Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 Surah :  44 - DuhanGörüntülenen ayetler : 31 ... 59 | 59 - Sure no: 44
1.
[44:31]
min fir`avn. innehû kâne `âliyem mine-lmüsrifîn.من فرعون إنه كان عاليا من المسرفين
مِن فِرْعَوْنَ إِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِّنَ الْمُسْرِفِينَ
Elmalılı Firavun'dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.
Y. AliInflicted by Pharaoh, for he was arrogant (even) among inordinate transgressors.
 Words|من - From| فرعون - Firaun.| إنه - Indeed, he| كان - was| عاليا - arrogant| من - among| المسرفين - the transgressors.|
2.
[44:32]
veleḳadi-ḫternâhüm `alâ `ilmin `ale-l`âlemîn.ولقد اخترناهم على علم على العالمين
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلَى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمِينَ
Elmalılı Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki alemlere üstün kıldık.
Y. AliAnd We chose them aforetime above the nations, knowingly,
 Words|ولقد - And certainly| اخترناهم - We chose them| على - by| علم - knowledge| على - over| العالمين - the worlds.|
3.
[44:33]
veâteynâhüm mine-l'âyâti mâ fîhi belâüm mübîn.وآتيناهم من الآيات ما فيه بلاء مبين
وَآتَيْنَاهُم مِّنَ الْآيَاتِ مَا فِيهِ بَلَاءٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Biz onlara içinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler verdik.
Y. AliAnd granted them Signs in which there was a manifest trial
 Words|وآتيناهم - And We gave them| من - of| الآيات - the Signs| ما - that| فيه - in it| بلاء - (was) a trial| مبين - clear.|
4.
[44:34]
inne hâülâi leyeḳûlûn.إن هؤلاء ليقولون
إِنَّ هَؤُلَاءِ لَيَقُولُونَ
Elmalılı Gerçekten şu kâfirler diyorlar ki:
Y. AliAs to these (Quraish), they say forsooth:
 Words|إن - Indeed,| هؤلاء - these| ليقولون - surely, they say,|
5.
[44:35]
in hiye illâ mevtetüne-l'ûlâ vemâ naḥnü bimünşerîn.إن هي إلا موتتنا الأولى وما نحن بمنشرين
إِنْ هِيَ إِلَّا مَوْتَتُنَا الْأُولَى وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ
Elmalılı "Bizim ilk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz.
Y. Ali"There is nothing beyond our first death, and we shall not be raised again.
 Words|إن - "Not| هي - it| إلا - (is) but| موتتنا - our death| الأولى - the first| وما - and not| نحن - we| بمنشرين - (will be) raised again.|
6.
[44:36]
fe'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.فأتوا بآبائنا إن كنتم صادقين
فَأْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Elmalılı Eğer siz doğru söyleyen kimselerseniz babalarınızı bize getirin."
Y. Ali"Then bring (back) our forefathers, if what ye say is true!"
 Words|فأتوا - Then bring| بآبائنا - our forefathers,| إن - if| كنتم - you are| صادقين - truthful."|
7.
[44:37]
ehüm ḫayrun em ḳavmü tübbe`iv velleẕîne min ḳablihim. ehleknâhüm. innehüm kânû mücrimîn.أهم خير أم قوم تبع والذين من قبلهم أهلكناهم إنهم كانوا مجرمين
أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ
Elmalılı Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tükba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Biz onların hepsini de helak ettik. Çünkü onlar suçluydular.
Y. AliWhat! Are they better than the people of Tubba and those who were before them? We destroyed them because they were guilty of sin.
 Words|أهم - Are they| خير - better| أم - or| قوم - (the) people| تبع - (of) Tubba| والذين - and those| من - before them?| قبلهم - before them?| أهلكناهم - We destroyed them,| إنهم - indeed, they| كانوا - were| مجرمين - criminals.|
8.
[44:38]
vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ lâ`ibîn.وما خلقنا السماوات والأرض وما بينهما لاعبين
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ
Elmalılı Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
Y. AliWe created not the heavens, the earth, and all between them, merely in (idle) sport:
 Words|وما - And not| خلقنا - We created| السماوات - the heavens| والأرض - and the earth| وما - and whatever| بينهما - (is) between them| لاعبين - (in) play.|
9.
[44:39]
mâ ḫalaḳnâhümâ illâ bilḥaḳḳi velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.ما خلقناهما إلا بالحق ولكن أكثرهم لا يعلمون
مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Y. AliWe created them not except for just ends: but most of them do not understand.
 Words|ما - Not| خلقناهما - We created both of them| إلا - but| بالحق - in [the] truth,| ولكن - but| أكثرهم - most of them| لا - (do) not| يعلمون - know.|
10.
[44:40]
inne yevme-lfaṣli mîḳâtühüm ecme`în.إن يوم الفصل ميقاتهم أجمعين
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür.
Y. AliVerily the Day of sorting out is the time appointed for all of them,-
 Words|إن - Indeed,| يوم - (the) Day of Judgment| الفصل - (the) Day of Judgment| ميقاتهم - (is) an appointed term for them| أجمعين - all.|
11.
[44:41]
yevme lâ yugnî mevlen `am mevlen şey'ev velâ hüm yünṣarûn.يوم لا يغني مولى عن مولى شيئا ولا هم ينصرون
يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Elmalılı O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez.
Y. AliThe Day when no protector can avail his client in aught, and no help can they receive,
 Words|يوم - (The) Day| لا - not| يغني - will avail| مولى - a relation| عن - for| مولى - a relation| شيئا - anything| ولا - and not| هم - they| ينصرون - will be helped.|
12.
[44:42]
illâ mer raḥime-llâh. innehû hüve-l`azîzü-rraḥîm.إلا من رحم الله إنه هو العزيز الرحيم
إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.
Y. AliExcept such as receive Allah's Mercy: for He is Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|إلا - Except,| من - (on) whom| رحم - Allah has mercy.| الله - Allah has mercy.| إنه - Indeed, He| هو - [He]| العزيز - (is) the All-Mighty,| الرحيم - the Most Merciful.|
13.
[44:43]
inne şecerate-zzeḳḳûm.إن شجرت الزقوم
إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ
Elmalılı Gerçekten zakkum ağacı,
Y. AliVerily the tree of Zaqqum
 Words|إن - Indeed,| شجرت - (the) tree| الزقوم - (of) Zaqqum|
14.
[44:44]
ṭa`âmü-l'eŝîm.طعام الأثيم
طَعَامُ الْأَثِيمِ
Elmalılı Günahkârların yemeğidir.
Y. AliWill be the food of the Sinful,-
 Words|طعام - (Will be) food| الأثيم - (of) the sinner(s).|
15.
[44:45]
kelmühl. yaglî fi-lbüṭûn.كالمهل يغلي في البطون
كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ
Elmalılı O pota gibi karınlarda kaynar.
Y. AliLike molten brass; it will boil in their insides.
 Words|كالمهل - Like the murky oil,| يغلي - it will boil| في - in| البطون - the bellies,|
16.
[44:46]
kegalyi-lḥamîm.كغلي الحميم
كَغَلْيِ الْحَمِيمِ
Elmalılı O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir.
Y. AliLike the boiling of scalding water.
 Words|كغلي - Like boiling| الحميم - (of) scalding water.|
17.
[44:47]
ḫuẕûhü fa`tilûhü ilâ sevâi-lceḥîm.خذوه فاعتلوه إلى سواء الجحيم
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَى سَوَاءِ الْجَحِيمِ
Elmalılı Allah meleklere şöyle emreder. "Şunu tutun da Cehennem'in ortasına sürükleyin."
Y. Ali(A voice will cry: "Seize ye him and drag him into the midst of the Blazing Fire!
 Words|خذوه - "Seize him| فاعتلوه - and drag him| إلى - into| سواء - (the) midst| الجحيم - (of) the Hellfire,|
18.
[44:48]
ŝümme ṣubbû fevḳa ra'sihî min `aẕâbi-lḥamîm.ثم صبوا فوق رأسه من عذاب الحميم
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ
Elmalılı "Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün."
Y. Ali"Then pour over his head the Penalty of Boiling Water,
 Words|ثم - Then| صبوا - pour| فوق - over| رأسه - his head| من - of| عذاب - (the) punishment| الحميم - (of) the scalding water.|
19.
[44:49]
ẕuḳ. inneke ente-l`azîzü-lkerîm.ذق إنك أنت العزيز الكريم
ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ
Elmalılı Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün.
Y. Ali"Taste thou (this)! Truly wast thou mighty, full of honour!
 Words|ذق - Taste!| إنك - Indeed, you| أنت - [you] (were)| العزيز - the mighty,| الكريم - the noble.|
20.
[44:50]
inne hâẕâ mâ küntüm bihî temterûn.إن هذا ما كنتم به تمترون
إِنَّ هَذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ
Elmalılı İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur."
Y. Ali"Truly this is what ye used to doubt!"
 Words|إن - Indeed,| هذا - this| ما - (is) what| كنتم - you used to| به - [about it]| تمترون - doubt."|
21.
[44:51]
inne-lmütteḳîne fî meḳâmin emîn.إن المتقين في مقام أمين
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ
Elmalılı Şüphesiz ki kötülükten sakınanlar güvenli bir makamdadırlar.
Y. AliAs to the Righteous (they will be) in a position of Security,
 Words|إن - Indeed,| المتقين - the righteous| في - (will be) in| مقام - a place| أمين - secure,|
22.
[44:52]
fî cennâtiv ve`uyûn.في جنات وعيون
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Elmalılı Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
Y. AliAmong Gardens and Springs;
 Words|في - In| جنات - gardens| وعيون - and springs,|
23.
[44:53]
yelbesûne min sündüsiv veistebraḳim müteḳâbilîn.يلبسون من سندس وإستبرق متقابلين
يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ
Elmalılı Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar.
Y. AliDressed in fine silk and in rich brocade, they will face each other;
 Words|يلبسون - Wearing garments| من - of| سندس - fine silk| وإستبرق - and heavy silk,| متقابلين - facing each other.|
24.
[44:54]
keẕâlik. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.كذلك وزوجناهم بحور عين
كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ
Elmalılı İşte böyle, biz onları ayrıca iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz.
Y. AliSo; and We shall join them to fair women with beautiful, big, and lustrous eyes.
 Words|كذلك - Thus.| وزوجناهم - And We will marry them| بحور - (to) companions with beautiful eyes.| عين - (to) companions with beautiful eyes.|
25.
[44:55]
yed`ûne fîhâ bikülli fâkihetin âminîn.يدعون فيها بكل فاكهة آمنين
يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ
Elmalılı Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler.
Y. AliThere can they call for every kind of fruit in peace and security;
 Words|يدعون - They will call| فيها - therein| بكل - for every (kind)| فاكهة - (of) fruit,| آمنين - secure.|
26.
[44:56]
lâ yeẕûḳûne fîhe-lmevte ille-lmevtete-l'ûlâ. veveḳâhüm `aẕâbe-lceḥîm.لا يذوقون فيها الموت إلا الموتة الأولى ووقاهم عذاب الجحيم
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Elmalılı Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
Y. AliNor will they there taste Death, except the first death; and He will preserve them from the Penalty of the Blazing Fire,-
 Words|لا - Not| يذوقون - they will taste| فيها - therein| الموت - the death| إلا - except| الموتة - the death| الأولى - the first.| ووقاهم - And He will protect them| عذاب - (from the) punishment| الجحيم - (of) the Hellfire,|
27.
[44:57]
faḍlem mir rabbik. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.فضلا من ربك ذلك هو الفوز العظيم
فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Elmalılı (Bunların hepsi) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir.) İşte büyük kurtuluş budur.
Y. AliAs a Bounty from thy Lord! that will be the supreme achievement!
 Words|فضلا - A Bounty| من - from| ربك - your Lord.| ذلك - That -| هو - it| الفوز - (will be) the success| العظيم - the great.|
28.
[44:58]
feinnemâ yessernâhü bilisânike le`allehüm yeteẕekkerûn.فإنما يسرناه بلسانك لعلهم يتذكرون
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Elmalılı Biz Kur'ân'ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt alırlar.
Y. AliVerily, We have made this (Qur'an) easy, in thy tongue, in order that they may give heed.
 Words|فإنما - Indeed,| يسرناه - We have made it easy| بلسانك - in your tongue| لعلهم - so that they may| يتذكرون - take heed.|
29.
[44:59]
ferteḳib innehüm mürteḳibûn.فارتقب إنهم مرتقبون
فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ
Elmalılı Artık sen onların başlarına gelecekleri bekle: Çünkü onlar da bekleyip durmaktadırlar.
Y. AliSo wait thou and watch; for they (too) are waiting.
 Words|فارتقب - So watch;| إنهم - indeed, they| مرتقبون - (too are) watching.|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17