kelime vardır ki, dilde hafif terazide ağır ve Rahman olan Allah’a da pek sevimlidir. Kendisine layık övgülerle Allah yücedir ve eksiksizdir en büyük Allah ne yücedir.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Her kim günde yüz kere Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ancak Allah vardır, O tektir. Onun ortağı yoktur. Saltanat O’nundur, hamd ona mahsustur. Hayat verip öldüren O’dur, ve ‘onun her şeye gücü yeter” derse on köle hürriyetine kavuşturma sevâbı verilir ayrıca yüz sevap yazılır, yüz günahı silinir. Bu okuduğu şey o gün boyunca akşama kadar şeytandan korunma olur. Bundan daha fazlasını birkimse yapmadıkça ondan fazla sevap kazanamaz.
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu senedle şöyle de rivâyet edilmiştir: “Kim günde yüz kere Allah’ı hamdiyle tesbih ederim derse denizin köpükleri kadar bile olsa günahları silinir.”

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim sabah ve akşam yüz kere Allah’ı hamdiyle tesbih ederim derse, onun söylediği kadar veya onu geçen kişiden başkası kıyamet gününde sevap olarak onu geçemez.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Kim, sabah namazından sonra diz çökmüş durumda hiçbir şey konuşmadan on kere: Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur sadece Allah vardır. O tekdir onun ortağı yoktur. Saltanat ona aittir. Hamd ona mahsustur hayat verip öldüren de O’dur. Onun her şeye gücü yeter” derse kendisine on sevap yazılır on günahı silinir. On derece yükseltilir. O gün boyunca her türlü kötülüklerden korunur. Şeytandan korunur. Allah’a şirk koşmaz ise işleyeceği hiçbir günah ona zarar vermez günahları silinmiş olur.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

Büreyde el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), bir adamın şöyle duâ ettiğini işitti:
“Ey Allah’ım Ben senden istiyorum ki: Senin tek olduğuna senden başka gerçek ilah olmadığına ben inanıyor ve bu gerçeği de başkalarına da bildiriyorum. Sen ikincisi düşünülemeyen teksin. Sen kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayansın fakat herkes ve her şey sana muhtaçtır. O Allah kesinlikle baba olmamıştır ve çocuğu da yoktur. Hiçbir şey ona denk ve benzer olamaz o hiçbir şeye benzetilemez.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu adam Allah’tan, kendisine onunla duâ edildiği zaman mutlaka kabul edeceği ve kendisinden onunla istenildiği zaman mutlaka vereceği, ismi Azam duâsını yapmış oldu. Zeyddedi ki: Bu hadis bundan birkaç yıl sonra Züheyr’e hatırlatmıştım da şöyle demişti: Bu hadisi bana Ebû İshâk Mâlik b. Mığvel’den aktarmıştı. Zeyd diyor ki: Sonra bu hadisi Sûfyân’a anlattım o da bu hadisi bana Mâlik’den aktardı.
(İbn Mâce, Duâ: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Osman b. Affân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Bir kimse her gün ve her gece üç kere: “İsmi anılıp O’nun adına hareket edildikçe yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremediği her şeyi duyan ve bilen Allah adıyla...” derse hiçbir şey ona zarar veremez. Ebân, kısmî Felç’e uğramıştı. Bu hadisi aktarırken dinleyicilerden bir kimse ona bakmaya başladı. Ebân da ona dedi ki: “Ne bakıyorsun?” hadis sana aktardığım gibidir. Fakat ben bu hastalığa yakalandığım gün Allah’ın kaderi benim için gerçekleşeceği için söyleyememiştim.
(İbn Mâce, Dua: 27)
Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir.

Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), bir adamın namazında teşehhütte duâ ettiğini. Fakat Peygamber (s.a.v)’e salat ve selam getirmediğini işitti ve şöyle buyurdu: “Bu adam acele etti.” Sonra onu çağırarak ona ve başkalarına şöyle buyurdu: “Sizden biriniz namaz kıldığında Allah’a hamd ve sena ile başlayıp Peygamber (s.a.v)’e salat ve selam getirip sonra dilediği şekilde duâsını yapsın.”
(Nesâî, Sehv: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.) bir kimseyi hatırlayıp duâ ettiği zaman önce kendisinden başlardı.
(Müslim, Fedail: 27; Ebû Dâvûd, Huruf: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Not: Dua edileceği zaman önce Allah'a hamd ve Resulullah'a salat ve selam edilir, sonra hacet söylenir ve sonunda da Amin ile mühürlenirse dua daha muteber olacaktır.

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi:
“Allah’ım sana karşı saygı duymayan kalbten kulak verilmeyen duâdan doymayan candan faydasız ilimden sana sığınırım. Bu dört şeyden sana sığınırım.”
(Nesâî, İstiaze: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Abdullah b. Amr rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), hasta bir kişiyi ziyaret etti o kimse zayıflayarak kuş yavrusu gibi kalmıştı. Rasûlullah (s.a.v.):
“O’na sen duâ etmez miydin. Rabbinden afiyet dilemez miydin?” diye sordu. Adam dedi ki: “Allah’ım! Ahirette bana vereceğin bir ceza varsa onu çabucak bana dünyada veriver.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sübhanallah! Sen buna güç yetiremezsin veya buna gücün yetmez. Allah’ım bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem azabından koru diyemez miydin.”
(Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Hasan (r.a.)’den rivâyete göre: “Ey Rabbim bize dünyada da ahirette de iyilik ver” duâsı hakkında dünyadaki iyilik ilim ibadet ve kulluktur. Ahiretteki iyilik ise Cennettir.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizi: Muhammed b. Müsenna, Hâlid b. Hâris vasıtasıyla Humeyd’den, Sabit’den ve Enes’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû’l Ahvas’tan işittim, Abdullah b. Mes’ûd’tan şöyle aktarmıştı:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım ben senden hidayet, sorumluluk bilinci, iffet ve gönül zenginliği isterim.”
(Müslim, Zikir: 27)

Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dâvûd Peygamber şöyle de duâ ederdi: “Allah’ım senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim. Allah’ım senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle...” Ebû’d Derdâ diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.), Dâvûd’u andığı zaman ondan bahseder ve insanların en çok ibadet edeniydi” derdi.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir, dedi ki:
Peygamber (s.a.v)’in yanı başında uyumakta idim. Geceleyin onu yanımda bulamadım elimle araştırdığımda elim ayaklarına dokundu secde vaziyetinde idi, şöyle duâ etmekte idi: “Gazabından hoşnutluğuna, cezalandırmandan bağışlanmana sığınırım, seni, nasıl öveceğimi bilemem sen kendini övdüğün gibisin.” (Müslim, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Daha değişik bir şekilde Âişe’den rivâyet edilmiştir. Kuteybe, Leys vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmış olup şu ilaveyi yapmıştır: “Senden sana sığınırım, Seni nasıl öveceğimi sayıp bitiremem.”

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz, Allah’ım dilersen beni bağışla, Allah’ım dilersen bana acı demesin. Duâsını kesin yapsın, çünkü Kendisini zorlayan yoktur.”
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Gecenin son üçte biri kalınca Rabbimiz dünya semasına iner ve şöyle der: Bana duâ eden var mı duâsını kabul edeyim. Benden isteyen var mı? Kendisini bağışlayayım.”
(Buhârî, Cuma: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)

Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle denildi:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Duâların hangisi daha makbuldür?” Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gecenin son yarısında ve farz namazlardan sonra yapılan duâlar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ebû Zerr ve İbn Ömer’den Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Gecenin son yarısı ki onda yapılan duâ daha değerli ve daha ümid vericidir veya benzeri bir ifade kullandı.”



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler