1. [26:147] | fî cennâtiv ve`uyûn. | في جنات وعيون فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ |
---|
Elmalılı | "Bahçelerin, pınarların içinde," | Y. Ali | "Gardens and Springs,
| Words | | في - In| جنات - gardens| وعيون - and springs,| | Pickthal | In gardens and watersprings. | Arberry | among gardens and fountains, | Shakir | In gardens and fountains, | Free Minds | "In gardens and springs." | Qaribullah | amidst gardens and fountains, | Asad | amidst [these] gardens and springs | Diyanet Vakfı | "Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?" | Diyanet | Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi. | Edip Yüksel | "Bahçeler, pınarlar, " | Suat Yıldırım | Bağlarda, bahçelerde, pınarların başında, ekinler, bostanlar, dalları kırılacak derecede yüklü salkımları sarkan hurmalıklar içinde devamlı kalacağınızı mı sanıyorsunuz? | Yaşar Nuri Öztürk | "Bahçelerde, pınarlarda." | Abdulbaki Gölpınarlı | Bağlarda, kaynaklarda. | Ali Bulaç | "Bahçelerin, pınarların içinde," | Süleyman Ateş | Böyle bahçelerde, çeşme başlarında? | Önceki [26:146]< >[26:148] Sonraki |
|